Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da 19 şehirde faaliyet gösteren 353 sivil toplum kuruluşu, meslek odası ve dernek, Diyarbakır'da yaptıkları ortak bir deklerasyon ile savaşa karşı barış çağrısı yaptılar.

"Emek, Barış ve Demokrasi bileşenleri" adıyla hazırlanan deklerasyonda 'Kürt meselesini tarihsel olarak çözümsüz bırakmanın', büyük bedellerin yaşanmasına neden olduğu, bu meselenin 2015'ten sonra sokağa çıkma yasakları ile bir başka evreye geçtiği ifade edildi. Kürt meselesine şiddet ve güvenlik odaklı yaklaşımların sonucunda darbe mekaniğinin devreye girdiği öne sürüldü.

Hatice Kamer'in BBC Türkçe'de yer alan haberine göre açıklamayı Eğitim-Sen Diyarbakır 3 nolu şube Eşbaşkanı Belgin Gülben okudu. Açıklama Türkçe ve Kürtçe yapıldı.

Ortak deklerasyonda 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ülkenin adaletsiz ve hukuksuz kaldığı, siyasi iradenin otoriter bir rejim inşa ettiği, kayyum atamaları ve seçilmişlerin tutuklanması ile diyalog ve siyaset yolunu kapandığı savunuldu.

OHAL sürecinde yaşananlarla "bir kötülük rejimi inşa edildiği" öne sürüldü.

2011 yılından beri devam eden Suriye savaşının ağır insani faturasına değinilen açıklamada Bosna, Filistin ve Şengal'de örneklerinde olduğu gibi savaşın en çok kadın ve çocukları hedef aldığının altı çizildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi.

"Bu coğrafyada İŞİD gibi insanlık dışı bir örgüte karşı halklar omuz omuza vererek bu örgütü bertaraf etmiş ve bu kentler eş temsiliyet ve özerk yönetim anlayışı ile güvenin, istikrarın ve barışın kentleri olmuştur. Son dönemlerde Suriye'nin Rojava'ya yapılan askeri müdahale ile bölgede barış ve diyalog yerine yeniden şiddet ve güvenlik odaklı yöntemler tercih edilmiştir."

Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi (SOHR) raporuna da değinen deklerasyon, 11 gün devam eden çatışmalarda 120 sivil ve savaşan her iki taraftan toplam 470 kişinin hayatını kaybettiği, 300 bin sivilin göç etmek zorunda kaldığı, sınırın Türkiye tarafında da 18 sivil hayatını kaybettiği hatırlatıldı.

Kimyasal silah kullanımı iddialarıyla birlikte 'ÖSO guruplarının Arin'de olduğu gibi İŞİD'i aratmayan savaş suçları işlediği iddialarının' yankı uyandırdığı ve 'IŞİD tehdidinin yeniden canlanması riskinin' tüm dünyada derin kaygı yarattığı kaydedildi.

KÜRT MESELESİ BARIŞ VE MÜZAKERE İLE ÇÖZÜLMELİ

Rusya ile yapılan mütabakatın 'Suriye'de yaşayan halkların iradesine saygı göstermeyen, çözümsüzlüğü derinleştiren' bir anlaşma olduğu, bu çabaların halkların nezdinde bir karşılığının olmayacağı iddia edildi.

"Çözülemeyen Kürt meselesi Türkiye'nin iç ve dış politikasında yaşanan sorunların kök hücresi gibidir" diyen bileşenler, sorunun şiddet ve güvenlik odaklı politikalarla çözülemeyeceğini yineleyerek açıklamada şu ifadeye yer verdiler.

"Bu şekilde Kürt meselesinin çözülemeyeceğini, bu yöntemlerin halklarımızın arasına kin ve nefret tohumlarını ekmekten başka bir işe yaramayacağını çok iyi biliyoruz.

Emek barış ve demokrasi bileşenleri Suriye'deki işgalin derhal durdurulmasını ve savaşın bitmesini, akabinde Kürt meselesinin barış ve müzakere yöntemleri ile çözülmesini talep ettiler.

Suriye halklarının kaderini Suriye halkları tarafından belirlenmesi gerektiğine vurgu yapan deklerasyonda, bu coğrafyadaki savaşın son bulmasının, Türkiye'nin savaştan ve şiddet politikalarından vazgeçip barışçıl tercihleri devreye koyması ile mümkün hale geleceği ileri sürüldü.

Deklerasyonun sonunda ulusal ve uluslararası topluma Kürt Meselesinin istismar edilmeden demokratik yollardan çözümüne katkı sunmaya çağırdı, Suriye'de devam eden savaş sürecinin bitmesi ve Suriye Halklarının demokratik bir Anayasa etrafında buluşması için kolaylaştırıcı rolünü oynamaya , barışçıl çözüm için harekete geçmeye davet etti.