HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, iki çocuğun cinsel istismarı resimlerle çizerek anlattığı ve sanık anne ile üvey babanın tahliye edildiği Elmalı davasına ilişkin olarak bir yazı kaleme aldı. Altaylı, yazısında 2016'da Karaman'daki tecavüz skandalı sonrası tartışma konusu olan Ensar Vakfı için "Bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz" savunması yapan dönemin Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkındaki gensoru önergesinin görüşülmesinin reddedilmesi sonra AKP'li vekillerin tebrik kuyruğunu hatırlattı. Altaylı, "Çocuklara tecavüz edilmesinin örtbas edilmesi TBMM'de kutlandıktan sonra söylenecek söz kalır mı!" dedi. 

Altaylı'nın, "Sorarlarsa o sırada muhafazakardık dersiniz" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle: 

"Uzun süreli okurlarımız hatırlayacaktır. Bundan 10 yıl kadar önce bir N.Ç. davası vardı. 13 yaşındaki bir kız çocuğuna bir ilçenin neredeyse aralarında kamu görevlilerinin ve hatta emniyet görevlilerinin de bulunduğu tüm “ileri gelenleri” tecavüz etmiş, yargılanmış ve iyi halden cezalarında indirime gidilmişti. Üstelik de isimleri saklanmıştı. Ben de tüm bu alçakların isimlerini bulup teker teker afişe etmiştim. Bundan dolayı yargılandım ama şeref duydum.

Çok değil birkaç yıl önce Ensar Vakfı’nın bir yurdunda olanları da unutmamışsınızdır umarım. Vakfın kontrolündeki Karaman Anadolu İmam Hatip Mezunlar Derneği’ne ait yurtlarda kalan 9-10 yaşlarındaki 45 çocuğa 54 yaşındaki öğretmen Muharrem Büyüktürk tarafından defalarca tecavüz edildiği ortaya çıkmıştı. Konunun araştırılması için TBMM’de verilen önergenin reddedilmesi ise Meclis’te kutlanmıştı. Anlayacağınız olay çok.

Öfkelenmekle bitecek gibi değil. Bu kez yine kızgınız. Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’ne de, savcılığın itirazını reddeden Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de. Hatta bu hakimlerin kimler olduğunun açıklanmasını, toplumun bu kişileri tanımasını da istiyoruz. İstiyoruz da, bilsek ne olacak. Mesele kişiler değil ki, mesele anlayış. Ha Ali vermiş kararı ha Veli. Çocuklara tecavüz edilmesinin örtbas edilmesi TBMM'de kutlandıktan sonra söylenecek söz kalır mı!

Üstelik baksanıza, Ali Edizer isimli sarıklı cübbeli GATA doktoru ve benzerleri nedense bu kararı savunuyorlar. Hukuki buluyorlar. Ve bunlar sözde muhafazakar. Bu ve bunun gibi kararları ahlaki bulmayan bizim gibiler ise bağırıp duruyoruz. Bir etkisi oluyor mu! Hiç zannetmiyorum. Çoluk çocuğa tacizin, tecavüzün normalleştirildiği ve bu suçların cezasız kalmasının hukuki bulunduğu bir anlayışa doğru ilerliyoruz. Bir ortaçağ anlayışına. İlerde tarih kitapları bugünleri anlatırken muhtemelen şöyle yazacaktır: 'Barışçı eylem yapan üniversite öğrencilerinin tutuklu, çocuklara ve hatta öz evlatlarına tecavüz edenlerin ise tutuksuz yargılandığı bir dönemdi. Üstelik de o dönemde adında Adalet olan bir parti iktidardı ve o partiyi destekleyenler kendilerini muhafazakar zannediyordu.'

Ve çakma muhafazakarlara bir sözüm var. 'Çocuklarını muhafaza edemeyen bir toplumun herhangi bir şeyi muhafaza etme ihtimali yoktur.'