Araştırmacı-yazar Foti Benlisoy, Mısır'da ordunun yaptığı darbeyi değerlendirdiği yazısında, Mısır ordusundan halk hareketinin lehine bir şey beklemenin beyhude olduğunu belirterek, "Mısır ordusunu esas korkutan, halk hareketinin kendi gücüyle Mursi’yi çekilmeye zorlaması olasılığıydı," dedi.

Benlisoy, "Tahrir meydanındaki çoğunluk darbeyi kutlamıyor, Mursi’yi çekilmeye zorlamış olmanın sevincini yaşıyor," diye de ekledi.

Mısır halkının 2 senedir ayakta olduğunu hatırlatan Benlisoy, "Ordunun eli o kadar da kuvvetli değil. Dolayısıyla Gezi’deki sloganımız Mısır için hayli hayli geçerli. 25 Ocak 2011 Mısır halkı için sadece başlangıçtı mücadele hala devam ediyor ve devam edecek," dedi.

İşte Foti Benlisoy'un kendi 'tumblr' hesabında yer alan, "Mısır’da darbe ve devrim üzerine birkaç not…" başlıklı yazısı:

Daha düne kadar Müslüman Kardeşlerle ittifak halindeki ordu, kitle hareketinin gücü karşısında siyasal ve iktisadi imtiyazlarını korumak ve krizden güçlü çıkmak adına “saf değiştiriverdi". Mısır ordusu ABD’nin bu ülkedeki en istikrarlı ve temel müttefiki ve ülke ekonomisinin önemli bir bölümüne sahip kolektif bir sermayedar. Dolayısıyla Mısır ordusundan halk hareketinin lehine bir şey beklemek beyhude. Mısır ordusunu esas korkutan, halk hareketinin kendi gücüyle Mursi’yi çekilmeye zorlaması olasılığıydı. Böyle olsaydı rejim açısından her şey daha da içinden çıkılmaz hale gelecek, siyasal kriz iyiden iyiye kontrolden çıkacaktı. Dolayısıyla darbenin bir nedeni de ordunun halkın Mursi’yi kendi özgücüyle devirmesi ihtimaline karşı ön alması ve böylece Mursi’yi bizzat kendisinin (devlet eliyle) harcamayı devletin bekası adına tercih etmiş olması…

Ordu devrimci sürecin daha da radikalleşmesi ihtimaline karşı kendisini halkın yanında bir aktör, halkın kurtarıcısı olarak sunmaya çalışıyor. Bunda şimdiden belli ölçülerde de olsa başarılı olduğu açık. Halk hareketinin içerisinde orduya dair eski yanılsamaların yeniden filiz vermesi belki anlaşılır. Ancak hızla bu yanılsamalara karşı mücadeleyi yükseltmek gerektiği de aşikar. Devrimci hareket tıpkı dün olduğu gibi kıymeti kendinden menkul “kurtarıcılarca” devrimin çalınması girişimlerine karşı tetikte olmayı sürdürmeli. Ancak bir konuda dikkat edelim: Tahrir meydanındaki çoğunluk darbeyi kutlamıyor, Mursi’yi çekilmeye zorlamış olmanın sevincini yaşıyor.

Mısır halkı 2 küsür senedir ayakta, mücadelelerini küçümsemeyelim. Hayatın her alanında muazzam bir radikalizasyon, bir devrimci seferberlik hali söz konusu. Son günlerde Mısır’da ülke tarihinin, belki dünya tarihinin en büyük, en kitlesel gösterileri yaşandı. Dolayısıyla ordu öyle göründüğü kadar güçlü değil, manevra alanı iki sene öncesine, Yüksek Askeri Konsey’in yönetimi devrine oranla daha dar. Bu nedenle halk hareketinin birçok talebini arkasına almayı seçiyor. Halkın yanında görünmeye çalışıyor. Dolayısıyla yakın gelecekte hızla yeniden itibarsızlaşması ve karşısında kitle hareketini bulması çok muhtemel. Unutmayalım, Mısır halkı iki sene içerisinde önce Mübarek’i devirdi, ardından orduyu yani Yüksek Askeri Konseyi çekilmeye zorladı, sonra da Mursiyi yönetemez kıldı. Ordunun eli o kadar da kuvvetli değil. Dolayısıyla Gezi’deki sloganımız Mısır için hayli hayli geçerli. 25 Ocak 2011 Mısır halkı için sadece başlangıçtı mücadele hala devam ediyor ve devam edecek… El thawra mostamera (devrim sürüyor)!

Son ama zaruri bir not: Türkiye’de Mısır üzerine tartışmayı soyut bir darbe-sivil siyaset dikotomisine tıkıştıranlar (kusura bakmasınlar) abesle iştigal ediyor, bu ülkedeki “tarihsel” sıfatını hakeden muazzam altüst oluşu Türkiye’deki kısır siyasi lugata mahkum ediyorlar.