Gazeteci Fehim Işık, Türkiye’nin Kandil’e düzenleyeceği muhtemel operasyonunu, referandum etkilerini değerlendirdi.

Olası Kandil operasyonuna Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın referandum için ihtiyacı olduğunu savunan Işık, “Aslında bu durumu Türkiye’yi yönetenler iyi bilir. Ancak Erdoğan, Suriye’deki açmazını, önümüzdeki günlerde belki de geri çekilmeyle sonuçlanacak sıkıntılarını aşmak için bugün her zamankinden daha fazla bir Kandil operasyonuna ihtiyaç duyuyor. Ayrıca sonuç almayacağını bilse bile referanduma kadar kullanabileceği yeni bir savaş tamtamına ihtiyacı var” değerlendirmesinde bulundu.

Fehim Işık’ın Artı Gerçek’te yayınlanan, “Kandil’e operasyon, Erdoğan’ın ihtiyacı” başlıklı yazısı şöyle:

Türkiye’nin Suriye’de giderek tıkanmaya başlayan bir süreçle karşı karşıya olduğu açık. Bab operasyonu bunun en belirgin göstergesi oldu. Havuz medyası ‘tamamını aldık’ dese de, bölgeyi iyi bilen deneyimli gazetecilerin anlattıkları ile bölgeden gelen haberler bize açıkça gösteriyor ki Bab’ın üçte birlik bir kısmı TSK ile destekçilerinin kontrolünde. Bab’ın geriye kalanı da IŞİD ile Suriye ordusunun denetiminde.

Erdoğan’ın bu yakın sürede bir Bab zaferine ihtiyacı olduğu çok açık. Hatta mümkünse Mınbiç ve Rakka zaferine de ihtiyaç duyuyor. Erdoğan’ın her konuşmasında “şurayı da alacağız, burayı da alacağız” demesinin tek nedeni, bu zafere duyduğu ihtiyaç.

Milliyetçi, ırkçı damarın giderek kabartıldığı bir ülkede bu tür işgal operasyonlarına her zaman gereksinim duyulmuştur. Bu tür operasyonlarda ana sorun hiçbir zaman operasyonlarda hayatını kaybedenler olmamıştır. Medyanın da desteğiyle “kazanılan” iki karış toprak her zaman insanların hayatından daha değerli olmuştur. Şu günlerde yeniden başlayan “Kardak Krizi”ne bakınca, bu durumu anlamamız daha kolay olur.

Türkiye’nin Suriye topraklarına asker gönderip bölgeyi işgal etmesinde durum biraz daha farklı tabi. Suriye’de asıl öne çıkarılan “işgal” edilen ülkenin toprakları değil. Hükümet söyleminde de, medyanın dilinde de, Kürtlerin kazanımları hedefleniyor. Türkiye’deki ırkçı, milliyetçi akla, “Biz orada olmazsak Kürtler devlet kurup Akdeniz’e ulaşacak” algısı pompalanarak taraftar kazanılıyor. Bu söylemler aynı zamanda iç siyasetin önemli bir argümanı olarak da kullanılıyor. Erdoğan’ın bunca acele etmesi, Bab’ı, Suriye’yi referandumda öznel bir kazanıma dönüştürmek istemesinin bir nedeni de budur.

Erdoğan’ın bir başka hedefi daha var; o da Kandil…

Nasıl ki “Suriye’ye girerek Kürtlerin Akdeniz’e ulaşmasını engelledik, fiili bir devlet oluşumunun önünü kestik” diyerek iç kamuoyu ırkçı söylemlerle algı operasyonlarına tabi tutuluyorsa, aynı politika bir müddet sonra Kandil’e karşı da yürütülecek. Bu çok açık.

Bu operasyonun açmazlarına girmeden önce kısa bir anekdotla durumu anlamamıza yardımcı olacak bazı yaklaşımları gözden geçirmekte yarar var.

Dolmabahçe mutabakatının bozulmasından sonra savaş ve ölüm bir kez daha gündemimize girdi. Görünen o ki gelinen son tablo, Erdoğan açısından geri dönüşsüz bir noktadadır. Bakmayın siz, referandum öncesinde AKP’deki bazı zurnanın zırt deliklerine, “Devlet İmralı’da Öcalan’la görüşüyor” dedirttiklerine. Öyle bir şey yok. Bu söylemlerle Kürtlerin bir kısmını etkilemek ve referandum sonrasında çözüm sürecine geri dönülecek algısı oluşturmak için AKP’nin Kürtlerini kullanıyorlar, kullanacaklar.

Erdoğan’ın hedefinde asıl olarak PKK’yi dize getirip kendi Kürtleriyle dil, edebiyat, kültür gibi basit kırıntılarla Kürt sorunu defterini kapatmak var. İran’ın Sünni versiyonu olacak bir devlet mekanizmasını ancak bu politikayla yaşama geçirebilir. Açıktır ki bu politikaya engel olan Ortadoğu’daki etkin konumuyla PKK’dir. Suriye’de de, Irak’ta da, Türkiye’de de Erdoğan’ın gidip gelip çarptığı duvar PKK duvarı oldu. Bu duvarı pekala çözüm sürecini işleterek, sorunun çözümü konusunda samimi adımlar atarak aşabilirdi. Bunu yapmadı ve 1984’ten bu yana süregelen savaşın en ağırını yaşama geçirmeye karar verdi.

Şimdi tekrar Kandil’e yapılması düşünülen operasyona dönelim.

Madem savaşın en ağırına yöneldi, madem bu nedenle Suriye’ye asker göndermeyi göze aldı, madem Kandil’e binlerce askerle karadan da müdahale etmeyi göze alıyor, o zaman kabul etmek gerekir ki bu sürecin kazanımı da, kaybı da aynı oranda büyük olacak.

Yani bir kazan-kazan durumu söz konusu değil. Ya kazanacak ya kaybedecek. Bunun ortası yok.

Türkiye’de ırkçılıkla-milliyetçilikle pompalanmış akıl, başta da dediğimiz gibi Kandil’e operasyon beklentisinde. Bab’da istediği sonucu alamayan Erdoğan’ın yaşananları unutturması için de bir Kandil operasyonuna ihtiyacı var. Ancak açmaz şu; Kandil denilen yer Cerablus ve Azez’den başlayıp Bab’a kadar uzanan Şehba bölgesine hiç benzemiyor. Binlerce asker ve bir o kadar da destekçi cihadçı gruplarla yapılan Suriye’deki askeri harekat uzunca bir süreyi kaplamış ise daha çetin koşullara sahip, dağlık ve Şehba bölgesinden daha geniş bir alana yayılan Kandil’i fethetmek o kadar kolay olmayacak. Hatta mümkün de olmayacak. Ayrıca Kandil’e giderken kendisine hava desteği verecek, karadan askerleriyle birlikte yürüyecek kimse de olmayacak.

Kandil operasyonunun açmazı bir tek coğrafi değil. Uzun sürecek bir operasyonun referanduma kadar sonuçlanması ve Erdoğan’ın “Kandil Fatihi” olması çantada keklik olmayınca, bu durumun referandumda ters tepmesi gibi bir sonucu da olabilir. Yani ırkçılıkla, milliyetçilikle gazlanmış kesimler de desteklerini çekebilirler ki bu Erdoğan’ın bitişi anlamına da gelir.

Yazının devamı burada.