Munzur festivalinde düzenlenen "Dersim 38 Soykırımı, Talepler, Tazminat ve İstismar" panelinde konuşan katılımcılar, Dersim halkının tazminat değil, adalet istediğini belirtti. Konuşmacılar, katliamın bir devlet politikası olduğunu söyledi.

TUNCELİ- 12. Munzur Kültür ve Doğa Festivali'nin son gününde, "Dersim '38 Soykırımı, Talepler, Tazminat ve İstismar" konulu panel düzenlendi. Panele Özer Tekinoğlu (DEDEF), Kenan Mutlu (İzmir Tuncelililer Derneği), Hüseyin Ayrılmaz (Dersim Gazetesi), Av. Özgür Ulaş Kaplan ve Ziya Ulusoy (ESP) katıldı. Panel, katliamda yaşamlarını yitirenler adına saygı duruşuyla başladı.
Moderatör Cafer Demir, 10 Kasım 2010'da Meclis konuşmasında Onur Öymen'in konuşmasını hatırlatarak, yaralarının yeniden deşildiğini söyledi.

Kenan Mutlu, Osmanlı'dan Cumhuriyete katliama giden sürecin tarihini, Seyit Rıza ve Alişer ilişkilerini anlattı. Mutlu, Lozan'la birlikte "Türk'ün süngüsünün göründüğü yerde Kürtlük biter" politikasının başlatıldığını belirtti, 1924'ten itibaren de Alevi köylerine cami yapılmaya başlandığını ifade etti. Cumhuriyet döneminde kitlesel tutuklama ve idamların uygulandığını söyleyen Mutlu, bunları, bugünkü KCK operasyonlarına benzetti. Mutlu, "Devlet bize elini uzattı ama gözlerimizi çıkardı" diye konuştu.

'DERSİM SOYKIRIMI DEVLET POLİTİKASIYDI'
Hüseyin Ayrılmaz, Dersim kıyımının neden yapıldığını anlattı. Mustafa Kemal'in, "Bize 500 yıldır direnen bu çapulculara, Cumhuriyet rejilinin ne olduğunu göstereceğiz" sözünü hatırlatan Ayrılmaz, Dersimlilerin özerk yaşamının ulus devlet projesine uymadığını söyledi. 1926'dan 1935'e kadar hazırlanan bütün raporların, "Islah olmazlar, imha edilmeleri şarttır" şeklinde bittiğini belirten Ayrılmaz, iki yıl sonra da devletin tabiriyle "süpürge" hareketinin başlatıldığını belirtti. Günümüzde kimi aydınların "Mustafa Kemal'in haberi yoktu" şeklinde savunmalarını anlayamadığını ifade eden Ayrılmaz, "Dersim soykırımı bir devlet politikasıydı" dedi.

Ayrılmaz, "Dersimlilerin acıları ile Roboskililerin acıları aynıdır. Roboskililer, tazminat değil, adalet istiyor. Biz de adalet istemeliyiz" diye konuştu.

'ÖRGÜTLÜ DİRENİŞ OLABİLSEYDİ KAZANIMLAR ELDE EDİLEBİLİRDİ'
Ziya Ulusoy, emekçilerin de ulus devlet kurabileceklerini belirterek, Sovyetler Birliği'nin de bu yönde özgün bir örnek yarattığını söyledi. Kemalistlerin Türk burjuvazisinin temsilcisi olduklarını belirten Ulusoy, tek pazar içerisinde kendi haklarını da sömürmek istedikleri bir düzen kumral istediklerini ifade etti. Kemalist rejimin daha kurulmadan önce, Mustafa Suphi'lerle başlayarak aykırı bütün sesleri susturmaya başladığını söyleyen Ulusoy, tedil ve tenkil hareketinin, bu anlayışla başladığını, 500 yıllık özerkliğin yıkılmasını hedeflediğini ifade etti. Cumhuriyet rejiminin aşiretleri birbirlerine düşürme politikasını izlediği ve bunda bir ölçüde başarılı olduğunu anlatan ESP Genel Başkan Danışmanı Ulusoy, soykırım döneminde mücadeleci bir direniş olduğunu ancak bu direnişin örgütlü olmadığını söyledi. Ulusoy, "Dersim direnişi örgütlü olsaydı, bugün Kürt halkının direnişinde elde ettiği kazanımlar gibi bazı kazanımlar elde edebilirlerdi" dedi.

Rusların geri çekilmesinden sonra kalan 7 bin tüfeğin soykırımdan önce toplandığını, köylülerin elinde topu topu 2 bin tüfek kaldığını anlatan Ulusoy, soykırımdan hemen önce de hazırlanan raporda, Dersim'de 'asayış'ın tamamen sağlandığı

Ulusoy, "Bugün bize düşen görev, Kürt ulusunun başlattığı mücadeleye sahip çıkmamız gerekiyor. Sosyalistler olarak, AKP faşizminin devam ettiği günümüzde, Dersim'in hesabının sorulması, Kürt özgürlük hareketini sahiplenmek gerekiyor" dedi.

Dersim katliamının amaçlarının bugün de devam ettiğini, dağlarda mücadele yürütenlere kimyasal bombalar atıldığını, Roboski'de katliamlar yapıldığını belirten Ulusoy, "Elbette Dersim gibi soykırım devam edemez. Kürt özgürlük hareketi var, 40 yıllık sosyalist mücadele var" diye konuştu. Ulusoy, "Örgütlülüğümüzü güçlendirerek, burjuvazinin, emperyalizmin halklara karşı katliam yapamayacaklarını, Kürt ulusal hareketinin hem dağdaki, hem ketlerdeki bileşenlerinin özgürlüklerinin kazanması için birleşik mücadele etmeliyiz" dedi. Ulusoy, tazminata tenezzül edilmemesini istedi.

Ulusoy, "Dersim, savaşlarla, kıyımlarla, barajlarla sosyolojisi değiştirildi. Bu gerçeği görmemiz gerekir. Maalesef bizim gençliğimizdeki Dersim yok" diye konuştu.

'İNÖNÜ'NÜN RAPORU SOYKIRIMIN İSPATIDIR'
Av. Özgür Ulaş Kaplan, İsmet İnönü'nün raporunda yer alan '5 yaşındaki kız ve erkek çocukların ailelerinden alınarak batıdaki yurtlara yerleştirilerek Türklük temelinde yetiştirilmeleri' ifadesinin, soykırım tanımlamasına girdiğini belirtti. Dersim evlerinin nasıl yakılıp yıkılacağına varana kadar teknik hazırlıklarının önceden yapıldığını söyleyen Kaplan, "Dersim, ulus devlet yapılaşmasına uymadığı için, tek dil, tek millet, tek vatan söylemiyle soykırıma uğratılmıştır" dedi. Kaplan, tazminatın, soykırımı aklama olduğunu söyledi.

DEDEF'den Özer Tekinoğlu, Dersim katliamını köprü yakmaların gerekçe gösterilmesinin bir çarpıtma olduğunu söyledi. Dersim katliamında sorumlulukları bulunan dört cumhurbaşkanı ve beş başbakanın bulunduğunu hatırlatan Tekinoğlu, katliamın bir devlet politikası olduğunu, TSE damgalı olduğunu belirtti. "Dersim 38 mesele değil, bize göre davadır" diyen Tekinoğlu, "Geçmişte aramızda dolaşan beyaz bayraklılar hala aramızda. Bugün buna dikkat etmeliyiz. Yoksa, 38'den daha ağır sonuçlar yaşayabiliriz. Hatta bunun sonuçlarını, inançlarımızın yok sayılması, daha birkaç gün önce Peri Vadisi'nde halkımızın üzerine silahla ateş edilmesi gibi" diye konuştu. Tazminata karşı çıkan Tekinoğlu, ölülerinin mezar yerlerinin açıklanmasını istedi.
(ETHA)