Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 663’üncü kez Galatasaray Meydan’ında bir araya geldi. .

 Bu haftaki eylemde, Siverek'te 6 Aralık 1993'te gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın akıbetinin soruldu.

Taşkaya'nın 1985 yıllında cezaevinde iken çocuklarına yazdığı mektuplar da pankartın üzerine bırakıldı.

'22 YILDIR HAYKIRIYORUZ'

Eylemde ilk sözü 20 Şubat 1995'te gözaltına kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç aldı.

Yıllardır Galatasaray Meydan'ından haykırdıklarını ifade eden Karakoç, "Teker teker annelerimizi kaybediyoruz; ama şuana kadar ne bir cevap ne de bir haber almış değiliz" dedi.

22 yıldır adalet aradıklarını dile getiren Karakoç, "Devlet sağır, dilsizi oynuyor. Katiller ise hala aramızda dolaşıyor" şeklinde konuştu.

'ACILARIMIZI ORTAKLAŞTIRDIK'

Taşkaya'nın kızı Serpil Taşkaya ise, "Buraya ilk geldiğim zaman bu sadece benim başıma geldi sanıyordum. Oysa ki benim gibi derin acılar yaşayan o kadar insan varmış ki, kendi acımı unuttum. Burada acılarımızı ortaklaştırdık" dedi.

Taşkaya, "İşkencecilerin katilerin yargılanması için buradayız. Kimimiz bir mezar taşı olsun istedik, kimimiz ise kapılarımızı açık bırakarak sevdiklerimizi bekledik. Devlet bunlarla hesaplaşmaktan korkuyor. Ama devlet şunu bilsin ki geçmişin hesabı verilmeden özgür ve adil bir gelecek hiç bir şekilde olmayacaktır" ifadelerini kullandı.

'FAİLLER YARGILANSIN'

Taşkaya'nın oğlu Şerif Taşkaya ise babasının gözaltında kaybedilme sürecine değinerek, "1980'de babam cezaevine girdi ve ben onu cezaevinde tanıdım. Daha sonra babam cezaevinde çıktı ve çok geçmeden tekrar gözaltına aldı kaybettiler. Dilekçemizi yazacak bir kişi dahi bulamadık. Savcılık 'jandarma ve korucu izin verirse soruşturma açarım' dedi. O günden sonra babamı arıyoruz" dedi.

Adaletin sağlanmasını ve babasının kemiklerin bulunmasını istediklerini aktaran Taşkaya, "Failler A'dan Z'ye yargılansın. Çünkü onlar bu devleti, sistemi zehirlediler" şeklinde konuştu.

'YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRSİN'

Bu haftaki basın açıklamasını Taşkaya'nın yeğeni Sürgün Taşkaya yaptı.

Uluslararası hukukta gözaltında kaybetmenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak nitelendirildiğini söyleyen Taşkaya, “Bu suçu işleyenlerin kişisel sorumlulukları yanında, suçun gerçekleşmesine izin veren yetkililer ile devletin de sorumlu olduğunu belirtir” dedi.

Devletin gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul etmesini isteyen Taşkaya, devletin uluslararası hukuktan ve Anayasa’dan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulundu.

‘AKRABALARI AĞIR İŞKENCE GÖRDÜ’

42 yaşındaki 4 çocuk babası Hüseyin Taşkaya'nın Siverek’te yaşadığını kaydeden Taşkaya, "90’larda Siverek, devletle ilişkisi Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’nda da belgelenen Bucak Aşireti’nin hâkimiyetindeydi. Söz konusu raporda da belirtildiği gibi güvenlik güçleri yetkilerini adeta Bucak Aşireti’ne devretmişti” dedi.

Taşkaya’nın Siverek’teki ağır hak ihlallerini eleştirdiği için güvenlik güçlerinin ve Bucak Aşireti’nin hedefinde olduğunu öne süren Taşkaya, “Bu nedenle evini İstanbul’a taşıdı. Ailesini yerleştirdikten sonra yarım kalan işlerini tamamlayıp İstanbul’a dönmek üzere Siverek’e geldi ve amcası Mehmet Taşkaya’nın evinde yaşamaya başladı. Kısa bir süre sonra 6 Aralık 1993 tarihinde askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular otuz araçlık konvoyla, Siverek’in Bağlar mahallesindeki Mehmet Taşkaya'nın evine baskın yaptı. Evde bulunan Hüseyin Taşkaya gözaltına alındı” diye konuştu.

‘BİZİM EKİP ALMIŞ’

Taşkaya’nın ailesinin jandarmaya, emniyete, savcılığa, valiliğe başvurduğunu ifade eden Taşkaya, “Askeri yetkililer gözaltından kısa bir süre sonra Taşkaya’nın polisler tarafından götürüldüğünü söyledi. Emniyet ve valilik ‘Sedat Bucak’a sorun’ dedi. DYP milletvekili, aşiret reisi korucubaşı Sedat Bucak ‘Bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş; bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor’ dedi. Olayı soruşturmak, suçu ve suçluyu açığa çıkarmak ve suçluların cezalandırılmasını sağlamakla görevli Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı, akrabalarının ve bütün mahallelinin tanıklığında gerçekleşmesine rağmen Hüseyin Taşkaya’nın gözaltına alınmasını ailenin ‘soyut iddiası’ olarak değerlendirdi. Ve herhangi bir delile ulaşılamadığını iddia ederek takipsizlik kararı verdi” diyerek ailenin tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını ve Taşkaya’dan bir daha haber alınmadığını söyledi.

‘ISRARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Taşkaya’nın gözaltına alındığının kayıtlara geçirilmediğini dile getiren yeğen Taşkaya, bugüne kadar akıbeti ve nerede olduğu konusunda hiçbir bilgi verilmediğini ve kaybedenlere suçlarını gizleme, izlerini örtme ve cezadan kurtulma imkanı verildiğini kaydetti.

Taşkaya’nın gözaltında kaybedilmesinden başta Sedat Bucak olmak üzere korucular Ahmet Bucak, Ahmet Ersin Bucak, Halil Beyazkaz, Kemal Üzeyroğlu, İsmet Özeyranoğlu, Mustafa Üzeyroğlu’nun sorumlu olduğunu ifade eden yeğen Taşkaya, “Oğlundan bir haber alamadan 17 Ekim 2015 tarihinde aramızdan ayrılan Fatime Taşkaya’nın bıraktığı yerden Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sorma ve onun kaybedilmesinde sorumluluğu olan herkesin yargılanmasını talep etme ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)