Ş. Murat Özten / Demokrat Haber İsviçre

İsviçre’nin Basel kentinde bugün başlayan Reclaim Democracy Kongresi’nde konuşan Eren Keskin kendisine yöneltilen bir soru üzerine “Tabii ki insan zaman zaman korkuyor, ama korkuyla da hareket edilemez. İnsanı en çok koruyan şey cesaretidir“ dedi.

Cumartesi gününe kadar sürecek olan Reclaim Democracy Kongresi bugün saat 12:00’de Basel Üniversitesi’nde Türkiye üzerine düzenlenen bir programla başladı. Moderatörlüğünü Basel Üniversitesi profesörlerinden Bilgin Ayata’nın üstlendiği programa İHD’li Eren Keskin ve kapatılan İMC TV Genel Koordinatörü Eyüp Burç skype bağlantısıyla katıldı. Belirlenen salonun değiştirilmesine ve daha büyük bir salona geçilmesine rağmen yoğun katılım nedeniyle pek çok insan programı ayakta izlemek zorunda kaldı.

İsviçre Basel Reclaim Democracy Kongresi

Skype bağlantısıyla İstanbul’dan yaptığı konuşma birçok kez katılımcılar tarafından uzun uzun alkışlanan Eren Keskin hakkında 140 dava açıldığını, müebbet hapisle yargılandığını ve 6,5 yıl hapis cezasıyla yargılandığı bir davanın şu an Yargıtay’da olduğunu belirterek, “Bir yandan her gün avukat olarak mahkemelere katılıp müvekkillerimi savunurken, bir yandan da her gün sanık sıfatıyla mahkemelere çıkmak zorunda kalıyorum“ dedi. Bir izleyicinin “Bu programa katılıp eleştirel konuşmalar yapmanız başınıza yeni işler açabilir. Bu sizi korkutmuyor mu?“ sorusu üzerine korktuğu zamanların da olduğunu belirten Eren Keskin sözlerine şöyle devam etti:

“Uzun yıllardır insan hakları mücadelesini sürdürüyorum. Her an tutuklanıp hapse atılabilirim. Tabii ki insan zaman zaman korkuyor, ama korkuyla da hareket edilemez ki. İnsanı en çok koruyan şey cesaretidir. Hiçbir zaman yurtdışına gitmek istemedim. Çünkü burası bizim ülkemiz ve biz haklıyız. Uzun yıllar önce kendime bir söz vermiştim. Hangi koşullar altında olursam olayım düşüncelerimi özgürce ifade edecektim. Bu sözümü tutuyorum“

İsviçre Basel Reclaim Democracy Kongresi

“SADECE BİZE SUNULANLAR DEĞİL, REFERANDUMA GİDİLEN KOŞULLAR DA ANTİDEMOKRATİK”

Türkiye gündeminde olan anayasa değişikliği referandumu üzerine düşünceleri de sorulan Eren Keskin başkanlık sistemini istemediği için hayır diyeceğini, ama bunun şu an geçerli olan sistemi savunmak anlamına gelmediğini de vurguladı:

“Bize sadece her biri antidemokratik olan iki seçenek sunuluyor. Hayır diyeceğim, ama bu mevcut sistemi iyi bulduğum anlamına gelmiyor. Şu anki mevcut sistem çok ayrımcı bir sistemdir, onaylamam mümkün değil. Ama referanduma sunulacak olan 18 maddelik değişiklik tasarısı da tamamiyle antidemokratiktir. Bu değişikliklerle yasama yürütme ve yargı tek elde toplanıyor, yani kuvvetler ayrılığı son buluyor. Üstelik bu referandum da OHAL koşullarında yapılacak. İnsan hakları sözleşmesi askıya alınmışken, birçok milletvekili tutuklanıp HDP işlemez hale getirilmişken yapılacak. Yani sadece bize sunulanlar değil, referanduma gidilen koşullar da antidemokratik.“

Bugün Merkel’in Türkiye’yi ziyaret edeceği hatırlatılarak, Türkiye’de demokrasi mücadelesi verenlerin Avrupa’dan ve Dünya’dan nasıl bir destek umduklarının sorulması üzerine, asıl desteği devletlerden değil, halklardan ve demokrat insanlardan beklediğini ifade eden Keskin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Almanya ve Türkiye birçok ortak sözleşmenin altına birlikte imza atmışlardır, yani imzacı ortaktırlar. Türkiye’den sadece altına imza attığı sözleşmelerin gereklerini yerine getirmesini istemek bile çok önemlidir. Ama benim asıl beklentim demokrasi mücadelesi verenlerdendir. 90’lı yıllarda da Türkiye’de büyük hak ihlalleri yaşanmıştı. O zaman ülkemizi sık sık ziyaret eden Avrupalı heyetleri nedense şu an pek göremiyoruz. Oysa ki böylesi bir desteğe çok ihtiyacımız var. Hayatım boyunca hiçbir zaman kendimi böylesine çaresiz hissetmemiştim. Biz iç dinamikleri son derece zayıf olan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu nedenle uluslararası desteğe ihtiyacımız var.“

İsviçre Basel Reclaim Democracy Kongresi

Eren Keskin’den sonra yine Skype bağlantısıyla görüşülen Eyüp Burç ise Erdoğan’ın zaten bir diktatör olduğunu, anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilmek istenenin bu diktatörlüğün legalleştirilmesi, yasal bir diktatörlüğün oluşturulması olduğunu savundu. Umutsuz olmadığını sözlerine ekleyen Burç, Gezi Direnişi’ni hatırlatarak Türkiye’nin bir sürprizler ülkesi olduğunu belirtti.