Suriye’ye ilişkin önemli haber kaynaklarından biri olarak gösterilen ve Suriye’de yaşayan Gazeteci Hediye Levent’le savaşın geldiği noktayı ve ülkeyi konuştuk. ‘Suriye’de her şey var, mezhep savaşı yok’ diye konuşan Levent, Esad’ın iktidarda kalmasını sağlayan asıl gücün de ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünniler olduğunu söyledi.

Faruk Ayyıldız’a konuşan Gazeteci Hediye Levent’in Evrensel’de yer alan röportajının ilgili bölümü şöyle:

Suriye’de devam eden savaş, dördüncü yılını geride bıraktı. Yüz binlerce insanın yaşamını yitirdiği, cihatçı örgütlerin kendileri adına büyük bir alan yarattığı Suriye’de savaş kısa sürede bitecek gibi de görünmüyor. Suriye’ye ilişkin önemli haber kaynaklarından biri olarak gösterilen ve Suriye’de yaşayan Gazeteci Hediye Levent’le savaşın geldiği noktayı ve ülkeyi konuştuk. ‘Suriye’de her şey var, mezhep savaşı yok’ diye konuşan Levent, Esad’ın iktidarda kalmasını sağlayan asıl gücün de ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünniler olduğunu söyledi.

Röportaja sizden başlarsak, ne zamandır Suriye’de çalışıyorsunuz, neler yapıyorsunuz?

2008’den beri Suriye’deyim. Son 4 yıldır serbest olarak çalışıyorum. 2011’e kadar, yani Türkiye-Suriye ilişkilerinin çok iyi olduğu dönemde daha çok resmi ziyaretler ve gelişmeleri takip ediyordum ancak son 4 yıldır Suriye’deki durum malum. Kriz, krizin askeri, ekonomik, sosyal vs boyutlarını izliyorum.

Savaşın yanında yaşam da devam ediyor. Şam’daki gündelik hayatın akışına ilişkin neler söylersiniz?

Şam başkent ve yönetim için kırmızı çizgi, halk için psikolojik eşik. 2011 Mart ayından beri Şam’da devlet kurumları açık, okullar, hastaneler, bankalar vs... Maaş ödemelerinden eğitime kadar kaydadeğer aksama olmadı. Zaman zaman, özellikle Lübnan sınırındaki Kalamun bölgesinde çatışmaların yoğunlaşması ve Şam’a nakliyatı sağlayan otobanın da o bölgeden geçiyor olması nedeniyle yiyecek-yakıt vs temininde sıkıntılar oldu. Yine Şam banliyölerindeki çatışmalar merkezden duyulabilecek kadar yakın, banliyölerden atılan roket-havanlar da sık sık kent merkezine düşüyor. Ancak bütün bunlara rağmen günlük hayatın akışı sürdü, sürüyor.

Şam merkezde (görünüşte) ülkedeki durumu gösteren ve göze çarpan tek anormallik kontrol noktalarının varlığı...

Krizin başlaması ile birlikte 7-8 milyon insan ülke içinde yer değiştirdi. İç göç alan kentlerin başında da Şam geliyor. Göç, beraberinde bir takım sosyal sorunlar da getirdi. İşsizlik, ülkedeki olağanüstü duruma ek olarak yönetimin çarşı-pazarı kontrol edememesi nedeniyle fiyat artışları, yolsuzluğun yarattığı karaborsa ve tüccarlar, ev kiralarının 8-10 katına çıkması vs... Sokakta daha çok dilenci var, fuhuşun arttığı da söylentiler arasında, yine ucu güvenlik birimlerinden siyasilere kadar uzanan çeteler, yeni suç türleri de Şam’ın son birkaç yıllık gündemi.

Şam dışında Humus, Hama, Lazkiye, Tartus gibi kentlerde, merkezde günlük hayat devam ediyor. Kent çevresindeki çatışmanın şiddetinden doğrudan etkilense de Halep merkezde de de kentin şartlarına göre akan bir günlük hayat var.

ABD cephesinden gelen açıklamalar da oldu. Bu açıklamaların Suriye’deki etkilerine ilişkin gözlemleriniz neler oldu?

Dünya medyasında "flaş flaş" diye geçen haberler Suriye içinde halk arasında ya da basında pek yer bulmayabiliyor, özellikle de ABD cephesinin tavrı ve açıklamaları...

Esad yönetimi ve Suriye Dışişleri Bakanlığı açısından ise, bu açıklamalara 2011 öncesinin politik zemini üzerinden bakış sürüyor. 2011 sonrası resmi düzeyde Suriye’nin bu tip açıklamalara verdiği tepkileri “Suriye bağımsız ve egemendir”, “Esad meşrudur”, “Esad’ın halk desteği var” yaklaşımları üzerinden şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla ABD’den gelen son açıklamalar benzeri açıklamalara “diplomatik savaş” algısı çerçevesinde tepkiler veriliyor.
Zaman zaman dünya gündeminin üst sıralarına tırmanan resmi açıklama ve salvolardan bağımsız olarak ABD politikasının gidişatına dair Şam’ın görüşü ne diye sorarsak, Şam’ın bakışını şöyle özetlemek mümkün: “IŞİD ve benzeri radikal oluşumların kontrolden çıktığı ve sadece bölge ülkelerini değil Avrupa ülkelerini bile doğrudan tehdit edecek hale geldiği giderek daha iyi anlaşılıyor. ABD cephesi dahil vekalet savaşı içinde az ya da çok katkısı olan bütün kesimler bu tehditle mücadele etmek zorunda.”

Röportaj’ın tamamı evrensel.net’te