Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisi hakkında açılan davanın sanıklarından olan eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun verdiği ifadede, kendisini görevli olduğu dönemde, 3 bakana suikast düzenleneceği bilgisini aldıklarını belirterek, "O bakanlara söylendi 'öldürüleceksiniz' diye. Koruma amaçlı yurtdışına çıkarttık" dedi.

Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Uzun, Dink’in ölümünden önce Trabzon Emniyeti'nin ihbar notunun, o dönemin C Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından kendisinden saklandığını ve bu nedenle koruma işleminin başlatılmadığını iddia etti. Bunun üzerine diğer sanık polislerin avukatları, Uzun’a, Yılmazer başta olmak üzere, cemaatçi olmakla suçladığı müvekkillerinin onun döneminde işe alındığını hatırlattı. Uzun, “Yargılamayla konunun alakası yok” demekle yetindi.

"CİNAYETİN OLACAĞINI DUYAN ADAMIN SAVSAKLAMA İHTİMALİ YOKTUR"

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 14 Mart’taki sorgusunda Uzun, Dink’in öldürüleceğine ilişkin Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nce gönderilen 17 Şubat 2006 tarihli F4 raporundan hiç haberinin olmadığını ve bu raporun Yılmazer tarafından kendisine aktarılmadığını savundu. Eski İDB başkanlarından Ramazan Akyürek’in avukatı Aygün Ergan, Uzun’a, kendi İDB döneminde yargılanıp tehdit edilen Dink’in neden koruma altına alınmadığını sordu. Uzun, “Bu öldürülecek’ denildiği anda emniyet istihbarat alarma geçmesi lazım. Cinayet olacağını duyan adamın savsaklama diye bir görevi yoktur. Alarm görevine geçilmesi lazımdı, hemen tedbir alınması lazımdı. Sosyal olaylara dayalı olarak şu olmaz, bu olacak gibi soruların muhatabı olmak istemiyorum” dedi.

2002 yılında ‘Hedef Şahıslar Programı’ adlı bir yönetmelik çıkararak, bir kişi hakkında istihbarat alındığında derhal İDB’ye bildirilmesinin şarta bağlandığını ifade eden Uzun, F4 raporunun C Şubesi tarafından bu merkeze havale edilerek, koruma işleminin başlatılması gerekirken, bu yola başvurulmadığını savundu.

Uzun şöyle dedi:

“C Şubesi’nin hemen daire başkanı veya başkan yardımcısının imzasıyla Koruma Daire Başkanlığı’na yazması gerekir. ‘Hayati tehlikesi var, koruma kararı alın’ diye. İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Merkez Koruma Kurulu tarafından koruma kararı alınır. Koruma kararının yerine getirilmesi için İstanbul’a bildirilir. Öyle olması lazım. Ama rapordan kimsenin haberi yok, böyle bir rapordan. Dolayısıyla o yüzden koruma kararı alınamamıştır. Esasında alınması gerekirdi.”
 
"ÜÇ BAKAN ÖLDÜRÜLECEKTİ"

Ancak Uzun, avukatların sorusu üzerine daha önce bu mekanizmanın hiç işletilmediğini kabul etti. Hatta geçmişte, aralarında Necdet Menzir’in de bulunduğu üç bakan için suikast ihbarı geldiğini, üç bakanının koruma amaçlı yurt dışına çıkarıldığını anlattı ve çok çarpıcı şu ifadeyi verdi:

“O bakana söylendi, ‘Sen öldürüleceksin’ dendi, o bakan yurtdışına çıkarıldı. Yine, Necdet Menzir öldürülecekti. Biz Necdet beyi yurtdışına çıkarttık o tarihte. Yazı yazmadık, karar almadık ama yurtdışına çıkardık. Bizim böyle pratik uygulamalarımız da oldu. Başka bir bakan daha var, ismini yıpratmak istemiyorum, kullanmak istemiyorum.”

Bunun üzerinde avukatlar, “O zaman programa kimseyi kaydetmediyseniz, koruma kuruluna yazı yazmadıysanız, neden başkalarının bu şekilde davranması gerektiği yönünde suçluyorsunuz?” diye sordu. Uzun, “Yapsaydı canım, o niye yapmadı, niye yazdı, itham etmede bir şey yok, burda rica ederim” diye karşılık verdi.

Avukatlar, Uzun’a kitabında 1990’lı yıllardan beri Emniyet içinde cemaat yapılanmasının varlığından söz ettiğini hatırlatarak, “Peki bu dönemde bu yapılanma grubuna tabii olduğunu söylediğiniz Yılmazer’i niçin C şube müdürlüğüne getirdiniz?” diye sordu. Uzun, “Yargılamayla konunun alakası yok” dedi. Sanık diğer altı emniyet müdürünün de kendi döneminde görevlendirildiğini belirtmesi üzerine Uzun, “Benim dönemimde görevlendirilen var, ama yüzde doksanı benden önce de görevlendirilen adamlar. Ama Dink cinayetiyle şu sorunun hiç ilgisi yok” şeklinde konuştu.

Uzun, İstanbul İstihbarat Şubesi aleyhine de konuşmayacağını söyledi.