Fehim Işık, dokunulmazlıkların kaldırılması ve bu dönemde CHP’nin tavrına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"CHP, tarihinin hiçbir anında ne Kürtlerle, ne sol ve yurtsever çevrelerle, ne de demokrasi ve özgürlük yanlılarıyla ciddi ve samimi bir işbirliği içinde olmadı. CHP, statükoya zeval gelmediği sürece her kesimle işbirliğine gitmekten çekinmedi” ifadelerini kullanan Işık, “Ceberrut anlayışa göre statükonun korunması için öncelikle bertaraf edilmesi gereken HDP’dir. Statükonun merkezi olan parlamentoda değiştirici ve dönüştürücü bir güce ulaşan HDP, yalnız AKP için değil CHP için de bir riskti. Bu, sistemin de riske girmesi anlamına geliyordu. CHP bu riski gördüğü için HDP karşıtlığında AKP ile uzlaştı” dedi.

Fehim Işık’ın Haberdar’da yayınlanan, “AKP ve CHP işbirliği” başlıklı yazısı şöyle:

CHP lideri en son “HDP’ye destek vereni partiden atarım” demiş. Nasıl olsa HDP şamar oğlanı ya CHP lideri de öyle yapıyor: yani kendi ayıbını kapatmak için HDP’ye yükleniyor.

Ta başından tutup HDP ile AKP’yi işbirliği içinde göstermek için kılı kırk yaran, koca bir sorunun çözümü için atılan ve ne yazık ki karşılık bulmayan adımları AKP ile işbirliği olarak propaganda eden CHP, şimdi kendisini HDP ile işbirliği içinde gösteren AKP propagandasına karşı argûman üretmek için düşmanlık politikaları üretiyor.

Bir diğer deyimle CHP, AKP’nin Kürt düşmanlığında üstlendiği rolü geri almak için yalnız AKP’lilere değil tüm Türkiye’ye mesaj veriyor.

Bir kez daha tekrar etmekte yarar var. AKP ile CHP’nin kitaplarının rengi farklı. Ancak birinin renginin kırmızı, diğerinin yeşil olması bir şeyi değiştirmiyor. Aslında her ikisinin de asıl korumak istediği baskıcı, yani “tek millet, tek devlet, tek bayrak” esasına dayalı statükocu düzendir. Tek farkları biri bunu laisist ve sol, diğeri ise dindar olduğunu iddia ederek yapıyor.

Elbet hem AKP’de, hem CHP’de bu gidişattan rahatsız olan, gidişatın ülkeyi içinden çıkılmaz bir hale getireceğini görenler var. Bunların sayılarının birinde az, diğerinde çok olması bir şeyi değiştirmiyor. Az ya da çok sonuçta her iki partide de gidişatı okuyan ve tedirgin olanlar var.

Ne yazık ki bunların hiçbiri ne partilerini dönüştürecek, ne de CHP ve AKP anlayışının anayasası olarak okumamız gereken, sonuçta aynı noktada buluşan yeşil ve sol kitapların tek bir kelimesini değiştirecek güce sahip değiller. Aksine bunlar mevcut partilerdeki varlıklarıyla CHP ve AKP’nin statükocu, zorbalığa dayalı, reddiyeci anlayışına hizmet ediyorlar.

Şu son, dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliğine bakın. Kürtleri siyaset dışı bırakmayı hedefleyen, 12 Eylül’ün ceberrut anayasasına bile uymayacak kadar hukuk dışı bir metinde CHP ile AKP’yi aynı minvalde buluşturan etken nedir? Bu, CHP liderinin izah ettiği gibi “HDP ile işbirliği içinde görünmemek” olarak gösterilebilecek kadar günlük siyaset oyununun bir parçası olabilir mi?

Olamaz!..

Nedenine bakalım...

CHP, tarihinin hiçbir anında ne Kürtlerle, ne sol ve yurtsever çevrelerle, ne de demokrasi ve özgürlük yanlılarıyla ciddi ve samimi bir işbirliği içinde olmadı. CHP, statükoya zeval gelmediği sürece her kesimle işbirliğine gitmekten çekinmedi, statükoyu korumak için yapılması gereken her şeyi yaptı, ancak iş tekçi ve baskıcı statükonun değişim ve dönüşümüne gelince anında kendisine destek versin vermesin her kesime düşman olmayı da başarabildi. Bugün yaptığı da aynen budur.

Ceberrut anlayışa göre statükonun korunması için öncelikle bertaraf edilmesi gereken HDP’dir. Statükonun merkezi olan parlamentoda değiştirici ve dönüştürücü bir güce ulaşan HDP, yalnız AKP için değil CHP için de bir riskti.

Bu, sistemin de riske girmesi anlamına geliyordu. CHP bu riski gördüğü için HDP karşıtlığında AKP ile uzlaştı. Şimdiden sonra ise AKP ile birlikte statükoyu sağlamlaştıracak adımlar peşinde olacak. Her ikisinin ardındaki yegâne güç de hiç kuşkunuz olmasın ordunun bizzat kendisidir.

Mutlaka farkındalar ama AKP ve özellikle lideri Erdoğan açısından da hesaplar sona ermiş değil. AKP ve Erdoğan’ın ilanihaye devam edecek bir iktidarına ordu ve CHP bu kadar açıktan destek vermez. Bugün açıktan destek verilir bir noktaya gelinmiş ise bu durumun esas nedeni yapılan tüm kirli işleri bir aşamada AKP’ye ve lideri Erdoğan’a mal edip HDP’den sonra onu da bertaraf etme isteğidir. Bu işareti almayan CHP, AKP’nin kirli hesaplarına bu kadar açıktan destek vermez.

Her ne olursa olsun, bildiğimiz, artık mızrağın çuvala sığmadığıdır. Biri statükoyu soldan, diğeri sağdan destekleyip kendi egemenliğini koruma niyetinde olsa bile artık karşımızda korunamayacak kadar çürümüş ve eskimiş bir sistem var. Aslolan bu değişimi, masada uzlaşarak sağlamaktı. Değişim ve dönüşümün ana dinamiği olan Kürt hareketi bu uzlaşının çatışmasız olması için samimi bir biçimde emek harcadı. HDP açısından, henüz bu emeğin sonuna bile gelinmiş değil.

Görünen o sistemin korucuları şiddetten nemalanarak statükoyu koruma niyetini terk etmek istemiyorlar. Açık tüm kapılara rağmen hala düşmanlık politikalarından medet ummalarının bir nedeni budur.

Ancak unutmamak gerekir ki hiç kimse çaresiz değil. Bu kez bedeli belki daha ağır olur ama emin olun bulunacak bir çare her zaman vardır…