İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayeti davasında adı geçen, o dönemin kamu görevlilerinin yargılanması için yeniden izin istedi. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, savcılığın kararına tepkili. Bakırcıoğlu, soruşturma için izin istenmemesi gerektiğini belirterek AİHM'nin kararına dikkat çekiyor.

Agos'tan Uygar Gültekin'in haberine göre, Dördüncü Yargı Paketi'nde yapılan değişiklikle beraber, AİHM’nin etkin soruşturma yapılmadığına dair kesin karar vermesi durumunda soruşturmaların yeniden açılmasına olanak sağlanmıştı.  Bu çerçevede Dink cinayeti davasında, kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yapılmadığına dair AİHM’nin verdiği kesin karar gereğince, Dink ailesi avukatları savcılığa başvuruda bulunarak aralarında İçişleri Bakanı ve dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, Osmaniye Valisi ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Ramazan Akyürek, Reşat Altay’ın bulunduğu kamu görevlileri hakkında dava açılmasını istemişti.  Mahkeme ise talebe cevaben dava açılması için İstanbul Valiliği ve Yargıtay’dan yeniden izin istedi. Oysa AİHM, zaten etkin soruşturma yapılamamasına gerekçe olarak izin istenmesini göstermişti.  

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayetinin işlendiği tarihte Trabzon’da görevli olan Trabzon Emniyet Müdürleri Ramazan Akyürek, Reşat Altay, İstihbarat Şube Müdürleri Engin Dinç, Faruk Sarı, Emniyet amiri Ercan Demir, polis memurları Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mahmet Ayhan ile Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, jandarma Karakol Komutanı Cevat Eser, Merkez Jandarma Bölük Komutanı Murat Akçe hakkında yetkisizlik kararı vererek dosyanın Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verdi. Başsavcılık Dönemin İstanbul Valisi, İçişleri Bakanı Muhammer Güler ile ilgili ise görevsizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yönlendirdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Emniyet Müdürlerinden Ahmet İlhan Güler, Bülent Köksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altınbulak, Özcan Özkan, Bahadır Tekin’in soruşturulması içinse İstanbul Valiliği’nden yeniden izin istedi.

Görüşüne başvurduğumuz davanın avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu Başsavcılığın kararlarına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, AİHM kararına dayanarak kamu görevlileri hakkında yaptığımız suç duyurumuzla ilgili almış olduğu soruşturma iznine dair karar ile yetkisizlik ve görevsizlik kararları hatalıdır. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında İstanbul Valiliğinden soruşturma için izin istenmemelidir. Zira, AİHM,  Dink-Türkiye kararında kamu görevlileri hakkındaki soruşturmanın  ‘olaylara karışanlardan tamamen bağımsız olmayan diğer memurlarca incelendiğini ve bu durumun söz konusu soruşturmanın zayıflığını gösterdiğini’ belirtmişti. Ayrıca dördüncü yargı paketi olarak anılan ve başvurumuzun dayanağını oluşturan kanunun 19.maddesi ‘kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin AİHM’nin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine…talep edilmesi halinde yeniden soruşturma açılır’ düzenlemesini içermekte. Bir başka deyile kanun açıkça ‘soruşturma açılır’ demekte. Bu nedenle savcılığın soruşturma için izin talebinde bulunması hatalı. İzin talebinde bulunmaksızın soruşturma yürütmesi gerekliliği bulunuyor. Yine İstanbul Savcılığı Dink cinayetinde sorumluluğu olan İstanbul ve Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ile Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkındaki soruşturmayı, olayların bir bütün olarak değerlendirilebilmesi için doğrudan doğruya kendisi soruşturmalı ve yetkisizlik ve görevsizlik kararı vermemeliydi. Biz bu konulardaki itirazlarımızı hafta başı İstanbul Savcılığına bir dilekçe ile ileteceğiz.”

Mahkemenin devlet sırrı hassasiyeti

Öte yandan tetikçi Ogün Samast’ın yargılandığı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından gönderilen belgelerden gizlilik içermeyenlerin kendilerine gönderilmesini istedi.  Mahkeme ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan da TİB kayıtlarından gizlilik içermeyen belgelerin yine kendilerine iletilmesini istemişti.

TBMM ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, mahkemenin kararına uyarak ilgili belgeleri mahkemeye gönderdi.  Mahkeme ise ellerine gelen belgelerle ilgili TBMM ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yeniden yazı yazarak gizlilik veya devlet sırrı olan belgeler olup olmadığını sordu.

Dink ailesi avukatları ise zaten mahkemenin bizzat gizlilik kararı olmayan belgeleri istediğini hatırlatarak belgelerin bu talep üzerine gönderildiğini, dolayısıyla mahkemenin yeniden gizlilik kararı olup olmadığını sormasının hatalı bir karar olduğuna dikkat çekti. Avukatlar mahkemenin bu konudaki kararına 22 Temmuz 2013 tarihinde itiraz ettiler ve ilgili belgelerin bir suretinin kendilerine verilmesini talep ettiler.