Korona virüsüne karşı alınan tedbirler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla birlikte kademe kademe kaldırılıyor. Dünya genelinde aşıyla ilgili çalışmalar devam ederken uzmanlar uyarılarda bulunmaya devam ediyor: Sosyal mesafeye dikkat edin! Sokağa çıkma konusunda henüz erken olduğunu söyleyenler kadar hayatın tedbirli bir şekilde normalleşmesi gerektiğini savunanlar da var. Bir diğer konu ise salgının ülkemizde görüldüğü ilk zamanlar sağlık sektörünün iflas edeceği ve bu yükün altından kalkamayacağını yönelik görüşler oldu.

Kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması nasıl sonuçlar doğuracak, günlük korona virüsü tablosundaki rakamlar ne kadar gerçekçi, bu süreçte yapılan en büyük hatalar ne oldu, pandemi süreci sağlık sistemimizde ne gibi değişikliklere neden oldu… Bu sorulara birçok yanıt veren Toplum Sağlığı Genombilim alanının kurucularından Gentest Enstitüsü Direktörü Serdar Savaş, GazeteDuvar'dan Hacı Bişkin'e konuştu: “Süreç iyi yönetilseydi daha az ölüm ve pozitif vaka görebilirdik” diyor. söylüyor. Ayrıca Savaş’a göre pandemiden sonra sağlık sisteminde radikal değişiklikler olmalı…

‘VAKA VE ÖLÜM SAYILARI AZ OLABİLİRDİ’

Türkiye’nin korona virüsüne karşı başlattığı mücadeleyi nasıl görüyorsunuz?

Türkiye korona virüsüne karşı başından bu yana birçok faaliyette bulunuyor. Bunların içerisinde doğru yapılanlar var, yanlış yapılanlar var, geç yapılanlar var ve eksik yapılanlar var. Önce doğrulardan başlayalım. Türkiye sınırlarını koruma konusunda doğru adımlar attı. Türkiye okulları kapatma konusunda, alışveriş merkezlerini kapatmakla doğru bir adım attı. Lokantaların, berberlerin kapatılması doğru bir adımdı. Ancak Türkiye, sokağa çıkma yasağını çok geç uyguladı. Bunun çok daha erken olması gerekiyordu. Sokağa çıkma yasakları doğru bir adımdı ama geç bir adım oldu. Türkiye vaka arama bulma ve arkasından da test yapma konusunda geç kaldı. Eğer bunlar erken yapılmış olsaydı bu hadiseler hiç yaşanmayabilirdi. Erken davranılmış olsaydık vaka sayıları 5 bin ile 10 bin civarında olurdu. Ölüm sayıları da daha az olabilirdi. Burada geç kaldığımızı söylemek gerekiyor. 65 yaş üstüne ve 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı konularak doğru bir adım atıldı ama genel bir sokağa çıkma yasağı daha doğru bir adım olurdu. Bu doğruların arasına elbette yanlışlar da yapıldı.

‘GENÇ NÜFUSUMUZ AVANTAJ SAĞLADI’

Ne gibi yanlışlar yapıldı sizce?

Genel bir sokağa çıkma yasağı uygulanmadı. 65 yaş üstü ve 20 yaş altı insanların sürekli evde kalması yanlış bir adımdı. Örneğin sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde bu insanlar sokağa çıkıp birkaç saat yürüyebilir, hava alabilirdi. Bu yanlış tekrardan düzeltilme yoluna gidildi ama geç kalındı. Türkiye’nin hastane hizmetlerindeki yönetimi çok başarılıydı. Bilim Kurulu’nun kurulması doğru bir adımdı ama Bilim Kurulu’nun içerisine halk sağlıkçılarının konulmaması çok yanlıştı. Örneğin klinik süreci iyi yönetildi. Burada bazı şanslarımız da oldu. Genç nüfusun bize getirmiş olduğu bir avantajımız da oldu. Bunun yanında hastanelerdeki yatak kapasitelerinin yüksek olması, yüksek sayıda yoğun bakım kapasitesinin bulunması bir hatanın işimize yaramasına neden oldu.

Yani yapılan bir hata işimize mi yaramış oldu…

Evet. Mesela hastaneler para kazanmak için yoğun bakım yapıyorlar. Bu da işimize yaramış oldu. Bunun için hastanelerimizde bir yığılma yaşanmamış oldu. Tedavi yöntemlerini erken uyguladık. Yoğun bakımlarımızın kapasitesi aşılmadı. Ama bunlar kâr amacı taşıyordu. Bu hatalar avantaj da doğurdu.

‘ARTIK ELİMİZDE DAHA BÜYÜK BİR BOMBA VAR’

Berber ve kuaförlerin açılması, alışveriş merkezlerinin açılmasıyla kademe kademe kısıtlamaların kaldırılacağı açıklandı. Sizce bu kararları almak için çok erken değil miydi?

Biz vaka sayısında İtalya’yla çeyrek final, İspanya ile yarı final oynarız, Amerika’yla da finale kalırız ve finalde de Amerika bizi yener demiştim. Aynen öyle oldu. Şu an Avrupa’daki en yüksek vaka sayısına sahip ülkeler arasındayız. Ama Amerika’nın da gerisindeyiz. Finalde de Amerika bizi geçti. Kısıtlamaların kademeli olarak yavaş yavaş kaldırılması doğru bir karar. Çünkü artık hastalığın yaygınlaşmasında yüksek bir seviyeye geldik. Bugün çok daha fazla vaka sayımız var fakat bu çok önemli bir şey değil. Risk altındaki insanlara bulaşmadığı müddetçe vaka sayısı ne kadar çok olursa bu bizim işimize yarar. Toplum içerisinde hastalığı ağır geçirmeyecek vakalarda bir mahsur yok. Ölme ihtimali yüksek olan kişilerin çoğu evlerinde kalmaya devam ediyor. Bu şuna benziyor: Trafik kazası oluyor diye insanların trafiğe çıkmamasına benzer. Çok nadir de olsa insanlar hastalanacak, hayatını kaybedenler olacaktır. Artık toplumun geneli açısından bu hastalık öldürücü bir yapı göstermiyor. AVM’lerin açılması, berberlerin açılması, gençlerin sokağa çıkması atılması gereken adımlar. Ama burada büyük bir bomba var elimizde.

Büyük bombadan kastınız nedir? Yani bizi daha kötü süreçler mi bekliyor…

Şöyle diyelim: Bugüne kadar toplum içerisine çıkmamış olan 65 yaş üstü ve kronik kompleks hastalığı olanlar var. Örneğin ileri derecede kalp rahatsızlığı bulunanlar, ileri derecede diyabet hastalığı bulunanlar, solunum yolu hastalığı bulunanlar ve immün sistemini yani bağışıklık baskılayan ilaç kullanan insanlar var. Bu insanlar hastalığı kapmak için dezavantajlı konumunda bulunan insanlar. Eğer biz bu nüfusun sokağa çıkmasını çok iyi organize etmezsek, iyi bir şekilde önlem almazsak bu insanlara sağlık anlamında ulaşmazsak bu insanların hayatını tehlikeye atmış oluruz. Bu elimizde patlamaya hazır çok büyük bir bomba olur.

‘HAYAT KURTARACAK 4 ÖNLEM…’

Peki bahsettiğiniz bu insanlar nasıl önlemler almalı?

Bu konuda 4 tane önlem var. Topluluklara girmemek, insanlarla arana en az 2 metre mesafe koymak, maske takmak ve son olarak da ellerimizi sabunla yıkamak. Başka yapabilecek bir şey yok. Buna sürekli dikkat etmek gerekiyor. Örneğin bu insanların günde en az 3 kez maske değiştirmeleri gerekiyor. Saydığımız 4 tane önlem hayat kurtarır.