Gülen Cemaati ile AKP Hükümeti arasındaki dershane savaşında Fethullah Gülen'den sert bir açıklama daha geldi. Daha önce yaptığı, "Bize cennetin kapısını kapatmak bile isterler, Firavun sizin karşınızdaysa doğru yoldasınız" açıklamasıyla AKP hükümetini hedef alan Gülen, bu kez de "Öyle rahatsızlıklardır ki tımarhanelerde bile tedavisi kabil değildir" ifadelerini kullandı.

Herkul.Org sitesinde, Gülen'in 15 Kasım Cuma akşamı yaptığı sohbetin 8 dakikalık kısmı yayınlandı.

‘392. Nağme: Fırtınalı dönemlerde istikâmet, sabır ve hâcet namazı’ başlıklı 07.58 dakikalık sohbet özetinde Gülen, şunları söyledi:

GÜLEN'DEN ÇOK SERT DERSHANE AÇIKLAMASI

“Muhalif rüzgarlar esebilir, çok defa insanları önüne katıp savurabilir. Karakter bakımından zayıf insanlar, belli çıkarlar, belli menfaatler mülahazasında hep savrulabilirler. Olup biten bu şeyler karşısında katiyen sarsılmama, ye’se kapılmama müminin şiarı olmalıdır. Ezilmeme ‘Allahümmehdi gavmi feinnehüm la yağlemun ev la yağlifun’, ‘Allahım benim bu etrafımdakileri hidayet eyle, beni bilmiyorlar, yapmazlardı bunu’ diyor. İnsanlığın iftihar tablosu. Kime ihtiva etmişsiniz, kimin arkasındasınız, kimin sözü sizin için aydınlatıcı, ışık tutucu, rehber, rehnüma yanıltmayan sözdür. Bence onun arkasında durmak lazım. İhtimal bizim bu dostlarımız genelde ruh aletimizi bilemeyerek bu türlü olumsuz şeylere kendilerini saldılar. Allahım bizim ahvalimizi, efkarimizi, amalimizi ıslah buyurduğun gibi buyuracağın gibi onlarında ahvalini, efkarini, efalini ıslah buyur.

GÜÇ VE PAY SAVAŞI

Sana yönlendir gönülleri, babayiğitliğini göstermek lazım. Bize başka türlü davranmak düşmez. Mıncıklayacaklar, çuvaldız saplayacaklar, önünüzü kesecekler, gittiğiniz yere gitmenizi istemeyecekler, bazen küfür kaynaklı olacak, bazen haset kaynaklı olacak, bazen hazımsızlık kaynaklı olacak ve bunlar öyle marazlardır ki insan ruhunda, öyle virüsler dimağa musallat olmuş, nöronları sarmış öyle rahatsızlıklardır ki tımarhanelerde bile tedavisi kabil değildir. Gelin siz de Allah aşkına delice hareket eden bu insanlara küsmeyin, gönül koymayın, hatta Allah’a havale etme gibi şeylere bile gitmeyin. Biz değil çuvaldızlara karşı mızraklara karşı bile iğne kullanmamaya karar vermeliyiz. İğne kullanmama kararı içinde olmalıyız. İncinsek de incitmemeliyiz, kırılsak da kırmamalıyız, yollarımız daraltılsa da biz başkalarına karşı yol daraltmasına kalkmamalıyız. Sana çuvaldız batırmıyorlarsa, ‘ben onlara iğneyle mukabelede bulunmadım’, yok onun kıymeti. Esas incitene karşı, rencide edene karşı oturup kalkıp sizin için kötülük planlayanlara karşı, yalan diyene karşı ‘yalan’ deme nezaketsizliğine girmeyecek kadar civanmertçe davranmak lazım.

"ONLAR HİTLER DEĞİL, BAŞLARI SECDE GÖREN İNSANLAR"

En sevdiği insanları gönderirken diyor ki ‘fe gule lehü gavlen leyyine, yumuşak sözle ona hitapta bulunun, yumuşak bir halle davranın, yumuşak bir düşünceyle karşısına çıkın, incitmeyen sözlerle diyeceğinizi ona deyin’ diyor. Firavun’a karşı. Sizin çevrenizdeki insanlar Nemrut değil, Firavun değil, Sezar değil, İskender değil, Napolyon değil, deli teke Hitler değil. Hele başları yerde secde eden insanlarsa onlara karşı bize düşen şey hep saygılı olmak, hep taktir etmek, hep tebcille yadetmek ve cennete gitmeleri için, onlardan ayrı düşmemek için cennet-i Firdevs’e beraber girme dilek ve temennisinde bulunmalıyız. Fakat başımı yere koyduğumda hep, secdelerimde hep hacet duasını okudum. Bu üzerimize gelen şiddetli fırtınalar karşısında bizim emeğimiz bunun içinde onda birdir belki hiç yoktur. Şimdiye kadar bu meseleye emek veren, ne kahramanlar, bir asırdan beri adeta böyle baldıran zehri yudumlayarak bu meseleyi götüren, zindanlarda ömür tüketen insanlar, dünyada zevk sefa yüzü görmeyen insanlar, memleket memleket sürgüne gönderilen insanlar, hapishanelerde tecride maruz kalan insanlar, defaatla zehirlenen insanlar, ‘bu da vatan evladıdır’ denmeyen insanlar. Bu işin içinde bütün bu insanların emeği vardır. Ve bu emekle meydana gelen şey bir emanet, sizin omzunuzdadır yani bugün.

"BU BİR EMANETTİR, BİZE AİT DEĞİLDİR"

Aman Allahım, bu bir emanettir bize ait de değildir, bize muvakkaten yüklediler bunu. Senin emn-ü emanın bu işin eskortudur. O olmazsa biz bunu götüremeyiz. Bunu sana teslim ediyoruz Allahım. Bizi yıkabilirsin, demin bir söz söyledim orada. Ben şu hizmete ait meselelerin onda birinin zarar görmemesi için yeminle söylüyorum size dünya zevki adına bir şey bilmiyorum ben. Yeryüzünde bir dikili taşım olmadı. Dünyayı bana teklif edenlere karşı, anneme, babama karşı, dünyayı bana teklif ettikleri zaman canım hocam Yaşar hocama karşı, boynuma sarıldı ağladı, ‘beni de dinlemezsen kim dinler’ dedi. Dünyayı bana teklif ettikleri dönemde ben en sevdiklerime karşı çok ciddi hizmetlerin insan beklediği bir dönemde benim ayağıma zincir mi vurmak istiyorsunuz? Ben başka bir şey düşünmek istemiyorum. Sadece O, sadece O, yalnız O’nu konuş, yalnız O’nu söyle, yalnız O’nu düşün, yalnız O’nu vird-i zeban et, yalnız O’nun için düşersen düş, yalnız O’nun için kalkarsan kalk, yalnız O’nu mırıldan.

"MALİKANEDE YAŞIYOR DİYENLER ŞAŞI BAKANLAR"

Dedim ki bu meselenin onda birine zarar gelmektense ben bir günde 10 defa ölmeye razıyım. 10 defa, 10 defa Azrail gelsin öldürsün beni, bir daha dirileyim, bir kere daha öldürsün. Yemin edebilirim bu mevzuda. Çünkü dünya ile zerre kadar alakam olmadı. Bazı miyoplar, ‘malikanelerde yaşıyor’ diyebilirler. Ne yapalım şaşı baktığından dolayı yanlış görebilir. İbrahim Hakkı Hazretleri, Avere olma yakın ki sana eğri bakar’ diyor. Ağvere yakın ki sana eğri bakar. Ağver, Allah’a da eğri bakar. Ağver, peygambere de eğri bakar. Ağver, dine de eğri bakar. Ağver sadece kendisine doğru bakar. O da kendini doğru görür mü görmez mi?”