FEMEN’in Ukrayna’daki sözcüsü, eylem organizatörü Alisa Vinogradova, Türkiye'deki kadın politikalarını eleştirdi.

Türkiye’nin ataerkil yapıya sahip olduğunu ifade eden Vinogradova, “İdeolojisine bakılmaksızın her parti ataerkil bir yapıya sahip. Bir bütün olarak politika kadınların yer alamadığı ataerkil bir yer. Türkiye Erdoğan’ın kontrolü altında. İnsan haklarına asla saygı duyulmuyor. Ukrayna’da da Türkiye’deki duruma yaklaşıyoruz. Kadınlar kadın olarak kalabilmeyi başarmalı. Egemenlik için mücadele etmeliyiz fakat bu kadın temelli ve birleştirici olmalı” dedi.

Alisa Vinogradova (26), FEMEN’in Ukrayna’daki sözcüsü, eylem organizatörü. 2017 yılında, Türkiye- Ukrayna futbol maçında yapılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan protestosunun mimarlarından.

Türkiye’deki kadın politikasını yakından takip eden Vinogradova, Türkiye’yi kadına yönelik şiddet nedeniyle Ortaçağ’daki karanlık döneme benzetiyor.

Vinogradova “Kadınlara karşı yaklaşım Erdoğan ve takımının geri kalmışlığını gösteriyor. Bu çok tehlikeli bir eğilim ve daha da ağırlaşacak gibi gözüküyor çünkü Erdoğan bir noktada durmayacak. 21. yüzyılda bu tavır kabul edilemez” diyor.

 Vinogradova, Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın sorularını yanıtladı.  

-Dünyanın bir çok yerinde ses getiren eylemlere imza attınız. Amacınıza ulaştınız mı?

Hayır. Daha yapılacak çok iş var, dünyanın her yerinde FEMEN hareketi olarak yaptıklarımız sadece yolun başlangıcı.

-Sağ partilerin iktidar oluşunu kadınlar ve dünyanın geleceği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

İdeolojisine bakılmaksızın her parti ataerkil bir yapıya sahip. Sağ partiler “Geleneksel değerler’’ kavramını dayatarak kadınları eziyor. Sol partiler de bunu farklı bir şekilde yapıyor. Yani demek istiyorum ki bir bütün olarak politika kadınların yer alamadığı ataerkil bir yer. Diğer partiler gibi sağ partiler de kadınlara gerçek özgürlüğü getiremez ve dünyanın tarihsel gelişimi içerisinde baktığımızda sağ partiler veya muhafazakar görüşlerin insanlık için iyi olan herhangi bir şeye tahammül edemediklerini görebiliriz.

-Türkiye- Ukrayna arasındaki futbol maçında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eylemi nasıl planladınız?

Yazılarla donatılmış bir kadın canlı yayında futbol sahasına girerek kendini gösterdi. Bizim açımızdan Erdoğan’a gerçekte ne olduğunu hatırlatmak için bu protesto çok iyi bir fırsattı. Maç olacağını biliyorduk ve sadece bir günlük eylem planladık. Biletlerimizi alıp Kharkov’a gittik ve şans bize yardım etti.

-Fikir özgürlüğü açısından Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?

Şu an Türkiye Erdoğan’ın kontrolü altında. İnsan haklarına asla saygı duyulmuyor. Ukrayna’da da Türkiye’deki bu duruma giderek yaklaşıyoruz. O yüzden Türkiye’deki bu durumun yurttaşlar açısından ne kadar zor olduğunu anlıyoruz.

-Türkiye’de her gün en az 3 kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu olabilecek en ataerkil sistemin özünü gösteriyor. Erkeklerin gücü her zaman şiddet ve gaddarlıktır. Bir daha biri bana “Her şey iyi artık, mücadele edilecek bir şey kalmadı” derse direk bu durumu örnek göstereceğim. Bu cinayetler uygar dünyanın hikâyesi değil.

-Türkiye’de kadınlar üzerindeki baskıya dikkat çekmek için başka eylem planınız var mı?

Biz Ukrayna’da faaliyet gösteriyoruz. Eylemlerimizi Türkiye’ye taşımak efektif değil. Öncelikle Türkiye’deki kadınların mücadeleye başlamak için hazır olması çok önemli çünkü oradaki kadınların durumundan memnun olduklarına ve Avrupalıların en basit haliyle kültürel özellikleri anlamadığına dair bir mit var. Biz üzerimize düşen kısmıyla bu mücadele için yardıma hazırız. Bazı planlarımız var fakat çok fazla düşmanımız olduğu için onları asla ifşa edemeyiz.

‘EŞİTLİK BİR EFSANE, ÖYLE BİR ŞEY YOK’

-8 Mart’ta FEMEN’in kadınlara mesajı ne olacak?

Bir erkeğe benzemeye son verin ve onlardan hak talep etmeyi bırakın. Eşitlik sadece bir efsane, öyle bir şey yok. Kadın ve erkekler tamamen çok farklılar, daha iyi ya da daha kötü değil ama farklılar. Onları erkek gibi hareket etmeye zorlayan ataerkil bir sistemin kendi metotlarıyla onların oyun sahasında mücadele etmek imkansız. Kadınlar kadın olarak kalabilmeyi başarmalı ve kendi metotlarıyla savaşmalı. Feminizm erkeksi bir yöntem ve gerçek bir mücadelede geleceği yok fakat Sekstremizm gerçek bir kadın hareketi ve ataerkil sistemi yok edecek tek yol. Egemenlik (hakimiyet) için mücadele etmeliyiz şiddet ve kaba kuvvet için değil fakat bu kadın temelli ve birleştirici olmalı.