Ankara’da direnişe katıldıkları için tutuklanan ve Sincan Cezaevi’nde kalan, çoğu 1990-1995 yılları arasında doğmuş olan kişilere, cezaevi yönetimi, “terör” ibareli kimlikler takmayı dayatıyor. Suç delili olarak el koyulanlar arasında Atari cihazı da var.

Haziran Direnişi’ne yönelik Ankara’da yapılan ev baskınlarında 27 kişi gözaltına alınarak tutuklanmış ve altı kişi 19 Temmuz’da görülen duruşmada tahliye edilmişti. soL gazetesinin haberine göre, CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu, Ankara’daki Gezi tutsaklarının durumunu rapor haline getirdi.

Aralarında Özgür Özel, Veli Ağbaba, Nurettin Demir ve Muharrem Işık gibi milletvekillerinin de bulunduğu Komisyon üyeleri, tahliye öncesi Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan 27 kişiyi ziyaret etti, görüşmeler yaparak hazırlanan raporu basınla paylaştı.

Tutukluların birçoğu idarenin keyfi kararlarından şikayet ederken, çıplak arama, sohbet sürelerinin kısıtlanması ve mektupların ulaşmaması gibi konuların da kendilerini zor durumda bıraktığını dile getirdi. CHP’li milletvekili ve parti yöneticilerinin görüş ve tespitlerine de yer verilen raporda, tutukluların genellikle 1990-95 yılları arasında doğmuş olmasının altı çizildi. Raporda yer alan satır başları şu şekilde;

SUÇU: TERÖR

• Cezaevi yönetimi tarafından hazırlanan kimliklerde direnişçilerin suç beyanında büyük harflerde “terör” yazıyor. Kimliği kabul etmeyen ve suç beyanında “terör” yazılmasına tepki gösteren tutuklular, bunun üzerine yönetim tarafından kınama cezası verilerek temel haklardan mahrum bırakıldı.

• Tutuklandıktan sonra hücrelere konulan gençler, beyaz ışık ve beyaz döşemelerden oluşan yerlerde tutuldukları ve kendilerine saatin söylenmediğini bildirdi.

Raporda, tutukluların açıklamalarına da yer verildi. 28 Haziran’da tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderilen Murat Bozkurt, Odak dergisinin suç unsuru olarak görüldüğünü bildirirken, çıplak aramaya maruz kaldığını ve tepki gösterdiğinde “istersen açlık grevi yap” diyerek kendisine kötü davranıldığını belirtti. Bunun yanı sıra yine evlere yapılan baskınlarda gaz maskesi, yasal kitap ve dergilerin suç unsuru olarak görüldüğü hazırlanan iddianameyle açıkça belirtiliyor. Polisin kendilerine verilen listeye göre arama yaptığını anlatan Gezi tutuklusu Akın Can, gizlilik kararıyla avukatına verilmeyen dosyanın TRT’de resimlerinin yayınlandığının altını çizerek, yasal eylemlerin dahi suç görüldüğünü anlattı.

Kaldıraç dergisi okuru 1993 doğumlu Mazlum Demir ise asılsız iddialarla tutuklanan bir diğer direnişçi. Kendisiyle birlikte üç kişinin bayrak yakmakla suçlandığını belirten Demir, 48 saat gizlilik kararına rağmen, evinden gözaltına alındığında TRT muhabirin kendisine “bayrak yaktığınız doğru mu” diye sorduğunu, bu suçlamadan kendisinin ancak iki gün sonra haberdar olduğunu bildirdi. Mazlum Demir, görüşme esnasında TEM polislerinin “sizi tanıyoruz, o nedenle aldık” dediğini belirtiyor.

DÖRT GÜN GÖZALTI

Tutukluların büyük bir kısmı dört gün boyunca hücrelerde gözaltında tutulduklarını ve sonrasında mahkemeye çıkarıldıklarını bildirirken, yemeklerin yenmeyecek kadar yağlı olduğunu ve her giriş çıkışta aramaya tabi tutuldukları ifade ediliyor. Bunun yanı sıra ODTÜ direnişinden sonra ev baskınıyla gözaltına alınan Yoldaş Aydın, 19 Haziran’da yapılan baskında da aynı polislerin görevlendirildiğini söyledi.

EL ATARİSİ SUÇ DELİLİ

Ev baskında gözaltına alınarak tutuklanan AKA-DER yöneticisi ve Kaldıraç okuru İbrahim Akyol, polislerin avukatını aramalarına izin vermediklerini bildirdi. Bunun yanı sıra 1987 doğumlu Eren Tayşan, arama esnasında Play Station Portable (El Atarisi) cihazına suç delili olarak el konduğunu belirtti.