Yazar Enver Aysever, Cumhuriyet gazetesinde yaşanan Selahattin Demirtaş tartışmasına değindi.

Aysever, geçtiğimiz günlerde gazetenin yayın yönetmeni Aykut Küçükkaya ve köşe yazarı Bartu Soral arasında Demirtaş ve Osman Kavala ile ilgili haberlerin Cumhuriyet’te yer almasına ilişkin polemikte, Nazlı Ilıcak, Nagehan Alçı ve Altan Öymen ile birlikte yaptıkları programı hatırlattı.

Peş peşe tutuklamalar ve önemli davalar görülürken Ilıcak ve Alçı’nın tepkilerine karşı adalet terazisini sağlıklı tutmak gerektiğini hatırlattığını belirten Aysever, bugün de Demirtaş ve Kavala’nın hakkını savunmak gerektiğini söyledi.

Aysever, “Osman Kavala tartışması sürüyor. Bir yılı aşkın süredir tutuklu birinden söz ediyoruz. İddianamesi yok. Hoş yazılınca neyle karşılaşacağımız da meçhul. Benzer durum Selahattin Demirtaş için farklı bağlamda geçerli. AİHM sert uyarı yaptı. Kavala’nın da Demirtaş’ın da hakkını savunacağız” dedi.

Aysever’in Cumhuriyet’teki yazısı şöyle:

Kavala, Demirtaş, Ilıcak ve adalet terazisi!

FETÖ yargısının en güçlü dönemlerinde CNNTÜRK kanalında Nazlı Ilıcak, Nagehan Alçı, Altan Öymen ile birlikte “Dört Bir Taraf” programını yapıyorduk. Ardı ardına tutuklamalar oluyordu, insanlar sindirilmiş, korku içindeydi. Belli ki program ortaklarımıza Gülen savcılarından, polislerinden servis yapılıyordu. Susmadım o zaman. Taraf’ın gazete olmadığını söyledim… Yargılamaların hukuksuz olduğunun altını çizdim… Silivri mahkemelerine karşı çıktım.

İntihara sürüklenen Ali Tatar’ın hakkını savundum, Kuddusi Okkır’ın trajedisini dile getirdim, teğmen Çelebi için savaş verdim. Ahmet Şık, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Nedim Şener, Dursun Çiçek, iki Barış (Terkoğlu, Pehlivan) için susmadım. Bu saydığım isimlerin kimiyle dünya görüşüm taban tabana zıt. Savaşım, evrensel ölçülerde hukuktan kopmamak içindi!

Davalardan söz edilirdi programda sıkça. Alçı ve Ilıcak verip veriştirirdi tutuklu olanlara. Cevap hakkı olmayan insanlara açıktan saldırırlardı. Burada hem etik sorun söz konusudur hem de hukuki. Hep hatırlattım; gün gelip benzer duruma düşebileceklerini ve o zaman da yine benim gibi düşünenlerin hukuka uygunluk için savaşa devam edeceğini! Bugün Ilıcak o durumda işte, ben onun da adil yargılanmasını savunuyorum. Ilıcak’a ekrandan sövenler çıktığında, yanlış olduğunu söylüyorum. Eli kolu bağlı, düşmüş kimseye vurmak acımasızlıktır.

Unutmam, canlı yayın sırasında İlker Başbuğ tutuklanmış, Silivri’ye götürülüyordu. Bu manzarayı gören Nagehan, nerdeyse göbek atacaktı. Ilıcak “ülkenin bağırsakları temizleniyor” diye seviniyordu.

Şunu demiştim:

“Diyelim sahiden ortada suç ve suçlu var, yine de bu tavrınız yanlış. İçeri düşene sevinilmez, kaldı ki bu insanların aileleri var!” Oralı olmadılar. İkisi de kumpasın, adaletsizliğin ortağıydı. Şimdi devir değişti. Öyle ülkedeyiz ki, kim ne zaman içeri düşer belli olmaz. Kamuoyu önünde olanlar adalet terazilerini sağlıklı tutmalı, mutlaka ağzından çıkanı duymalı!

Hukuk ölçüt meselesidir, değerler üstünden, akılla oluşur. İnsanlığın ortak tarihinde edindiği acı, tatlı deneyimler toplamı hukukun bugün geldiği yeri sağlar. Kimin suçlu ya da suçsuz olduğuna nesnel ölçülerle karar vermek bilinç ister. Birini sevmemiz ya da tersi, adalet sağlamaya çalışırken anlam içermez. Kişisel duygulardan, düşüncelerden bağımsız değerler üzerinden olayları kavramak gerekir.

Devletin temel ilkesi hukukun üstünlüğü olması gerekirdi kuşkusuz. Ancak çok zamandır toplumu ikna eden bir adalet terazisi olmadığına tanığız. Yeni Türkiye’de saray hukuku esas, geçmişte de pek güvenli değildi adalet sistemimiz ama hiç bu denli bozulmamıştı. 12 Eylül darbe mahkemelerinin bile daha adil olduğunu söylüyor, oralarda yargılanan büyüklerimiz.

Osman Kavala tartışması sürüyor. Bir yılı aşkın süredir tutuklu birinden söz ediyoruz. İddianamesi yok. Hoş yazılınca neyle karşılaşacağımız da meçhul. Benzer durum Selahattin Demirtaş için farklı bağlamda geçerli. AİHM sert uyarı yaptı. Kavala’nın da Demirtaş’ın da hakkını savunacağız. Neden mi?

Ben memleketimde hukukun üstünlüğü olsun istiyorum. RTE önünde ceketini ilikleyen hukukçular olmasın istiyorum. İnsan haklarını savunurken ne Sorosçu olursunuz ne de terör örgütü üyesi(!), korkmayın! Hak savunusu yapanları hedef göstermek, en hafiften ayıptır! Yazarları; gerici, faşist terör saldırılarıyla can veren Cumhuriyet gazetesinde çalışan herkesin görevi İlhan Selçuk, Uğur Mumcu çizgisini sürdürerek eşitlik, adalet için savaşmaktır.

Adalet deyince Türkan Elçi ile bitirelim:

“Bir ihtimal, eşimin katilini gözaltına alırsanız sakın işkence yapmayın. İşkenceye karşı ömrünü adamış birinin katili bile adil yargılanmalı.”

Kaynak: Cumhuriyet