Dilek Doğan’ı öldüren polis Yüksel Moğultay’ın yargılandığı davanın gerekçeli kararı İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklandı.

Kararda, sanık polis Moğultay’ın “Savunmasının yerinde bulunmadığı, bu yöndeki savunmanın kusuru hafifletmeye yönelik olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır” denilmesine rağmen "taksirle öldürmek” suçundan ceza verildi.

İstanbul'un Sarıyer İlçesi’ne bağlı Küçükarmutlu Mahallesi'nde evine düzenlenen baskında Dilek Doğan’ı öldüren polis Yüksel Moğultay’ın yargılandığı davada “taksirle öldürmek"ten 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti.

 ‘SANIĞIN SAVUNMASI YERİNDE BULUNMADI’

Gerekçeli kararında mahkeme heyeti, olay öncesine vurgu yaparak, sanık polis Yüksel Moğultay’ın ifadelerine atıfta bulunarak, gerçekçi bulunmadı.

Kararda, “Her ne kadar sanığın Mehmet Doğan, Aysel Doğan ve Metin Doğan'ı evin salonuna doğru götürmek istediği sırada Mehmet Doğan'ın elini uzatarak silahı çekmek istemesi sırasında silahın ateş aldığını belirtmekteyse de; tüm müştekilerin fiziksel temas sağlanmadan silahın ateş aldığını belirttikleri, bu beyanlarını Mehmet Doğan'ın elinde atış artıklarından antimonun bulunmadığına ilişkin ekspertiz raporunun da doğruladığı, esasen başlangıçta dosyaya sunulmayan bilahare aramada kullanılan kameranın silinen kayıtlarının ihya edilmesi sonucu elde edilen görüntülerde olay sonrası özel harekatçının kazaen bir bayanı vurduğu yönündeki polis konuşmalarının da silahın patlamasında Mehmet Doğan'ın dahilinin bulunmadığını doğruladığı, yine ses kayıtlarında sanığın ‘ben sana ne dedim’ şeklinde ifadeleri kullanarak dışarıdan içeriye kapıya çarparak girme ve silahın ateş alma sürecinin yaklaşık 5 saniye civarında bulunduğu, bu süreçte dışarıdan içeriye girmenin, içeride itiş kakış yaşanmasının mümkün olmadığı, yine ses kaydında itiş kakış yaşandığını gösteren bir gösteren seslere de tesadüf edilmediği bu hususun da itiş kakış yaşanmadan ve fiziksel temas gerçekleşmeden önce silahın patladığını ortaya koyduğu, dolayısıyla sanığın savunmasının yerinde bulunmadığı, bu yöndeki savunmanın kusuru hafifletmeye yönelik olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır” denildi.

Kararda, cezanın “Kasten öldürme” suçundan verilmemesi ise “İddianamede eylem ihmal suretiyle kasten adam öldürme şeklinde nitelendirilmişse de; adam öldürmenin ihmal suretiyle oluştuğuna dair iddianamede herhangi bir anlatımın yer almadığı, oluş ve kabule göre ihmal suretiyle adam öldürme suçunun unsurlarının olayımızda bulunmadığı anlaşılmakla iddianamedeki bu nitelendirmeye itibar edilmemiştir” diye açıklandı.

‘DİLEK DOĞAN İLE POLİS ARASINDA HUSUMET YOKMUŞ’

Kararda, cezanın “Kasten adam öldürme veya olası kastla adam öldürme” gerekçesi üzerinden verilmemesini Dilek Doğan ile sanık polis arasında bir husumetin bulunmadığına dayandırdı.

Mahkeme kararının devamında şu ifadelere yer verdi:

“Katılan taraf vekilleri eylemi kasten adam öldürme veya olası kastla adam öldürme şeklinde nitelendirmişlerse de; olayımızda sanığın maktulle aralarında onu öldürmesini gerektirecek bir husumetin bulunmadığı, esasen olaya şahit olan müştekilerin de sanığı maktulü hedef gözeterek ateş ettiğini söylemedikleri, olayda sanığın kızgınlığına yol açan ifadelerin maktulün abisi Mehmet Doğan tarafından dile getirildiği, maktulün sanığın kızgınlığını tevlit edecek herhangi bir ifadesinin bulunmadığı, kasten öldürme gibi bir niyetle hareket edilmesi halinde bu eylemin Mehmet Doğan'a yöneltilmesi gerektiği, dolayısıyla doğrudan kasten adam öldürme yönündeki iddianın dosya kapsamıyla bağdaşmadığı, olası kastla adam öldürme iddiasına gelince; evin dış güvenliğini alıp, evin içinin güvenlikli olduğunu gördükten sonra silahın emniyetini kapatmaması, içeride askısı bulunmayan MP-5 gibi nispeten ağır bir silahı tek eliyle parmağı tetikte dolaşması, Mehmet Doğan'ın Ankara'da ki mitingde canlı bomba ile vefat eden olayı gündeme getirerek eleştirel konuşmasına yönelik davranışına öfkelenmesi, bu öfke sonucu kontrolsüz bir şekilde kızgınlıkla elinde silah aile bireylerinin üzerine yürümesi şeklindeki davranışlar dikkate alındığında olayımızda sonucun sanık tarafından öngörülebilir olduğu kabul edilmişse de; sanığın öngörülebilen bu sonucun doğmasını istemediği, doğacağını bilmesi halinde söz konusu davranışlarda kaçınacağı, dolayısıyla olayımızda olası kastla adam öldürme suçunun da oluşmadığı, tespit edilen eylemin bilinçli taksirle adam öldürme suçunu oluşturacağı sonuç ve kanaatine varıldığından sanığın bilinçli taksirle adam öldürme eylemi nedeniyle cezalandırılmasına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.”

(Kaynak: Dihaber)