Pınar Öğünç / Radikal

Beş yıldır Tophane'de yaşayan üniversite öğrencisi Özge Altın, evine polisin yaptığı, komşularının dahi tepki gösterdiği o baskını anlatıyor...

Özge Altın, İstanbul Şehir Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisi. Beş yıldır Tophane’de yaşıyor. Ev arkadaşları değişse de, iki üniversiteli kadının kaldığı bir konut söz ettiğimiz. 5 Kasım günü, yani Başbakan’ın ‘kızlı-erkekli evler’ çıkışının ertesi, akşam okuldan döndüğünde aynı apartmanda yaşayan ev sahibi çalıyor kapısını. Öğle saatlerinde 30 kadar polis, sivil polis, zabıta ve maliye memurunun apartmana geldiğini, isim vererek Altın’la ilgili sorular sorduğunu anlatıyor. Ev arkadaşı da okulda olduğundan, alt katlardaki hepsi akraba olan diğer komşulara ‘Bu daire apart mıdır?’ denmiş. Ailenin kadınları kendisinin beş yıllık kiracıları olduğunu, apart şeklinde işletilmediği bu kadar belliyken niye bunu yaptıklarını sormuş. Suallerin devamı, üstelik teferruatlanarak gelmiş: ‘Bu kız ailesinin yanına ne sıklıkta gidiyor?’, ‘Ailesinin yanına gittiğinde ne kadar kalıyor?’, ‘Çevreyle bir sorunu var mı?’. Bir belge istendiğinde ‘şikâyet’ olduğundan, bir ‘yönetmelik’ bulunduğundan söz edilmiş. Hiçbir belge gösterilmemiş, giderken Altın’a herhangi bir tebligat bırakılmamış.

Komşu kadınların ‘Abla-kardeş’ gibiyiz’, ‘Hiçbir sorun yok’ cevaplarıyla yetinilmeyince, kontratta da ismi olan ailenin erkeği telefonla aranmış. Aynı sorular… Altın, akşam ev sahibinin olayı anlatışını şöyle naklediyor: “Ev sahibim muhafazakârdır, gerçek bir AKP destekçisidir. Sürekli konuşuruz, görüşlerimizi açık açık paylaşırız, bana defalarca ‘Tayyip’e canım feda’ diyen biridir. Ona rağmen haber vermeye geldiğinde sinirden gözleri dönmüştü. ‘Nasıl şikâyet edebilirler! Biz komşuyuz, sen burada beş yıldır yaşıyorsun. Abi-kardeş olduk, kimseye zararın yok. Bir durum olsa burası aile apartmanı, biz gelip sana söyleriz zaten. Bu nasıl bir mantık? Nasıl polis gelebilir?’ diye çok kızdı. O başta Başbakan’ın açıklamasından sonra olduğuna inanmamış, ama polisle ilk konuşan ailenin kadınları, o sebepten geldiklerini söylemişler zaten.”

Altın, beş yıl önce ilk taşındığında, mahallede genel olarak Tophaneli olmayanlara bakıştan kaynaklanan sorunlar yaşasa da, bir süre sonra bunların çözüldüğünü anlatıyor. Mahallelinin çocuklarını ders çalışmaya yolladığı ‘üniversiteli abla’, ‘biraz farklı’ bir komşu olmuş. Hayat tarzının farklılığına rağmen, komşularının kültürlerine ve inançlarına saygı gösterdiğinden, başta çıkan sorunları da konuşarak çözebildiğinden söz ediyor: “İlginç bir şekilde benden önce bu evde bir kadın, bir erkek öğrenci yaşamış iki yıl. Sorun da yaşanmamış. Bu mahallenin kadınlarından tercih eden siyah çarşaflı olabilir, erkekleri çok muhafazakârdır. Benim ev sahiplerim belki mahallenin en muhafazakâr kesimini temsil etmiyor ama işte üst katlarında bir kadın, bir erkek öğrenci kalmasına, sonra benim yaşamama dünyanın en fena şeyi gibi yaklaşmıyorlar. Birlikte yaşarken çözülebiliyor bazı şeyler.”

BU FİŞLEME DEMEK

Özge Altın ilk önce bu olaya çok şaşırmadığını ama aynı gün sistematik olarak Galata ve Tophane civarında birçok eve, ruhsatlı-ruhsatsız apartlara gidildiğini duyunca paniklediğini anlatıyor. Özellikle de apart olmadığı çok belli olan evlere baskın düzenlendiğini, kontrat ve tapu sorulduğunu duyunca… Çünkü bazı mahalle derneklerinin, öğrenci evlerinin, apartların ve muhtemel apartların listesini çıkardığını ve bu derneklerin doğrudan Başbakanlık’a şikâyetleri neticesinde baskınların yapıldığını düşünüyorlar. Bu bir tür fişleme demek. O yüzden benzer baskınlara maruz kalanlarla iletişime geçmek istiyor.

Altın, tesadüfen bu mevzuun ilk dile getirildiği kent olan Denizlili. Ailesi de orada yaşıyor. AK Parti seçmeni olan babasıyla siyasi birçok konuda tartıştıklarını anlatıyor gülerek. “Anlamıyorsun, 30 yıl önce Türkiye’nin ekonomisi ne haldeydi” dermiş hep babası. Bu olayı duyunca pek ekonomi konusuna girmemiş; “Sakin ol, dur bakalım” diyebilmiş sadece.

Bu, ev arkadaşı da bir kadın olan ve kendi tercihiyle mahalleliyle iyi ilişki kuran bir kadının hikâyesi. Böyle olmayabilirdi de. Keza farklı örnekleri kendisi de anlatıyor. Basın toplantısında özel mülkiyete nasıl girileceğini soran kadın gazeteci, Başbakan’dan ‘Hayırlı olsun’la biten bir cevap almıştı. Bu durumu içine sindirebilenlere de hayırlı olsun.

‘EN AZINDAN KAFAMIZI İÇERİ SOKSAK’

Aynı baskını yaşayan bir erkek ismini vermeden hikâyesini anlatmayı kabul etti. 1994’ten beri Tophane’de, bir süredir de herkesin kendi malının sahibi olduğu bir rezidansta tek başına yaşıyor. Olay günü çevrede yemek yerken haberi alınca eve koşmuş.

“Bir gittim, kanunsuz kiralama var diyorlar. ‘Burası apartman, kiralama yok’ diye anlatmaya çalıştık. İçeri girmek istediler, ‘Hiç olmazsa kafamızı içeri sokalım’ dediler. Ahlak polisi, zabıta, mali polis, hepsi beraber… Apartmanda birinin evine girmek üzerelerken bir arkadaşın ‘Arama izni olmadan, ne münasebet!’ demesiyle engellendiler. O müdahale etmese eve gireceklerdi yani. Enteresan gelen, şikâyet var demeleri oldu. Belediye çalışanlarından biri laf arasında mahalleden iki derneğin şikâyette bulunduğunu da söyledi. Başbakanlık’a, direkt Ankara’ya şikâyet etmişler. Her şeyden cesaret alıyor işte insanlar hayatımıza karışmak için. Daha da ilerleyerek gelecek… Yoksa bizim apartmanda her şeyin kurallara uygun olabilmesi için aylarca, senelerce izin beklendiğini belediyede herkes biliyor, yaşayanları da tanıyorlar üstelik. Mesele başka.”

‘RUHSATSIZ  APART DİYE BASTIK’

Emniyet kaynakları Tophane’de evi basılan Özge Altın’ın kaldığı yerin apart olarak ruhsatsız işletildiği için basıldığıın öne sürdü. Konuyla ilgili Radikal’e bilgi veren üst düzey bir emniyet yetkilisi şu açıklamayı yaptı: “Şikâyete bağlı olarak 4 aylık bir çalışma sonucu Beyoğlu ilçesinde 100 apart, host otel, pansiyona Maliye, SGK yetkilileri ile baskın yapıldı. Ruhsatsız olarak çalışan 30 aparta işlem uygulandı. Özge Altın’ın kaldığı evin çevresiyle ilgili 4 şikâyet dilekçesi var.” (Radikal)