Cumartesi Anneleri, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin 33'üncü yıldönümü nedeniyle 12 Eylül ve sıkıyönetim döneminde gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sordu. Anneler, "Onları kaybedenler yargılanmadan 12 Eylül'le hesaplaşılamaz" dedi.

Gözaltında kaybedilen yakınları için adalete talebiyle eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, her hafta olduğu gibi eylemlerinin 442'inci haftasında da "Failler belli kayıplar nerede" pankartı ile Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi.

Cumartesi Anneleri ellerinde kayıpların fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşıdı. İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel'in katıldığı eylemde, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin 33'üncü yıldönümü nedeniyle 12 Eylül ve sıkıyönetim döneminde gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu.

Eylemde ilk sözü 1980 yılında gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in annesi Elmas Eren aldı. Konuşurken gözyaşlarını tutamayan Eren, "Bize yaşatılanın aynısını Allah onlara yaşatsın. 33 yıl geçti bıktık artık. Gül gibi çocuklarımızı alıp götürdüler. Komünist deyip çocuklarımızın başına neler getirdiler komünizmin ne olduğunu biliyorlar mı? Yalvarıyorum bunun bir çaresini bulsunlar. Uyku kalmadı bize" dedi.

Ardından konuşan Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren de, 12 Eylül'ün, "işkencede katledilmek ve zulüm görmek" anlamına geldiğini belirterek, "Gözaltında kaybedilenlerin hesabını sormak için buradayız. Aynı şekilde gencecik yaşta öldürülen, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan'ın hesabını da sormak için buradayız. Sevdiklerimize ait tek bir kemik dahi kalıncaya kadar hesap sormaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Daha sonra söz alan gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan'ın yakını Ahmet Cihan ise, Süleyman Cihan'ın gözaltına alındığında kendisinin de tutuklu olduğunu kaydederek, "Şili'de, Arjantin'de ne amaçla darbe yapıldıysa burada da aynı amaçla darbe yapıldı. Yüzlerce insanı gözaltında kaybettiler ve idam ettiler" dedi.

Süleyman Cihan'ın öldürüldükten sonra kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü söyleyen Cihan, "Savcının duruşmadaki açıklaması üzerine bu durumu öğrendik. Elimizde işkence ile öldürüldüğüne ilişkin rapor var. 12 Eylül davasına bu raporla dahiliz" diye konuştu.

Daha sonra Süleyman Cihan'ın davasının duruşmaları izleyen Ali Türker Ertuncay da, yaşananları şu sözlerle aktardı: "Süleyman da pek çok insan gibi gözaltına alındı. Sorguda tek kelime konuşmadı. Onlar açısından tek çare öldürmekti. Davasının görüldüğü üçüncü duruşmada, mahkemeye heyeti, savcıya dönerek, 'Bu Süleyman nerede?' diye sordu. Yüz ifadesi değişen savcı, 'Süleyman Cihan'a ait olduğu belirtilen bir cenaze kimsesizler mezarlığına gömüldü' dedi. Bunu duruşmada duyduk ve ilk defa resmi kayıtlara geçmiş oldu" dedi. Eylemde gözaltında kayıplar Hüseyin Morsümbül ile Nurettin Yedigül'ün yakınları da kayıpların akıbetinin aydınlatılması noktasında yıllardır herhangi bir gelişme olmamasına tepki amaçlı konuşmayacaklarını belirtti. Nurettin Yedigöl'ün yakınının ağzını siyah bantla kapattı.

Eylemde konuşan İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ise, "Bu güzel insanları canlarından ettiler. 33 yıl sonra aynı yönetim anlayışı devam ediyor, egemenlerin halk üzerinde şiddeti azalmıyor" dedi. Tüzel'in ardından konuşan 1980 yılı Eylül ayında işkence ile katledilen Cemil Kırbayır'ın kardeşi Mikail Kırbayır da, kardeşinin sorgu sırasında işkenceciler tarafından katledildiğini belirterek, "Yalan kültürünü yaratan bu zihniyet Cemil'in firar ettiğini söyledi yıllarca" dedi. Israrlı mücadele ve araştırmalarının sonucunda ağabeyinin, işkence ile katledildiğinin ortaya çıkarıldığını ve bunun resmi olarak meclise taşındığını kaydeden Kırbayır, "İlk defa resmi olarak devletin yalan söylediği ortaya çıktı" diye konuştu.

Cumartesi Anneleri adına bu haftaki açıklamayı yapan Nur Sürer ise, 12 Eylül darbesinin 33'üncü yılında yurttaşı düşman görme zihniyetinin devam ettiğini ifade ederek, "Dünyada darbeciler, yaşayan ölü sayılıp emekli maaşı alamazken, bizde her türlü konforları vergilerimizden karşılanarak, Cumhurbaşkanlığı köşkünde ağırlanarak, üst düzey protokol koşulları sağlanarak yaşıyorlar" diye konuştu.

442'inci buluşmalarını, 12 Eylül'ün yıldönümü nedeniyle 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilen yakınlarını anmak ve toplumun belleğinde yaşatmak için gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Sürer, 12 Eylül'ün ilk kayıplarından Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Kırbayır'ın Adalet Bakanlığı ve İnsan Hakları Derneği'ne yazdığı mektubu okudu. Berfo Kırbayır'ın, "Cemil'i bulmadan beni gömmeyin. Morgda bekletin. Cemil'i bulunca bizi birlikte gömün. Onun kemiklerini başucuma yerleştirin" sözlerini hatırlatan Sürer, "Cemil Kırbayır bulunmadan onu kaybedenler yargılanmadan 12 Eylül'le hesaplaşılamaz" ifadelerini kullandı.

Açıklamanın ardından ise, yine 12 Eylül ve sıkıyönetim dönemi boyunca gözaltına alınıp kaybedilen, Cemil Kırbayır, Hüseyin Morsümbül, Hayrettin Eren, Mahmut Kaya, Nurettin Yedigöl, Zeki Altunbaş, Süleyman Cihan, Maksut Tepeli, Nurettin Öztürk, Veysel Güney'in gözaltına alınma ve kaybedilme süreçleri anlatıldı ve isimleri okunarak, "Onları kaybedenler yargılanmadan 12 Eylül'le hesaplaşılamaz" denildi.

Eylem 443'üncü haftada bir araya gelmek üzere sonlandırıldı. (ANF)