Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıp yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 613'üncü haftada bir kez daha İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.

Cumartesi Anneleri, 22 yıl önce gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci ve 24 Ekim 2016’da Ankara’da gözaltına alınan Müjgan Ekin’in akıbetini sordu.

Eylemde, üzerine kımızı karanfiller ile barışı simgeleyen beyaz tülbendin bırakıldığı, “Failler belli, kayıplar nerede” yazılı pankart açıldı.
 
Katledilen ya da kaybedilen isimlere ait fotoğraflar ise yakınlarının ellerinde taşındı. Bu hafta ki eyleme, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Barış Anneleri Meclisi, Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) üyeleri ile Gezi sürecinde katledilen Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan da katılarak destek verdi.
 
Eylemde, 24 Aralık 1994’te gözaltına alındıktan sonra 8 gün boyunca gözaltında alındığı reddedilen, sonrasında ise bir daha da kendisinden haber alınamayan İsmail Bahçeci'nin akıbeti soruldu.
 
'MÜCADELE AYDINLIK YARINLARA DEK SÜRECEK'
 
Eylemde ilk sözü alan gözaltında katledilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak, 24 Ekim günü polis tarafından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Sur Belediyesi Meclis Üyesi ve Özgür Gün TV çalışanı Müjgan Ekin’e atıfta bulundu.
 
Ocak, kaybedilenin kişinin sadece genç bir siyasetçi olmadığını, aynı zamanda ülkenin aydınlık yüzü olacak birinin kaybedildiğini söyledi. Ülkenin aydınlık yüzlerinin katledildiğini ya da kaybedildiğini söyleyen Ocak, "Biz de mücadelemize aydınlık yarınlar için sürdüreceğiz. Devlet yaptıklarınızla yüzlesin artık" çağrısında bulundu.
 
'2016 SAVAŞLA DOLU BİR YIL OLARAK TARİHE YAZILDI'
 
CHP'li Tanrıkulu ise, yaptığı konuşmasında 2016 yılının savaş ve gözyaşı ve hak ihlalleri ile dolup taştığını söyledi. Tanrıkulu, "Yüzlerce insanımız yaşamını yitirdi. Hapishaneler doldu taştı. İnsan hakları ayaklar altına alındı. 2016 yılı savaş dolu bir yıl olarak tarihe yazıldı. Umuyorum 2017 yılı 2016’dan çıkardığımız derslerle iyi bir yıl olur. Ve Cumartesi Anneleri’ne yenileri eklenmez" diye konuştu.
 
Tanrıkulu'nun ardından söz alan HDP'li Başaran da, şunları dile getirdi: "Bu acıları yaşayanlar olarak gerçekleri gösteren yine bu aileler oluyor. Bu yıl yine kayıpların olduğu insanların katledildiği bir süreçten geçiyoruz. Savaş politikaları sonucu bu ülkede daha aydınlık bir süreç için mücadeleyi büyüteceğiz.”
 
‘SESİMİZ ELİMİZDEN ALINDI’
 
Kaybedilen İsmail Bahçeci'nin kardeşi Umut Bahçeci de, KHK ile kapatılan İMC TV’yi hatırlatarak, kanalın her hafta kayıp yakınlarının ayarlandığı bir programları olduğunu, ama o sesin de ellerinden alındığını söyledi. Ağabeyinin kaybedilmeden önce polis tarafından taciz edildiğini anlatan Bahçeci, "90'larda yaşananların bugünden çok farklı olmadığını Müjgan Ekin ile görüyoruz" dedi.
 
ŞAİR, RESSAM, SANATÇI...
 
Yapılan konuşmaların ardından basın metnini Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu. İsmail Bahçeci'nin güzel konuşan, karikatür çizen, şiir yazan, saz çalan ve daha birçok yeteneğe sahip donanımlı bir genç olduğunu ifade söyleyen Ocak, "Bizi karanlıkta bırakmak istediler" dedi. Ocak, Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda öğrenci olan Bahçeci'nin Türkiye Öğrenci Birliği Başkanı olduğu için polisin hedefinde olduğunu söyledi.
 
Bahçeci'nin defalarca gözaltına alınıp işkence gördüğünü ifade eden Ocak, 1991 yılında gözaltına alındığını, 8 gün boyunca gözaltında olduğunun reddedildiğini, böylece Bahçeci'nin kaybedilmesinin ilk girişiminin yaşandığını belirtti.
 
‘SORUŞTURMA BAŞLATILMADI’
 
Son olarak 24 Aralık 1994 yılında gözaltına alınan Bahçeci'den bir daha haber alınamadığını aktaran Ocak, Fatma ve Şeyhmus Bahçeci’nin oğullarını her yerde aradığını, devletin her kademesine başvurduklarını, fakat bulamadıklarını söyledi. Ocak, dönemin Dışişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin aileye, "Dua edin de polisin elinde olsun. Araştırıp size haber vereceğim" demesinin ardından aileyle bir daha görüşmediğini ifade etti. Milletvekili Mahmut Alınak'ın 1995 yılında bunu meclise taşıdığını, Bahçeci'nin akıbetinin araştırılmasını istediği halde bir soruşturma başlatılmadığını aktardı.
 
‘DOSYA KAPANMAYACAK’
 
Bahçeci'nin kaybedilmesinde sorumlu kişilerin dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğunu söylen Ocak, "22 yıldır söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz. Bahçeci'nin akıbeti açıklanana kadar bu dosya bizim için kapanmayacak" dedi.
 
İZMİR’DE DE MÜJGAN EKİN'İN AKIBETİ SORULDU
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi üyelerince her hafta Konak Eski Sümerbank önünde düzenledikleri "Kayıplar Bulunsun, Failleri Yargılansın" eyleminde de yine Müjgan Ekin'in akıbeti sorulup, 90'lı yıllarda zorla kaybettirilen Mehmet ve Ömer Fındık'ın faillerinin yargılanması istendi.
 
"Kayıplar vicdanındır sahip çık", "Kayıplar belli failler nerede" yazılı pankartların açıldığı eyleme, HDP İzmir İl Eş Başkanları da katıldı.
 
Eylemde açıklama yapan İHD Şube Yöneticisi Ahmet Çiçek, DAİŞ’in iki Türk askerini yaktığına ilişkin servis edilen görüntüler üzerinde hükümetten hesap sordu. Çiçek, sorumluluk almaya davet ettikleri devlet yetkililerden konu hakkında bir açıklama beklediklerini söyledi.
 
Müjgan Ekin'den 62 gündür haber alınamadığını hatırlatan Çiçek, "Eğer devletle vatandaş arasında vatandaşlık ilişkisi kurulacaksa vatandaşın bilgi edinme ve yakınlarının akıbetini öğrenme hakkı vardır. Hiçbir iktidar bunu göz ardı edemez. Benim dönemimde yapılmadı deyip sesiz kalamaz" diye konuştu.
 
Çiçek, sonrası da 31 Aralık 1995 yılında Silopi'de gözaltında zorla kaybettirilen Mehmet ve Ömer Fındık'ın akıbetleri üzerinde durdu.
 
Yakınlarının ve İHD'nin her iki isme dair yaptığı tüm başvuruların yanıtsız bırakıldığını kaldığını söyleyen Çiçek, AİHM'nin Türkiye’yi suçlu bulduğunu hatırlatarak, "İşkence yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkıyla beraber, etkili başvuru hakkını ihlal edildiğine karar verdi. Biz İnsan hakları savunucuları olarak devletin geçmişiyle yüzleşmesi için mücadelemizi etmeye devam edeceğiz" dedi.

(Kaynak: DİHA)