Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 695’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.

Bu haftaki eyleme Ferhat Tepe’nin ailesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve çok sayıda Cumartesi insanı katıldı.

Eylemde 28 Temmuz 1993’te gözaltında alındıktan sonra işkence ile öldürülen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbeti sorularak adalet talebinde bulunuldu.

 ‘KALEMİ YERDE KALAMYACAK DİYEN KUZENİ DE ÖLDÜRÜLDÜ’

Eylemde ilk olarak konuşan Ferhat Tepe’nin babası İshak Tepe, oğlunun kaybedilişinin 25’inci yılında acılarının taze olduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Oğlumu kaybedenler devlet kurumları arasında tutuluyor. Dönemin tüm sorumlu isimlerini tek tek bildirdik. Bunlardan biri olan Tatvan Tugayında yer alan Tuğgeneral Taha Korkmaz’dı. Korkmaz halen dışarıda ve İstanbul’da oturuyor. Bir dönem Zaman gazetesinde köşe yazarlığı bile yaptı. Diğer bir isim olan Binbaşı Cem Ersever. Ersever JİTEM’in kurucuları arasında yer alıyor. Bu şahısların yasa dışı örgüt kurucularını defalarca yetkililere bildirdik. Adalet Bakanlığı başta olmak üzere yetkililere suç duyurusunda bulunmamıza rağmen ‘Öyle bir örgüt yok’ cevabını aldık. Şuan ise devletin kendisi o örgüt hakkında soruşturma başlattı. AİHM’e kadar çıktık ve davayı kazandık. Buna rağmen Türkiye’de devlet hiçbir girişimde bulunmadı. Biz halen neden diye soruyoruz. Devletin bu cinayetlerde parmağı olduğu için araştırmıyor. Ferhat’ın kuzeni de aynı gazetede çalışmaya başladı. Oğlumun yerine muhabirliğe başladı. Sadettin Tepe, ‘Ferhat’ isimli kitabında ‘senin kalemin yerde kalmayacak’ diye yazmıştı. Sadettin de 1995’te Bitlis’te polis karakolunda öldürüldü. O polisler ve emniyet müdürleri ile ilgili de hiçbir soruşturma başlatılmadı. Biz devlete nasıl güveneceğiz? Devlet, oğlumun akıbetini sorduğum için sorumluların devlet olduğunu söylediğim için dava açtı. Asıl suçlular ise hale korunmakta”

 ‘ÖPMEYE KIYAMADIĞIM OĞLUMU ÖLDÜRDÜLER’

Anne Zübeyde Tepe de acılarının ilk günkü kadar taze olduğunu söyledi. Anne Tepe, kendilerini meydanlara mahkûm edenlere seslenerek şunları belirtti:

“Yıllarca bu meydanda bizi 25 yıldır bitmeyen bir acıya ve kedere mahkum edenlere seslendik durduk. Çocuklarımız için adalet istedik. Katillerin bulunmasını ve yargılanmalarını istedik. Bulamadıklarımızın, hala aradıklarımızın kemiklerini istedik. Ama nafile. Biz Cumartesi Anneleri, aileleri çocuklarımızın katillerini göremesek de onlar bizi her hafta burada gördüler. Biz çocuklarımızın katillerini bulmak ve yargılamakla görevli devlet yetkililerini, savcıları, yargıçları görmesek bile onlar bizim burada olduğumuzu hep bildiler.”

 ‘YAYIN ORGANLARI KÖR SAĞIR DİLSİZİ OYNADI’

Medya kuruluşlarına da tepki gösteren Tepe, “Muhalif ve dost birkaç basın yayın organı dışındakiler kör sağır ve dilsiz kalmaktan utanç duymadılar. Ve içinde yaşadığımız bu toplum ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ düsturu ile etrafı yılanlarla çevrili yaşamayı bir marifet bilmekte. Ateş düştüğü yeri yakıyor önce. İçimizde 25 yıldır bitmeyen acı ve yara hala kanıyor. Ne gündüzümüz gündüz ne de gecemiz gecedir bizim. Sizinle konuştuğumuzda, güldüğümüzde hep aklımızda yitirdiklerimiz var. Diğer evlatlarımızın hatırına, kaybettiklerimizin hatırına ayakta kalmaya çalışırız. Yıllar geçse de biz aslında evladını kaybedenler hep bir tarihte sıkışıp kalmışızdır” dedi.

Tepe faillerin yargılanması talebinde bulundu.

‘FERHAT YAPTIĞI HABERLERDEN KAYNAKLI KATLEDİLDİ’

Tepe ile aynı gazetede çalışan arkadaşı Hüseyin Kalkan da, “Ferhat bizim gazetenin en genç muhabirleriydi. Annesinin öpmeye kıyamadığı Ferhat’ı editörleri de habere göndermeye kıyamıyorlardı. Sonunda Ferhat bir haber peşinde kaybedildi. Ferhat’ın cenazesi kimsesizler mezarlığında bulundu. Parti yöneticisi olan babası da sürekli tehditlere maruz kaldı. Ferhat hem ailesi hem de yaptığı haberlerden kaynaklı katledildi. Arkadaşlarımız katledildi fakat failler henüz yargılanmış değil” diye konuştu.

‘HAKİKAT İLE TOPLUM ARASINDA ÖRÜLEN DUVARI DELDİ’

Bu haftaki basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanları’ndan Sebla Arcan okudu. Arcan, Ferhat Tepe’nin halkın haber alma hakkına sahip çıkan bir gazeteci olduğunu söyleyerek, “28 Temmuz 1993 akşamı Bitlis şehir merkezinde sivil polis olarak bilinen, silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldı. Ferhat'ın kaçırılmasının ardından DEP Bitlis İl Başkanı olan babası İshak Tepe'yi telefonla arayan bir kişi, oğlunun hayatına karşılık DEP İl Örgütünü kapatmasını ve fidye vermesini istedi. İshak Tepe, telefondaki sesi Tatvan 6’ncı Zırhlı Tugay Komutanı General Korkmaz Tağma'ya benzettiğini kamuoyuna açıkladı. Tepe Ailesi, Bitlis Asayiş Şube Başkanlığı’na, Emniyet Müdürlüğü’ne, Valiliğe, Savcılığa, Başbakan’a, İçişleri Bakanı’na ve OHAL Valisi’ne başvurarak oğullarının bulunmasını istedi. Ailenin ısrarlı arayışı sonucunda gözaltına alındığı inkâr edilen Ferhat'ın ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra ‘meçhul kişi’ olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı” dedi.

 ‘ZAMAN AŞIMINA KARŞI MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK’

Ailenin adalet arayışının halen devam ettiğini hatırlatan Arcan, “İç hukukta ilerleme sağlayamayan aile, davayı AİHM'e taşıdı. Kamu görevlileri, AİHM’de tanıklık yapacak kişilerin tehditle ve rüşvetle yalan beyanda bulunmalarını sağladı. AİHM’in olayın kamu görevlileri ile ilgisi olup olmadığı açısından kritik öneme sahip olduğunu değerlendirdiği General Korkmaz Tağma’nın mahkemeye ifade vermesi hükümet tarafından sağlanmadı. 9 Mayıs 2003 tarihli kararında mahkeme, Ferhat Tepe soruşturmasında ‘şaşırtıcı eksiklikler’ olduğu tespitini yaptı. Olayın aydınlanması için Hükümetin AİHM’le işbirliği yapmadığı; gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşımı sağlamadığı ve etkin bir cezai soruşturma yapmadığı için Türkiye’yi mahkum etti”  dedi.

İç hukukta ailenin yaptığı tüm başvuruların gerekçesiz reddedildiğini aktaran Arcan, “Ferhat’ı Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığında işkenceli sorguda gördüğünü söyleyen 14 tanığın ifadesine başvurulmadı. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma 2013 yılında zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldı” diye belirtti.

Arcan, zaman aşımı gerekçesini kabul etmediklerini ve  adalet arayışlarının sürdüreceklerini ifade etti.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı