Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8 Ocak Çarşamba günü Ankara'da bir araya gelerek uluslararası gündemi değerlendirecek.

Son olarak Türkiye'nin Libya’da askeri destek sağlamak üzere peyderpey birliklerini göndereceği Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) karşı savaşan Tobruk merkezli General Halife Hafter kontrolündeki Libya Ulusal Ordusu’nun Sirte kentini ele geçirdiği öne sürüldü.

Hafter güçleri, Mısır, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fransa ve Rusya'dan destek buluyor.

Dolayısıyla, Türkiye ile Rusya’nın gerek Suriye’de gerekse Libya’da süregiden iki iç savaş sahasında birer bölgesel güç olarak politikalarının birbiriyle birebir örtüştüğünü söylemek zor.

Peki bu ziyaret, iki ülkeyi ortak paydalarda buluşturur mu, yoksa ayrı saflara mı savurur? Karşılıklı tavizler verilmesi beklenmeli mi? İlişkiler Libya sınavından geçebilecek mi?

Genel kanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Putin'in tıpkı Suriye'de Astana sürecinde yaşandığı gibi Libya için de temel parametreler üzerinde uzlaşacakları ve gelişen ekonomik ilişkilerini bu çetrefilli süreçte riske atmayacakları yönünde.

Zirveden Libya’daki iç savaşın gidişatında “kırılma” yaratacak bir netice beklenmiyor.

Uzmanlar, euronews Türkçe’den Menekşe Tokyay’ın sorularını yanıtladı.

Erdoğan Putin’i ikna eder mi?

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde (ECFR) Libya uzmanı olan Tarek Megerisi Erdoğan’ın Libya politikasının kilit unsurunun, Putin’i Haftar’ın kampanyasına verdiği maddi desteği sonlandırmak ve hatta Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) desteklemesi yönünde saf değiştirmesini sağlamak üzere ikna etmek olduğunu belirtiyor.

“Bu toplantı Türkiye ve Rusya’nın son birkaç haftadır diplomatik hazırlıklarını yaptıkları bir şey. Ayrıca, Erdoğan ve Çavuşoğlu da bir süredir Libya politikasına Tunus ve Cezayir’den destek toplamak üzere diplomatik alanda çalışmalarını sürdürüyorlar” diyen Megerisi, “Ancak, Haftar’a bağlı birliklerin son dönemde sahada elde ettikleri kazanımlar ve Türkiye’nin müdahalesinin kısa vadede belirleyici olma olasılığının bulunmamasına bakıldığında Rusya, Türkiye’nin pek de hoşlanmayacağı koşulları öne sürebilir” diye ekliyor.

Son olarak Rusya Liberal Demokrat Parti (LDPR) lideri Vladimir Jirinovskiy, TBMM'nin Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkereyi kabul etmesini hatalı bularak, "Dış müdahale krizi sadece kötüleştirir" demiş, “Bu krize dış müdahale ne kadar çok olursa o kadar uzun sürer, savaş o kadar kanlı ve acımasız olur, sonuçları o kadar ağır olur” ifadelerini kullanmıştı.

Megerisi’ye göre, Rusya ile Türkiye arasında Libya konusunda kimi uzmanların “Astana benzeri” bir uzlaşıya varmaları henüz netlik kazanmamış olsa da, toplantının genel havası ve ardından yapılacak açıklamalar, Libya’daki savaşın tırmanmaya devam edip etmeyeceği veya Türkiye’nin hesaplı hareketinin sonuç verip çatışmanın gerileyebileceği açısından kilit bir gösterge olacak.

‘SAHADA ANLAMLI BİR DÖNÜŞÜME ÖNCÜLÜK ETMEZ’

Uluslararası Kriz Grubu’nda kıdemli Libya analisti Claudia Gazzini de Putin-Erdoğan görüşmesinde genel bir anlaşma çerçevesine varılabileceğini, ancak sahada derhal anlamlı bir dönüşüme öncülük edemeyeceğini düşünüyor.

Gazzini, “İki ülke arasında genel bir anlaşma çerçevesine varılabilir, ancak farklı yaklaşımlara sahip olmaları ve Libya’da senkronize olmayan politika hedeflerine bakıldığında, bu istişarelerden anlamlı bir Libya önerisi çıkması en azından kısa vadede pek mümkün görünmüyor” diyor.

Öte yandan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakın Yevgeny Prigozhin adlı bir oligarkın sahibi olduğu iddia edilen ancak kendisinin bu iddiaları reddettiği Wagner Grup adlı paramiliter örgüte bağlı Rus paralı askerlerinin de Libya’da General Halife Hafter güçleri ile birlikte savaş sahnesinde etkili olduğunu belirtiyor.

Rus makamları ise “elit saldırı timi” olarak da nitelendirilen Wagner’in Kremlin’den emir aldığı yönündeki suçlamaları kesin bir dille reddetmişlerdi.

Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Wagner güvenlik şirketine bağlı 2000 Rus paralı askerin Libya'da Hafter saflarında savaşmasına dair eleştirel tespitlerini son dönemde sürdürüyor. Son olarak Tunus ziyareti sırasında Erdoğan, “Libya'da bulunan, 5 bini Sudan'dan, 2 bini Rusya'dan Wagner diye girenler hangi sıfatla geldiler, orada ne işleri, hangi bağlantıları var?” sorusunu gündeme getirmişti.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan pazartesi günü yapılan yazılı açıklamada ise, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’ın telefonda görüştüğü belirtildi.

‘İLİŞKİLERDE PRATİK DENGE NOKTASINA VARILDI’

Moskova merkezli Yüksek Ekonomi Okulu Asya Ekonomileri Uzmanı Andrey Chuprygin, Putin ziyareti neticesinde taraflar arasında yeni bir yakınlaşma beklemiyor, zira Putin ve Erdoğan’ın ilişkilerinde zaten pratik bir denge noktasına vardıkları kanaatinde.

Chyprygin, “Bu toplantı zaten Güney Akım projesinin açılışı vesilesiyle gerçekleşiyor ve böylelikle iki ülke ekonomik olarak birbirlerine karşılıklı bağımlılıklarını artırıyor. Sadece bu faktör bile, iki ülke arasında Libya konusunda pratik bir uzlaşıya varılabileceğinin habercisi” diyor ve ekliyor:

“Türkiye, Trablus’taki hükümeti destekleme içine ekonomik ve politik olarak derinden müdahil olmuş durumda. Rusya için ise pek öyle bir şey söylenemez. Dolayısıyla, işlevsel bir anlaşmaya varılması için ortada sağlam bir zemin söz konusu. Öte yandan, UMH’nin BM tarafından kabul edildiğini, Haftar’ın ise halen sarsıntılı bir zeminde ilerlediğini gözden kaçırmamak gerek. Libya konusunda para meselesi de oldukça belirleyici.”

Chuprygin’e göre Kremlin, Haftar’ın bu savaşı kaybetmesi durumunda pek de şikayetçi olmayacak, keza Moskova aynı anda Trablus’taki hükümetle de siyasi ve ekonomik ilişkilerini sürdürüyor.

“Elbette Rusya’da yasaklı olan ve siyasi gündemleri bulunan Müslüman Kardeşler gibi Müslüman gruplar meselesi var, ancak bunun da bir sorun doğuracağını düşünmüyorum, keza Moskova meselenin bu boyutunun farkında ve pratik bir pozisyona sahip” diyor Chuprygin.

Tüm bunlara rağmen, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi satranç oyuncularının büyük kısmının da Rusya’dan çıktığını ve diplomasinin de sahada titiz bir satranç oyununa benzediğini unutmamak gerekiyor.

Kaynak: euronews