Başbakan Ahmet Davutoğlu, yaklaşık yüz süren çatışma, operasyon, sokağa çıkma yasağın yaşandığı merkez ilçe Sur’da bulunan Ulucami’de kıldığı Cuma namazının ardından Diyarbakırlılara seslendi.

Burhan Ekinci BBC Türkçe’ye Diyarbakır gözlemlerini yazdı.

Davutoğlu’nun Diyarbakır’da olumlu bir etki yaratmadığını ifade eden Ekinci’nin haberi şu şekilde:

"Davutoğlu’ndan barış, çözüm sürecini duymak isterdik. Olumlu hiçbir şey demedi" diyen de var, "Başbakan Davutoğlu Şam’da kılamadığı cuma namazını gelip Sur’da Ulu Camii'de kılıyor" diyen de...

BUNCA İNSAN ÖLDÜ GELMEMELİYDİ’

Ekrana bakıp, “Niye Diyarbakır’a geldi ki?” diyenler oluyor. Çayevinde oturanlar, kentte Başbakan gelmemiş gibi sohbetlerini sürdürüyor. Konuşma bitiyor. Gençlerin bulunduğu bir masaya gidiyorum.

Davutoğlu’nun gerek Diyarbakır ziyaretinin gerekse de konuşmasının kendilerinde olumlu bir hava oluşturmadığı söylüyorlar.

Fırat 22 yaşında. Hemen arkasındaki ekranda canlı yayında konuşan Davutoğlu’nu dinlemediğini ama sosyal medyadan konuşmanın başlıklarına baktığını belirterek söze başlıyor.

Davutoğlu’nun zafer edasıyla Diyarbakır’a geldiğini söylüyor. Yaptığı konuşmayı olumlu bulmuyor.

Duvarlara, zırhlı araçlara takılmış Türk bayraklarından rahatsız olduğunu dile getiriyor. “Sanki bir yeri işgal etmiş edasıyla geliyor. Bu şekilde üniter devletin temel taşlarını kendileri parçalıyorlar” diyor.

"Kürtler anadilde eğitim peşinde değiller. Kürtlerin aidiyet duygusu poşu ile değil artık statü ile olur" yorumunda bulunuyor.

Fırat'ın arkadaşı Sait ise Davutoğlu’nun ziyaretinin zamanlamasının yanlış olduğu düşüncesinde. "Bunca insan öldü, zulüm, yıkım oldu, insanlar mağdur oldu. Gelmemeliydi” diyor.

İsmini vermek istemeyen Diyarbakırlı bir memurun yorumu ise şöyle:

"Davutoğlu Cizre'de yaptığı konuşmada, 'Devletin kudretini gösterdik' dedi. Kime gösterdiler? Kürtlere. (Şırnak'ın ilçesi) Cizre PKK şehri değil, Kürt şehri. Eğer PKK şehrini yıkmak istiyorsa, Kandil orada. Gitsinler yıksınlar."

Çayevi çalışanı Liceli. Şahin Arslan. 1990’larda köyü yakıldığı için kent merkezine taşınmış.

O da Davutoğlu’nun konuşmasında müzakere sürecine dönüleceğiyle ilgili bir konuşma yapmasını istediğini belirtiyor ve “Ama bunun yerine ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganı atılıyor. Çözüm süreciyle ilgili bir şey duymadık” diyor.

Başbakan Davutoğlu’nun Surluları kastederek “Daha güzel evlerde oturacaksınız, daha barış ve huzur içinde yaşayacaksınız” sözlerini hatırlattığım Faruk ise Sur’un sorunun inşaat, yapılaşma olmadığını vurguluyor ve ekliyor:

"Sur’u yıkıp Toledo yapacağım demesi halkların onuru ve zekasıyla alay etmedir."

Sohbet dönüyor dolaşıyor, PKK’nin "şehir savaşı"na geliyor.

Görüşlerini aldığım kişiler, şiddeten yana olmadıklarını açıkça dile getiriyor. Şiddetle sorunun çözülmeyeceğini, tarafların birbirini yenemeyeceklerini söylüyorlar.

Faruk, çatışmaların yeniden başlamasından hükümetin sorumlu olduğunu iddia ediyor, Kandil’i ise şu sözlerle eleştiriyor.

"HDP, 7 Haziran’da büyük bir başarı elde etti. PKK, hükümetin şiddet politikasına karşı ateşkes pozisyonunu korumalıydı. Eğer bunu yapsaydı, Kürt legal siyasetinin önünü daha da açabilirdi."

Davutoğlu’nun Sur içindeki Hasanpaşa Hanı’ndaki konuşması da canlı veriliyor. Çayevinde manzara değişmiyor.

Konuşma bittikten birkaç dakika sonra PKK’ya yakınlığıyla bilinen Med Nuçe TV açılıyor. Ekranda, PKK yöneticisinin Perşembe günü Diyarbakır’daki yedi polisin hayatını kaybettiği bombalı saldırısıyla ilgili yaptığı açıklama var. Eylemi, PKK’nin silahlı kanadı HPG’nin üstlendiğini açıklıyor.

Çayevinde oturanlar ekrana kilitleniyor, konuşmayı dinliyor.