Hasan Soylu / Demokrat Haber Analiz

Başbakan Erdoğan önce uzun tutukluluk sürelerine itirazını dile getiren açıklamalar yaptı, ardından Balyoz Davası’ndan 18 yıl hüküm giymiş emekli orgeneral Ergin Saygun’un sağlık sorunlarını gündeme getirdi ve Saygun, “ivedilikle” salıverildi. Erdoğan’ın jestleri bununla da bitmedi. Önce Saygun’un ailesini telefonla arayarak “geçmiş olsun” temennisinde bulundu, sonra da Saygun’u hastanede ziyaret etti.

Konuyla ilgili son birkaç günün gelişmelerini özetlerken, geçen hafta yayınladığımız bir haber yorumda, Başbakan’ın meramının KCK tutukluları mı, yoksa Ergenekon, Balyoz ve diğer “derin davalar”ın tutukluları mı olduğunu sormuştuk. Dikkatli Demokrat Haber okuyucuları hemen hatırlayacaktır. Ergin Saygun örneği, Başbakan’ın kafasındaki “asıl” niyeti ortaya koyması bakımından yeterince açık olsa gerek…

AKP, bu dava ve soruşturmaların derinleştirilmesi şöyle dursun, bir an önce gündemden düşmesini arzuluyor.

Ve hem de, mümkünse isimleri çokça deşifre olmuş Veli Küçük gibi birkaç isim dışında kimseler mahkum olmadan bu davalar sonuçlansın istiyor.

Böyle bir durumda, “bu kadar tarihi önem atfedilen bu davalar düşürülecek idiyse, bu kadar gürültü nedendi?” sorusuna yanıt vermek durumunda kalmamak için de, fiili bir “af” anlamına gelecek yargı reformlarını meclisten geçirmek istiyor. Üçü olmadı, dördüncü yargı reformu paketi de yolda…

Eğer murat edilen sonuç elde edilirse, Türkiye’nin son yıllarda yaşamakta olduğu kendine özgü “yüzleşme” süreci de, en azından iktidar partisi nezdinde, nihayete ermiş olacak. “Yeni sayfa açtık, artık bırakalım geçmiş geçmişte kalsın” denilecek mesela…

Bu, söylendiği kadar kolay mıdır? Sanmıyoruz. Gerekleri yerine getirilmemiş bir “yüzleşme” sürecinin tamamlandığına duyarlı kamuoyunu ikna etmek sanıldığı kadar kolay olmayacaktır, olmamalıdır da.

EV HAPSİNE “OLMAZ ÖYLE ŞEY” DİYEN YOK

Bir de Öcalan’ın “ev hapsine” alınması konusu var.

İmralı Adası’nda Öcalan için bir “ev” inşa edildiği haberleri yalanlandı. Fakat bu söylediklerimize bir mim koyun: Öcalan’ın ev hapsine alınması, artık yüksek sesle dillendiriliyor ve söylendiğinde de bu sözler kimselerde “olmaz öyle şey” refleksine yol açmıyor.

Unutmamak gerekir ki, PKK’nin öteden beri gündemde tuttuğu konuların başında Öcalan’ın yaşam şartlarının iyileştirilmesi geliyordu. Kastedilen Öcalan’ın ev hapsine alınmasıydı kuşkusuz. Bu ev hapsinin mesela Öcalan’ın memleketi Urfa’da olması ne denli uzak bir ihtimal ise, İmralı’da olması bir o kadar mümkün bir ihtimaldir. Bugün yalanlanan, yarın gerçekleşebilir pekala. O zaman da “şartlar değişti” filan denilir, çıkılır işin içinden…

Ergin Saygun’un Erdoğan tarafından ziyaret edilmesi ile bu öngörü arasında hala bir alaka kuramamış olanlarınız varsa, daha açık söyleyelim:

Emekli ve muvazzaf çok sayıda asker “içeride” iken, Öcalan’ın yaşam şartları açısından “kritik” bir adım atmak o kadar kolay değildir. Her şeyden önce işin “psikolojisi” açısından kolay değildir. Bizzat Başbakan Erdoğan İlker Başbuğ’un “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla yargılanıyor olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmedi mi?

Böylesine “derin” ve “ince” işler dönerken ana muhalefet partisi ne yapıyor dersiniz?