Cumartesi Anneleri, 552’nci haftaki buluşmalarında beyaz Toroslarla kaçırılıp kaybedilen yakınlarını hatırlattı, “AKP düşerse, beyaz Toroslar gelir” diyen Davutoğlu’na, “Beyaz Toroslarınızdan korkmuyoruz” yanıtını verdi.

Bu haftaki eylemde, 27 Ekim 1991 tarihinde evinin önünden beyaz Toros’a bindirilerek kaçırılan ve kaybedilen Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu.

HÜSEYİN TORAMAN NASIL KAYBEDİLDİ?

Hüseyin Toraman, 27 Ekim 1991’de, sabah Kocamustafapaşa’daki evinden bakkala ekmek almak için çıktı. Üç kişi başına silah dayadı ve zorla 34 ATZ 56 plakalı beyaz bir Toros marka arabaya bindirdi. Etrafta toplananların tepki göstermesi üzerine araçtakilerden biri kendilerinin polis olduğunu söyledi. Hüseyin Toraman’ın eşi, tüm yaşananları pencereden gördü. Olaya tanık olanlar polisi arayarak, bir kişinin silahla kaçırıldığını söyledi. Çınar Polis Karakolu’nda olay yerine gelen polisler, müdahale etmeden ayrıldı.

Baba Ali Rıza Toraman, Çınar Karakolu’na giderek, olaya neden müdahale etmediklerini sordu. Karakol amiri, Toraman’ın kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını, bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman, karakol amirinin bu beyanını gizlice kaydetti.

Olayın tanıklarından olan Toraman’ın eşi, savcılığa polislerin eşgalini verdi ve bir tanesini görse tanıyabileceğini söyledi. Ama teşhis yaptırılmadı. Ailenin ve Hüseyin Toraman’ın yoldaşlarının yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı, 24 yıldır Toraman’dan haber alınamadı.

ANNE TORAMAN: OĞLUM EZİLENLER İÇİN MÜCADELE ETTİ

Bugünkü eyleme Almanya’dan gelerek katılan Anne Hatice Toraman, yaşadıklarını anlattı, “Oğlum, ezilenler için, yoksullar için mücadele ederdi. Hiçbir suçu yoktu” dedi. Tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını belirten anne Toraman, yaşadığı acıyı eylem sırasında döktüğü gözyaşları ile ifade etti.

Toraman ailesinin avukatı Gülseren Yoleri de, hukuki süreç hakkında bilgi verdi, tanıklara, delillere ve gönderilen ihbar mektubuna rağmen, dosyanın zamanaşımından kapatıldığını, itirazları üzerine yeniden açıldığını hatırlattı. Av. Yoleri, kayıp dosyalarının cezasızlıkla sonuçlanmaması için adalet mücadelesini yükseltme çağrısı yaptı.

İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan açıklamada, Toraman’ın kaybedilmesinden, Mehmet Ağar, Orhan Kaya, Mesut Yılmaz, Sabahattin Çakmakoğlu, Suat Bilge, Süleyman Demirel, İsmet Sezgin, Seyfi Oktay’ın sorumlu olduğu belirtildi. Ayrıca dönemin TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri Halil İbrahim Çelik, Mehmet Özkan ve Ökkeş Şehdiller’in de sorumlu olduğu kaydedildi.

Açıklamada, “24 yıldır Hüseyin’in akıbetini açığa çıkarmayan, faillerini yargılamayan tüm hükümetleri sorumlu tutuyoruz” denildi.

Bugünkü eylemde kayıp yakınları İkbal Eren, Hanım Tosun, Ali Ocak ve Muzaffer Yedigöl ile milletvekilleri Sezai Temelli ve Sezgin Tanrıkulu da konuştu. Hayrettin Eren’in ablası İkbal Eren, Davutoğlu’nun “beyaz Toros” açıklamasının, kayıplardaki devlet sorumluluğunu bir kez daha açığa çıkardığını belirtti. Eren, açıklamanın “Aba altından sopa göstermek” olduğunu belirtti, “Korkmuyoruz” dedi.

‘BEYAZ TOROSLAR KEFENİNİZ OLACAK’

Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, “Tehditlerinizden korksaydık, bu meydanlarda olmazdık” diye Davutoğlu’na yanıt verdi. Tosun, “Beyaz Toroslar kefeniniz olacak” diye konuştu.

Hasan ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, “Torosları da katliamları da unutmadık. Unutturmayacağız. Sadece kayıplarımızı değil, Roboskî, Soma, Gezi, Suruç, Diyarbakır, Ankara’yı da unutturmayacağız” dedi.

Nurettin Yedigöl’ün ağabeyi Muzaffer Yedigöl, Davutoğlu’na, “Kayıpların tüm bilgileri devletin arşivlerinde. Arşivleri halka açın” diye seslendi.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Beyaz Toroslarla artık kimseyi korkutamazsınız. Ama siz bu meydanlardan korkacaksınız” diye Başbakan Davutoğlu’na seslendi.

HDP İstanbul Milletvekili Sezai Temelli, 7 Haziran’dan yaşanan katliamları hatırlattı, “Anlaşılan bu katliamlar iktidara yetmemiş olacak ki, şimdi Toroslarla tehdit ediyorlar” dedi. Temelli, “Tüm bunlar son bulana kadar hesap sormak en büyük sorumluluğumuz” diye konuştu.

Oturma eylemi, konuşmaların ardından 553’ncü haftada buluşma sözü ile sona erdi. (Sendika.org)