Radikal Gazetesinden Deniz Zeyrek'e konuşan Selahattin Demirtaş, "Hepimizi içeri tıksanız ne olacak" diye soruyor.

Bu haftanın başında sivillerin hedef alındığı iki büyük olay yaşadı. Ankara’da üç sivilin öldüğü patlamayı TAK, Siirt’te 4 kadının öldüğü saldırıyı PKK üstlendi. TAK ile PKK arasında organik bir bağ olup olmadığına ilişkin kesin kanıt yok. PKK, TAK’ı, TAK, PKK’yı sahiplenmiyor.

PKK, dört sivil kadının ölümüyle sonuçlanan saldırısı için özür dilerken, TAK, üstlenmekle kalmayıp Türkiye’yi ‘sivillere saldırıları arttıracağı’ yönünde tehdit etti. PKK daha önce de sivilleri hedef alan kanlı saldırılarıyla ilgili özür dilemişti. PKK yöneticisi Murat Karayılan, Radikal’de yayımlanan Ertuğrul Mavioğlu ile söyleşisinde şunları söylemişti:

“Metropolde de eylem olsa, nerede olsa, tek bir sivilin zarar görmemesi bizim temel ilkemiz olacak. Geçmiş dönemde de oldu, ama artık olmayacak. Çok acı olaylar var. Mavi Çarşı, Çetinkaya ve benzeri olaylarda çok sayıda masum sivil yaşamını kaybetti. Evet bizden kaynaklı hatalar oldu. Yeri gelse, zamanı gelse kendimizden kaynaklı bu hatalar için özür de dileriz, telafi etme yoluna da gideriz.”

Hem Siirt’te hem Ankara’da, saldırılara hedef olan bazı masum sivillerin aileleri, BDP’ye ya da BDP’nin tabanına yakın insanlardı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la dün bu konuyu konuştuk. Duyduğu büyük üzüntü, sesine yansıyordu. Ancak özellikle altını çizdi: “Ölenlerin şu partiden bu partiden olmasının ne önemi var? Siviller ölüyor. Bu kabul edilemez. Üzülürken ölenin etnik kimliğine bakmayız. Bizim için insan bağlayıcıdır.”

Sivillere yönelik saldırıyı kınadıklarını anımsatan Demirtaş, “Diğer partiler gibi kınamakla da geçiştirmiyoruz. Bir daha yaşanmasın dursun diye uğraşıyoruz. Bu tür saldırılar kimin aklından geçiyorsa vazgeçsin. Kim olursa olsun, devlet, TAK, PKK... ‘Savaşı önleyemedik’ diye bu tür çılgınlıklar yapılmamalı. En kanlı savaşın bile bir hukuku var, ahlaki bir boyutu var” dedi.

‘BUNU DURDURACAK TEK ŞEY HÜKÜMETTİR’

Doğrusunu söylemek gerekirse Demirtaş’ın sesinde üzüntünün dışında bir de umutsuzluk ve çaresizlik vardı. “Savaşın acımasızlığını kimse kullanmamalı. Kim çok öldürdü tartışılıyor. İnsanlar ölüyor. 40 bin insan ölmüş” diyen Demirtaş’a göre BDP şiddeti bitirebilmek için bildiği her şeyi yaptı ama başarılı olamadı. Şimdi şiddetin durması için tek bir yol vardı. O da hükümetin harekete geçmesi ve çağrı yapmasıydı. Üstelik gerekli zemin de oluşmuştu. “PKK ile en çok onlar görüşüyor. Bize PKK’ya mesafe koyun derken, en çok onların görüştüğünü anlıyoruz” diyen Demirtaş, Başbakan Erdoğan’a da şu çağrıyı yaptı: “Çıksın konuşsun. PKK ile neyi konuştunuz, şimdi niye konuşmuyorsunuz? Biz artık kör bir şekilde ilerleyen bu savaş çığırtkanlığının peşine takılmayacağız. Bunu durduracak tek şey hükümettir. Bizim bildiğimiz başka yol kalmadı.”


‘YARIN BAŞKA BİR TÜRKİYE’YE UYANABİLİRİZ’

Abdullah Öcalan ile iki aydır avukatlarının görüştürülmediğine dikkat çeken Demirtaş, “Bunu yapmaları sürece katkıda bulunacak mı? Şiddeti durduracak mı? Hayır” dedi. Gelecek salı günü toplanıp TBMM’ye dönmek için nihai kararı vereceklerini söyleyen Demirtaş, kararlarını neye göre vereceklerini de şöyle açıkladı:

“Her gün operasyon yapıyorlar. Belediye başkanları tutuklu, milletvekilleri tutuklu, Şırnak’taki Belediye Başkanı’nın suçu ne ki? Demokratik siyasetin önünü tıkarsanız, savaşı bitiremezsiniz. 3 bin BDP’liyi tutukladınız da Türkiye nefes mi aldı? Hepimizi içeri tıksanız ne olacak? Her operasyon hükümetin başına beladır. Oysa şiddet dursun diye en büyük mücadeleyi biz veriyoruz. Bunu hükümet de iyi biliyor. Fatura bize kesildiği müddetçe ilerleme olmaz. Hükümette ise bir günde bile tabloyu değiştirme gücü var. Hükümet üzerine düşeni yapsa, yarın bile başka bir Türkiye’ye uyanabiliriz.”