Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği (Yüzleşme Derneği), geçtiğimiz ay düzenlediği Sivil Alevi Çalıştayı’nın sonuçlarını raporlaştırarak kamuoyuna açıkladı. Yüzleşme Derneği’nin bir basın toplantısıyla açıkladığı raporda, önceki hükümet döneminde başlatılan “Alevi açılımı”nın siyasi saiklerle sonuçlandırılmış olması eleştirilerek, Alevi sorununun Türkiye’nin normalleşmesinin, demokratikleşmesinin temel alanlarından biri olduğu vurgulandı.

 

“ALEVİ SORUNU SADECE ALEVİLERİN SORUNU DEĞİL”

Basın toplantısında konuşan Yüzleşme Derneği Başkanı araştırmacı-yazar Cafer Solgun, halen meclis bünyesinde yürütülen yeni anayasa çalışmalarının Türkiye’nin demokratik geleceği açısından tarihi bir fırsat olduğunu belirterek, “ancak Alevilerin sonuç itibarıyla eşit yurttaşlık istemi olarak özetlenebilecek taleplerini karşılamayan bir anayasa nasıl yeni ve demokratik bir anayasa olabilir?” dedi.

 

Kürt sorununun en yetkili ağızlar tarafından da dile getirildiği şekilde “en can yakıcı sorun” olduğunu söyleyen Solgun, Alevi sorununun da aynı önem ve ağırlıkla ele alınması gerektiğini ifade etti.

 

“Nasıl ki Kürt sorunu sadece Kürtlerin, başörtülü kadınların sorunu sadece onların sorunu değilse, Alevi sorunu da sadece Alevilerin sorunu olarak görülmemelidir” diyen Cafer Solgun, “bu nedenle düzenlediğimiz çalıştaya değişik kesimlerden, farklı duyarlılıklara sahip insanları davet ettik” şeklinde konuştu.

 

Solgun’un ardından söz alan Yüzleşme Derneği’nin başörtülü üyelerinden Emine Armağan, basına yönelik açıklamayı okudu. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

 

“ENDİŞELERLE YAŞAMAK KADERİMİZ DEĞİL”

“Alevi sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin, normalleşmesinin temel konularından birini oluşturmaktadır. Geçmişten bugüne ‘derin’ senaryo ve konseptlerin istismarına uğramış, siyasi partiler ve iktidarlar da meselenin anlam ve önemine uygun çözümleyici bir tavır içerisinde olmamışlardır.Bu yıl içerisinde Adıyaman, Erzincan ve Didim’de bazı Alevi yurttaşların evlerine işaret konulması, bazı karanlık çevrelerin halen ‘Alevi-Sünni çelişkisi, gerginliği’ yaratmak üzerinden bazı hesaplar içerisinde olduklarını düşündürmektedir. Sorunun çözümsüzlüğe mahkum edilmesinin yine bir ‘kamplaşma, kutuplaşma’ senaryosuna konu edilmesinden doğal ve haklı olarak demokratik geleceğimiz adına endişe etmek gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu endişelerle yaşamanın bir ‘kader’ olmadığına inanıyor, bunun için de iktidar partisi başta olmak üzere siyaset kurumunun meseleyi önem ve ciddiyetine uygun olarak gündemine almasının önemini vurguluyoruz.”

 

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI LAĞVEDİLMELİDİR”

16 Haziran 2012 günü Taksim Hill Oteli konferans salonunda düzenlenen basın toplantısında konuşan Yüzleşme Derneği’nin Sivil Alevi Çalıştayı katılımcılarından İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Bekir Berat Özipek de, raporda “Ne Yapmalı?” başlığı altında yer verilen çözüm önerilerini okudu. “Sivil Alevi Çalıştayı/Alevi Açılımına Ne Oldu?” başlıklı raporda ortaya konulan çözüm önerileri şu şekilde sıralandı:

 

• Alevi Sorunu, evrensel hukuk, insan hakları ve din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan belge ve sözleşmelerde yer alan ilkeler çerçevesinde ele alınmalıdır.

 

Alevilerin, içinde yaşadıkları toplumla, Sünni çoğunlukla ve devletle güven ilişkisini yeniden kuracak ve pekiştirecek bir perspektif ve yaklaşım geliştirilmelidir.

 

Varlığı tarafsız devlet ilkesine aykırı olan Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir/kapatılmalıdır. Bu kurumun toplumda bir karşılığı varsa, bu durumda devlet teşkilatının dışında da varolabilir.

 

• Bazı Alevi örgütlerinden gelen “dedelere maaş bağlanması” önerisi, devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsız olması ilkesiyle çelişmesi ve Aleviliği de devlet güdümüne sokacak olması bakımından kabul edilemez. Çözüm, dedelerin memurlaştırılması değil, imamların da bu statüden çıkarılmasıdır.

 

• Cemevlerine yasal statü tanınmalıdır. Nihai ve kalıcı çözüm, “Devrim Kanunları” arasındaki Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanun kaldırılmasıdır. Bu kanun, aynı zamanda “Dedelik” ve “Babalık” gibi Alevi inancının kurum ve unvanlarını yasa dışı hale getirmesi bakımından da insan haklarına ve bu kapsamda din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bir nitelik taşımaktadır. Kısa vadede ise, İmar Kanunu’nda yapılacak basit bir düzenleme ile cami ve kilise gibi tanımlamalar yerine “ibadethaneler” kavramının koyulması önemli bir rahatlama sağlayacaktır.

 

• Zorunlu din dersi kitaplarında Aleviliğin, Alevilerin katkısıyla yeniden yazılması olumlu bir gelişme olmakla birlikte, bu durum söz konusu dersten kaynaklanan insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmamaktadır. Yapılması gereken, içeriği ne olursa olsun, zorunlu din dersinin kaldırılmasıdır.

 

• Sivas Katliamının sembollerinden olan Madımak’ın kamulaştırılmış olması önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Madımak, gelecek kuşakların yaşanan trajediden barış adına olumlu bir mesaj almalarını sağlayacak biçimde düzenlenmelidir.

 

Yüzleşme Derneği’nin 13 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleştirdiği çalıştaya şu isimler katılmıştı: Bejan Matur, Bekir Berat Özipek, Bilal Sambur, Bülent Bilmez, Cafer Solgun, Gülçin Avşar, Emine Uçak Erdoğan, Ergün Yıldırım, Erkan Şen, Fehim Işık, Hasan Kayım, Hayri İnce, Hüseyin Özcan, Mehmet Ali Güveli, Mithat Olcay, Neslihan Demir, Nihat Sarı, Şenol Kaluç, Uğur Yıldız, Ümit Kardaş, Ziya Halis.

 

Öte yandan raporun mecliste grubu bulunan siyasi partiler ile TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na da gönderileceği öğrenildi.

 

Deniz Güneş / Demokrat Haber İstanbul