Haberdar yazarı Eser Karakaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Mardin'de açıkladığı "Terörle Mücadele Eylem Planı"nı bugünkü köşesinde eleştirdi. "Davutoğlu hoş ama boş konuşuyor" diyen Karakaş, Davutoğlu ile ilgili olarak neden bu sözü kullandığını "Eylem planı” maddelerini teker teker ele alarak anlattı. 

Karakaş’ın Haberdar'da yayınlanan "Davutoğlu hoş ama boş konuşuyor" başlıklı yazısı şöyle:

Allah var, Davutoğlu hoş, güzel konuşuyor ama genellikle boş konuşuyor.

Neden hoş ama boş konuşuyor diyorum, açmaya çalışacağım.
Boş olmayan, anlamlı söz genellikle zıttı da anlamlı laftır.
Oysa, Davutoğlu genellikle zıttı anlamsız yani boş laflar ediyor.
Bu durumun en iyi örneği de muhtemelen kürt sorununa ilişkin yeni açıklanan “Terörle Mücadele Eylem Planı”.
Davutoğlu bu eylem planına (!) bundan sonra “Birlik, huzur ve demokrasi” planı denmesini istiyor.
Davutoğlu’nun boş konuşmasının temel nedeni de yine genellikle eylemlerinin, açıklamalarının içinin boş olması.
Malum “Eylem planı” on maddeden oluşuyor.
Teker teker ele alalım, böylece “Davutoğlu boş konuşuyor” derken ne demek istediğimi daha iyi anlaşılacak (italik yazılar Eylem Planı’ndan)
Madde 1-Millet odaklı devlet : AKP’nin on dört senelik iktidarı sonrası hala “Millet odaklı devlet” sloganı ile ortaya çıkması, bu ibareyi eylem planının ilk maddesine alması “on dört senedir ne yaptınız?” sorusunu gündeme getiriyor. Devlet millet odaklı olamadı ise, on dört senedir bu devlet ne odaklı olmuştur, gerçekten bilmek isterim.
Madde 2- Devlet otoritesi değil kamu düzeni : Bu ikinci ifade boş konuşmanın en temel, en iyi örneği. Kamu düzenini demokratik bir hukuk devleti içinde ihdas edip korumak bir devletin, yürütmenin, yasamanın, yargının en temel görevlerinden birincisi değil ise de en önemlilerinden. Bir hükümetin, Başbakanın en asli görevini, kamu düzenini sağlama ve korumayı eylem planı olarak sunması gerçek bir komedi ya da trajedidir. Ben hayatımda en asli görevini bir orijinal plan olarak sunan başbakan bugüne kadar ne ülkemde ne de başka bir ülkede gördüm.
Madde 3- HDP Meclis’e gelsin :Yüzde onun üzerinde oy almış bir siyasi partinin yeri doğal olarak TBMM’dir, Başbakan neden bunu söylüyor, anlamak yine mümkün değil. HDP Anayasa Komisyonu’na üye de verdi zaten. Ancak, bir siyasal partinin milletvekillerinin en çok oy aldıkları bölgede yaşanan malum olaylar karşısında bölgede de bulunmaları, görev yapmaları, insan hakları ihlallerini engellemeye çalışmaları da çok normal. Davutoğlu’nun bu ifadesinden de bir şey anlamak mümkün değil.
Madde 4- Sosyal seferberlik : Eylen planının bu maddesi de bence evlere şenlik, başbakan yine en temel ve asli görevlerini eylem planı olarak sunuyor. Ailelere sosyal destek programları, öğrencilere en iyi şartlarda eğitim yaptırmak, okulları ve hastaneleri tamir etmek devletin, hükümetin görevi değil ise bu hükümet zaten başka ne yapacaktır? Davutoğlu burada yine komik bir biçimde en asli görevlerini orijinal, yeni eylem planı olarak sunmaktadır.
Madde 5- Yangın yerinde gülistan : Aynı sorun burada da var. Davutoğlu esnafın sanatkarın prim borçlarının, Halk Bankası kredi borçlarının erteleneceğini ifade ediyor. Bu uygulama bizim popülist iktidarların çok eski, çok yaygın bir uygulaması, bütçe tekniği, bütçe hakkı açılarından da sorunlar içeriyor. “Onlar yıkmaya, biz inşa etmeye geliyoruz” diyor Sayın Başbakan ama inşa etmek zaten hükümetin temel, asli görevi. Batı, pardon doğu cephesinde yine yeni bir şey yok.
Madde 6- Dönüşüm değil mekanı ihya :Tarihi mekanların, zarar gördükleri ölçüde ihyası zaten siyasi iktidarın, kültür bakanlığının asli görevi değil midir?
Madde 7- Etkin iletişim : Bugüne kadar etkin bir iletişim kurulamadı ise, AKP’nin on dördüncü iktidar senesi, bu iletişimsizlik kimin meselesi ya da kabahatidir?
Madde 8- Belediyelere denetimli yetki:Sayın Başbakan yerel yönetimlerin harcamaları denetlenecek diyor. Bugüne kadar, nihai analizde kamu harcaması niteliği taşıyan yerel yönetim harcamaları yeterince denetlenemedi ise bu bir devlet skandalıdır, Davutoğlu muhtemelen ne dediğini pek bilmiyor.
Madde 9- İstişare meclisleri : Ankara’nın sıkıntılı bölgelerdeki sivil toplum kuruluşları ile bunları, medrese melelerine yaptıkları gibi,  devletleştirmeden, maaşa bağlamadan, iyi ilişkiler içinde olmaları olumlu ama önce bu bölgelerden seçilmiş milletvekilleri ve seçilmiş belediye başkanları var. Bu seçilmişleri yok sayarak toplumla ilişki kurma isteği gerçekten çok anlamsız ve yararsız. Seçilmişlerin dışlandığı bir planın isminde (Birlik, huzur ve demokrasi eylem planı) nasıl demokrasi kavramı geçecek, bu da merek konusu.
Madde 10- Ruh hareketi : Şöyle diyor Sayın Davutoğlu: “ Araba, kürde, türkmene sesleniyorum. KuttülAmare’de beraberdik, bundan sonra da beraber olacağız”. Kulağa hoş geliyor ama anayasanın 66. maddesi orada taş gibi duruyor, AKP de başkanlık hevesinden bu maddeleri unutmuş gibi duruyor. Nihai analizde, ilk satırda dediğim gibi hoş ama içi boş bir ifade. Bu beraberliğin kurumsal yapısı ne olacak, önce bu soruyu tartışmak lazım.  

***
Yazıyı sonuna kadar okuyanlar “biraz haksızlık etmiyor musun, Davutoğlu da bir şeyler söylüyor işte” diyebilirler, doğrudur da. Ama artık, o söylenen bir şeylerin somuta değmesi gereken günlerdeyiz ama hala hoş ama boş, kurumsal, yasal, anayasal referansı, önerisi, planı olmayan sözlerden bıkmadık.

Somut sorularım var: Anayasanın 66. maddesi (anayasal vatandaşlık için), 42. maddesi (anadilde eğitim temel hakkı için), 7. maddesi (yerel yönetimlerin yerel vergilerine sahip olabilmeleri için) için ne düşünüyorsunuz?
Bu sorulara açık, net yanıt vermeden “Birlik, huzur, demokrasi” planları hoş ama boş duruyorlar, kimse kusura bakmasın.
Yürütmenin asli görevlerini yeni, orijinal eylem planı diye sunmak da ayrı bir hoşluk doğrusu.’’