Radikal’den Pınar Öğünç yazdı:

Katliam tanıklarının konuştuğu 'Dersim 38' adlı belgeselin gösterimine ısrarla mani olan Kültür Bakanlığı'ydı.

 

Gerekiyorsa’ diyen başlayan özür olur mu? Resmi özür, iktidar partisinin il başkanları toplantısında mı dilenir? Somut karşılığı olmayan özür, ne kadar özürdür? Sadece tarihe mal edilemeyecek Türkleştirme politikası hâlâ diriyken özür ne kadar tutarlıdır? Ağızdan çıkan yine de tarihi bir kelime midir?


Başbakan’ın Dersim özrü ve samimiyeti konuşulurken ‘Dersim 38’ belgeselinin başına gelenler de bu tartışmaya dahil olmalı. Neden?


Konu gündeme düştüğünden beri, bilenlerin bu alandaki en kapsamlı çalışma olarak adını andığı bir belgesel ‘Dersim 38’. Yönetmeni Çayan Demirel’in ismini En İyi Belgesel Altın Portakalı’na layık görülen ‘5 No’lu Cezaevi’yle hatırlıyorsunuzdur.


Demirel, bir önceki belgeseli ‘Dersim 38’i yurtiçinde hiçbir festivale gönderemedi, kamusal alanda gösterimini yapamadı, DVD olarak dağıtamadı. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘ısrarla’ buna engel oldu.


Bu ısrarı daha açık anlatalım. Dersimli olan ve ailesinden 54 kişiyi katliamda yitiren Demirel, 2003’te tamamen kendi imkânlarıyla bu işe girişti. Üç yıl boyunca görüştüğü katliam tanıklarından bazıları şu an hayatta değil. 

Günay’ın açıklaması
Zorluklarla tamamladığında, tanıklıklar kadar belgelerle beslenen ‘Dersim 38’ için Kültür Bakanlığı’na başvurdu. ‘Eser işletme belgesi’ almak istiyordu. Fakat film bu belgeye layık bulunmadı. ‘Kamu düzeni, genel ahlak, küçüklerin ve gençlerin ruh ve beden sağlığının korunması, insan onuruna uygunluk ve anayasada öngörülen diğer ilkeler’ gibi bir gerekçe kokteyliyle değerlendirilerek yasaklandı. Valilikler ve emniyet birimleri çeşitli festivallerdeki gösterimine engel oldu. Gerekçe provokasyona mahal vermemekti.


Demirel, bu yasağa karşı Ankara 7. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. O arada CHP’li Onur Öymen’in Dersim içerikli Meclis konuşması infial yaratmış, AK Partili Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da ‘talihsiz’ bulduğu bu açıklamaya dair görüş bildirmişti: “(CHP) Tek parti döneminin akılsızlığına, faşizan eğilimlerine, geriye doğru bir süreç içinde.” Bu işte bir tutarsızlık vardı. 

Bilirkişi raporu hazırlandı

Ankara 7. İdare Mahkemesi kararıyla bakanlık işlemini iptal ediyor, ‘sansürü’ kaldırıyordu. ‘Dersim 38’ artık özgürdü. Fakat Kültür Bakanlığı öyle kalmasını istemiyordu.


Konuya dair görüşlerini kaleme alan avukat Fikret İlkiz, 31.12.2010’da bakanlık adına Dr. Ş. Abdurrahman Çelik’in yazdığı bir bilgilendirme maili aldı. Şöyle diyordu: “...filmin, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklerine sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik ettiği ve gösterime girdiğinde kamu düzenini ihlal etmeye sebep olabileceği alenen görülmektedir.”


Dava şu an Yargıtay’da. Uluslararası festivallerden ödüller alan ‘Dersim 38’ Türkiye’de gösterilemiyor, dağıtılamıyor.


Demirel şöyle diyor: “Devlette devamlılık esastır. Ulus inşa sürecinde yaşanan bu katliamın failini bugünün CHP’si gibi göstermek, olayı kriminalize etmektir. Dink davasında sadece tetikçiyi yargılamaya benzer. Anadil tartışmaları, KCK tutuklamaları sürerken, insanlar Zerdüşt diye aşağılanırken böyle bir özür, ihtiyacımız olan yüzleşmeyi sağlamaz. Devlet Türkleştirme programı üzerine kuruludur ve program hâlâ yürürlüktedir. Reddetmeden özür olmaz.”

Olur mu?


Dersim 38 belgeselini aşağıdan izleyebilirsiniz, tıkladıktan sonra birkaç saniye bekleyin: