Gazeteci Fehim Işık, Halep’in Şeyh Maksut Mahallesi’ndeki kimyasal silah kullanıldığı iddialarını köşesine taşıdı.

Fehim Işık, “Halep'in Şeyh Maksut mahallesinde Kürtlere dönük ciddi saldırılar var. Bu saldırılarda kimyasal gaz kullanıldığına dair iddialar dile getirildi. Şimdiye kadar 20 civarında sivilin yaşamını kaybettiği, 70'e yakın sivilin ise yaralandığı bu saldırılar, Ortadoğu'da her gün onlarca insanın yaşamını yitirdiği koca savaşın ortasında ne yazık ki dikkat çekmiyor” ifadelerini kullandı.

Fehim Işık’ın Haberdar’da yayınlanan, “Şeyh Maksut’ta Kürt sivilleri kim katlediliyor?”başlıklı yazısı şöyle:

Konuyla ilgili ağırlıkla Hawar Haber Ajansı ANHA'ya yansıyan haberler var. Bu haberlerde Türkiye destekli Suriye Ulusal konseyi (SUK) ile Irak Kürdistan Demokrat Partisi'ne (PDK) yakın Suriye Kürdistanı Ulusal Cephesi (ENKS) güçlerinin Şeyh Maksut'a dönük saldırıları ittifak içinde yürüttüğü yazılıp çiziliyor. Bu suçlamalara dönük ENKS’nin sözcüleri aracılığı ile basına yansıyan açıklamaları oldu. ENKS Dış İlişkiler Sorumlusu Kamuran Haj Abdo, YPG ve YPJ güçlerine dönük saldırılarda yer almadıklarını belirtti, bir de Şeyh Maksut'ta sivillere yönelik saldırıları kınadıklarını açıkladı. Kamuran Haj Abdo, SUK tarafından desteklenen askeri taburların gelişigüzel olarak Kürt sivilleri hedeflemelerinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu hususunda en ufak bir şüphenin bulunmadığını söyledi.

ŞEYH MAKSUT’TA SİVİLLERE KİM NEDEN SALDIRIR?

Peki, durum bu iken Şeyh Maksut'ta olan ne?

Orada, bir ateşkes olmasına rağmen Kürtlerin yaşadığı YPG ve YPJ güçlerinin kontrolündeki bir mahalleye, kim niye saldırır?

Yanıtı çok basit.

Daha Suriye'de ateşkes ilanının imzalandığı kağıttaki mürekkep kurumadan ateşkesin bir tarafıymış gibi konuşup, "Bize yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda ateşkesi tanımayız" diyen kimse, Şeyh Maksut'taki Kürt varlığını kendisi için tehdit sayıp saldıran da odur.

Bunu niye yapar?

Halep'in güneyini Suriye ordusuna bağlı güçler büyük oranda temizledi. Halep'in Şeyh Maksut ve Eşrefiye mahalleleri başından beri Kürtlerin kontrolünde. El Nusra ve IŞİD ABD ve Batı’nın istemediği, terörist olarak tanımlanan güçler. El Nusra ve IŞİD’in yenilerek çekildikleri alanlara da büyük oranda YPG ve YPJ ile ittifak halindeki Demokratik Suriye Güçleri (QSD) yerleşiyor. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın tüm çabalarına rağmen El Nusra ve IŞİD’in boşalttığı alanlara “ılımlı muhalif” olarak adlandırılan Riyad bileşeni askeri ve siyasi güçler yerleşemedi. Daha açık bir deyimle, IŞİD ve El Nusra’nın zayıflaması sonrasında toprak kazananlar, ilerleyenler Demokratik Suriye Güçleri ile YPG ve YPJ oldu.

Eğer Türkiye destekli güçler Halep'te Kürt mahallelerine saldırmasaydı, bu durum büyük olasılıkla Halep'te de böyle olacaktı. Kürtlerle ittifak halindeki güçler, diğer Arap devrimcileri Halep'te de etkin bir kontrol sağlayabileceklerdi. Kürtlerin ve Kürtlerle ittifak içinde olanların Halep’te etkili olmaması için Şeyh Maksut'a, Eşrefiye’ye, Arap devrimcilerine saldırılar yapılmalıydı ve şimdi yapılan da o. Haddizatında bu durumun ipuçlarını, bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisi de dile getirmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Halep’in kendilerini için ne kadar önemli olduğunun altını çizmiş ve bu kenti kırmızıçizgi olarak benimsediklerini net ifadelerle açıklamıştı.

SİVİL KATLİAMINDA TÜRKİYE DESTEKLİ GÜÇLER Mİ YER ALIYOR?

Burada bir durumunu biraz daha açmakta yarar var. Çünkü, “saldıranlar kimler” sorusu önemli.

Özellikle Şeyh Maksut’a saldıranların Türkiye destekli güçler olduğunu söylüyoruz. Bunun kanıtı da bizzat saldıran güçlerin kendisi. Bu güçlerce bölgeden paylaşılan tüm resim ve videolarda Türkiye ile ittifak içinde olunduğu açık bir biçimde dillendiriliyor. Devletler bu tür illegal ilişkilerini saklarlar. Ancak bulundukları alanda etkin olmak isteyen örgütler, silahlı güçler kendilerini destekleyen devletlerin açık adını zikreder, bu destek ile bölgede hakimiyet alanlarını genişletecek yeni ilişkiler oluşturmaya çalışırlar.

Şeyh Maksut’a saldıran güçlerden yansıyan resim ve videolara baktığımızda karşımıza aralarında ÖSO içinde yer alan başka gruplar da olmakla birlikte ağırlıkla üç grubun ismi çıkıyor.

Bunlardan ilki Sultan Murat Tugayları. Sultan Murat Tugayları'nın Türkmenlerden oluşan Suriyeli muhalif bir askeri yapı olduğu yazılıp çiziliyor. Aslında bu tugayın büyük çoğunlukla Türk olduğunu, askeri gücünün önemli bir bölümünü Türkiye'den gidip bu gruba katılan milliyetçilerin oluşturduğunu söylemek daha yerinde olur. Bu tugayda az sayıda Suriyeli Türkmen var. Bir şey daha; bu tugay aslında ABD ile yürütülen eğit-donat projesi döneminde ortaya çıktı. ABD eğit-donat'ı durdurunca tugayın kontrolü Türkiye'de kaldı. Zaten Türkiye'nin ilişkisini açıktan savunduğu, reddetmediği en önemli askeri yapılardan biri de Sultan Murat Tugayları.

SALDIRGAN KÜRT GRUPLAR HANGİLERİ?

Şeyh Maksut'a yönelik saldırılarda yer alan gruplar arasında adı öne çıkan bir diğer yapı da Selahattin Eyyübi Tugayları. Bu yapı, Selahattin Eyyübi Birlikleri (Ketîbeyên Selahaddîn Eyyubî) adını da kullanıyor. Bu askeri grubu, ÖSO içinde yer alan Kürtler 2012'nin sonlarına doğru kurdu. Kuruluşundan itibaren de özelikle Eşrefiye mahallesinde etkin olmak için harekete geçti ve yer yer bölgedeki YPG güçleri ile çatıştı. Bir dönem YPG ile ateşkes bile imzaladı. Selahaddini Eyyübi Birlikleri siyasal olarak kendini bir partiye bağlı olarak göstermese de ağırlıkla Türkiye'den destek alan güçlerin kontrolünde olan PYD karşıtı bir askeri yapılanma olduğu biliniyor.

Şeyh Maksut saldırılarında adı öne çıkan üçüncü grup ise Azadi Birlikleri. Bölgede Ketibeyên Azadî adıyla öne çıkan bu grup, Selahaddin Eyyübi Birlikleri ile aynı dönemde kurulan askeri bir yapılanma. Bu grubun ise Suriyeli Kürt muhalif Salah Bedreddin’in kontrolünde olduğu iddia ediliyor.

Adı geçmişken bir ara anekdot olarak Salah Bedreddin’e de özetle değinmekte yarar var.

Bedrettin, Suriye’nin köklü Kürt muhaliflerinden. Uzun yıllar yurt dışında yaşadı. 1991’den sonra Irak Kürdistanı’na döndü ve zamanının çoğunu bu bölgede geçirdi. Suriye krizinden sonra ise Türkiye ile etkin ilişkilere girdiği, Azadi Birlikleri’nin kurulmasında, örgütlenmesinde, silahlanmasında önemli rol üstlendiği konusunda ciddi iddialar var. Salah Bedreddin’in bir diğer özelliği ise PKK muhalifliği. 1990’ların başından bu yana PKK’ye karşı en sert muhalefeti yapan, PYD kurulduktan sonra da onu Suriye Muhaberatı ile ilişki içinde olmakla suçlayan Bedreddin, 2012’den bu yana da Rojava’daki Kürt oluşumuna karşı en sert muhalefeti yapıyor.

Tüm bu yazılanlar ışığında işin özetini şöyle açıklayabiliriz. Suriye’de cephede olan çoğu Alperen Ocakları üyesi Türk milliyetçileri ile bunları destekleyen Suriyeli Türkmenler; bunların yanı sıra Türkiye’nin desteklediği Kürt orijinli bazı askeri gruplar Şeyh Maksut’ta sivillere saldırıp katliam uyguluyor. Ne yazık ki bu katliamlar, görmezden geliniyor. Bu katliamlarda rol alanlar ise en büyük desteği Türkiye’yi yönetenlerden alıyor. Bunu biz değil, bizzat bölgedeki saldırılarda rol alan Türkiye destekli bu gruplar kendi propaganda amaçlı videolarında açık bir biçimde dile getiriyorlar.

ENKS’NİN ROLÜ NE?

Bunları yazmışken, adı geçtiği için ENKS’nin tutumuna da kısaca değinmekte yarar var.

ENKS, çok açık ki siyaseten Türkiye ile hareket ediyor, Türkiye ile Suriye ve Rojava konusunda bir ve benzer düşünüyor. PYD’nin Cenevre’ye katılımının önlenmesinde de hiç şüphe yok Türkiye’den daha fazla çaba harcadılar. Rojava Kürtlerini kendilerinin temsil ettiği iddiasındalar. Halep’te Kürtlere dönük saldırılara katılanlar ile ENKS arasında SUK içindeki ortaklıktan kaynaklı iyi ilişkiler var ki saldırılara ÖSO içinde yer alan gruplar olarak katılan Selahaddini Eyyübi ve Azadi Birlikleri de kendilerini SUK’a bağlı yapılar olarak adlandırıyorlar. Bu askeri grupların hiçbiri doğrudan ENKS’ye bağlı olmasa bile önemli bir kısmı İstanbul’da yerleşik yaşayan ENKS yöneticileri, bu grupların kim(ler)in kontrolünde olduğunu ve kim(ler)den destek aldığını iyi biliyor. Şeyh Maksut saldırılarının tanıkları, saldırganların kim olduğunu bilen ve önlemek için çaba harcamayan ENKS’yi bu nedenle saldırıların bir tarafı gibi görüp suçluyor.