Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı ve hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan 14’ncü duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsünde kurulan Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde, devam ediyor.

‘İKTİDAR YENİLİYOR’

Yüksekdağ, savunmasında HDP’nin ve Kürtlerin 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde kritik rol oynadığını ifade ederek, HDP’nin sadece kendisi için değil, herkes için adalet talebiyle hareket ettiğini söyledi.

Yüksekdağ, “HDP’nin, Kürtlerin bu seçimde koyduğu irade olmasaydı bu düzen aynı tas aynı hamam devam edecekti. HDP hak yerini bulsun diye bu seçimlerde kritik rol oynamıştır. HDP başarmıştır. Halkımızın demokrasi mücadelesinde olması lazım. Bütün halkların olduğu bir demokratik ülke kurulabilir. Demokratik bir dil kullanıldığında çok önemli bir dayanışma ruhu ayağa kalkabiliyor. Siyasette özellikle nefret söylemi bu kadar yoğun olmasa, toplum iç barışını kurabiliyor. İç barışın karşısındaki en büyük tehlike AKP-MHP’dir. Ama siyasi iktidar toplumun çoğuna bir şey olmamış, kendi arkasındaymış gibi baskı politikasını yönetmeye devam ediyor. Halkların demokratik ittifakını bitirmeye çalışıyor. Ama iktidarın yenildiğini bizler söyleyeceğiz. Hakikat budur” ifadelerini kullandı.

‘GÜÇLÜ YÜRÜMELİYİZ’

İktidarın politikalarının başta kadınlar olmak üzere insanların bütün yaşam alanlarını, ruhunu işgal etmeye çalıştığını savunan Yüksekdağ, “Siyasi iktidar insanlara nefes alacak alan bırakmadı. Böyle bir yönetim olmaz ve halk bunu istemiyor. Toplumsal adaleti tesis etmek için güçlü yürümeliyiz. Toplumsal yaşamda adaletin sağlanması gerekiyor. Türkiye toplumu bu adımları attı. Daha da devamı gelecek. İstanbul’da sağlanan adaletin, Diyarbakır’da da sağlanması lazım. Bunlar sağlanmazsa bu ülkede adalet de olmaz. HDP’ye gönül verenler çok ciddi çalıştı. Demokrasiye inanan HDP gönüllülerinin, bu adaletsizliğe dur diyen demokratik tavırlarıdır. Mazbatalar verilmiyorsa, halkın oyları hiç ediliyorsa gözlerimizi kapatamayız. Adalet yerini bulsun diyoruz. Aynı adaleti bekleyen halkımız var. İstanbul’u birlikte kazandık. Bugün 6 HDP’li belediye AKP’ye veriliyorsa bu süreçte iktidar karşısında muhalefetin adaletli yaklaşması gerekiyor” dedi.

‘İKTİDAR DOLAMBAÇLI YOLLARA GİRMESİN’

Yüksekdağ, savunmasına şöyle sürdürdü:

“Bizlerin bu kadar çok yargılanması Abdullah Öcalan’ın barış müzakerelerinde yer almaktı. Bizler bu zamana kadar yaptıklarımızı inkar etmedik, arkasında duruyoruz. Kamuoyunda çok daha şeffaf süreçler yaşanmasını istedik. Siyasi iktidar İmralı ile bitirilen görüşmelerden sonra, o süreçte yer aldığımız için yargılanıyoruz. Öcalan’ın fikirlerini söylemekle yargılanıyoruz. Aradan geçen 4 yıllık sürede İmralı tecridi mecburen kaldırıldı. Açlık grevleri vardı, bir adım atılması gerekiyordu. İkincisi seçim sürecinde çıkarları için izinler verildi.

Öcalan’ın mesajını götürdüğümüz için yargılanıyoruz. Aradan geçen 4 yıllık süreçte gelen mektupla siyasi iktidar ‘Öcalan’ı ciddiye almıyorsunuz’ diyor. Barış meselesini bu kadar pasif bir şekilde ele almaya çalışıyorlar. Buna siyasi istismar deniliyor. İktidar böyle dolambaçlı yollara girmesin. Toplum ne anlamasını gerektiğini anlamıştır. Bu ülkenin ‘milliyetçiliği’ kimseye bırakmayan partisinin genel başkanı bize ‘Öcalan’ın mektubunun gereğini yerine getirmiyorsunuz,  gaflet içerisindesiniz’ diyor. Bizi Öcalan’ın mesajını iletmekten yargılayanlar, bu kişilerle ilgili bir suç isnadında bulunmuyor.

‘PARLAMENTO KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKACAK MI?’

Siyasi iktidar çözüm sürecini oyun olmaktan çıkarmalıdır. Kürt toplumu çok güçlü bir şekilde dedi ki ‘çözüm sürecini oyun olarak kullanmayacaksın, izin vermiyoruz’ dedi. Kürt toplumu ‘kendine gel’ uyarısını AKP ve batı toplumuna güçlü bir mesaj olarak verdi. ‘Gelin Kürt sorunun birlikte çözelim’ dedi. Kürt toplumu, çözüm sürecini AKP’nin tekelinden çıkardı. Herkesin düşünüp adım atması lazım. CHP, İYİ Parti, yeni parti oluşumları, parlamento Kürt sorununa sahip çıkacak mı? Ortada bırakılamaz. Kürt sorunu ortada kalırsa, bir daha ‘İstanbul’ demez. Toplumun demokrasi sürecini omuzlaması gerekiyor.

‘SİYASİ İKTİDARIN ÖMRÜ DOLMUŞTUR’

Sayın Binali Yıldırım Kürdistan, Lazistan üzerinde bir polemik yarattı. Bu acı gerçekler öfkelenme duygusunu da götürüyor. Seçim süreci içinde siyasi iktidar bütün söylemleri kullanma özgürlüğüne sahip oldu. Şuan iktidar ‘bana kimse zincir vuramaz, benim söylediğim sözlerden kaynaklı bir muhalefet yok’ diyor. Bu rahatlıkla ırkçılık söylemlerinin özgürce söylemlerini görebiliyoruz. Bu ülkede adaletsizlik sorunu devam ediyor. Bu siyasi iktidarın ömrü dolmuştur.

‘OSMANLI’DA KÜRDİSTAN EYALETİ’NİN ÖZGÜN BİR STATÜSÜ VAR’

Fezlekelere bakılınca özerklik ve özyönetim kavramlarını biz icat etmişiz gibi bahsediliyor. Bu kavramlar tarihsel olarak incelendiğinde dışarıdan alınmış değil, Türkiye toplumunun tarihinde var olan kavramlar olduğu ortadadır. Osmanlı tarihine baktığımızda Kürdistan Eyaleti’nin daha özgün ve ayrıcalıklı bir statüsü olmuştur. Resmi tarihte bunu görmek zor olsa da sadece satır araları okunarak dahi bu gerçek ortaya çıkmaktadır.

‘MUSTAFA KEMAL SIRTINI KÜRDİSTAN’A DAYIYORDU’

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hikayesinin başına baktığımız zaman Kürdistan ve Lazistan Eyaleti vardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün en çok yanında olduğu Kürdistan ve Kürt toplumudur. Kültürel olarak da Kürt yapısı daha çok güçlüdür. Lazistan’da Potnuslardan, Rumlardan söz ederken, Kürdistan’da tek bir toplumu görmekteyiz. Mustafa Kemal sırtını Kürdistan’a dayamıştır. Yeni Cumhuriyet kurulduğunda yasama faaliyetlerinde Mustafa Kemal ve Kuvay-i Milliye kadrosu Kürt toplumuyla uzlaşma yürütüyordu. Mustafa Kemal, Kürt aşiretlerine mektup göndererek destek istedi. Saltanatın değişimini isteyen Kürt toplumudur.

Kürtler bir yandan Mecliste kendi kimlikleri içinde çalışmıştır. Tarihe baktığımızda Mustafa Kemal’in Kürtler için kendi haklarını tayin etme hakları vardır demiştir. Tarihe baktığımız zaman gelecek vaat ediyor. Şu anki siyasi iktidar ne kadar tarihin kötü yanlarını tekerrür etmede ısrarcı olsa da dahi, tarihin iyi yanlarını almak zorundayız.

‘BÜTÜN DÜNYA KÜRTLERE DOST’

Bütün dünya Kürtlere dost. Kürtler emperyal güçlerin dost olmadığını biliyor. Bugün Rojava’da çok önemli gelişmeler meydana geldi. Buna rağmen siyasi iktidar, işgalci güçlerle dost olup yeni yaşama düşman oluyor. Yüzyıl önce Osmanlı ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerle beraber olduğu için kurtuldu. Yüzyıl daha bunları yapmazsak asla kurtulamayız. Siyasi iktidar 21’nci yüzyılda varlığını böyle yaşatamaz. Kürtleri ne yapacaksınız? Kovaca mısınız?

Kovsanız da gitmezler. Hepsini öldürecek misiniz? Hepsini öldüremezsiniz. Buna karşı bu sorunu, Kürt sorununu çözmek zorundasınız. Ama siyasi iktidar, ‘savaş sürsün, ben de sırtlarından geçineyim’ diyor. Bu zihniyet Kürtlerin sosyal haklarını, kendi kaderlerini tayin etme hakkını elinden almaya çalışıyor. Bu tekçi zihniyet böyle devam edemez. Bizler tarihe olan borcumuzu ödemek zorundayız. Tarihe olan borcumuzu ödemezsek hiçbir sorun çözülemez.”

Mahkeme heyeti duruşmaya saat 14.00’e kadar ara verdi.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı