Mısır'da yeni dönem eskisinden daha sorunlu geçecek gibi. Müslüman Kardeşler'i karşısına alan ordu, şu anda kendisini destekleyen kitlelerin en azından bir kısmını bir süre sonra karşısında görecek gibi. Tahrir kitlesinin bir kısmı Mursi karşıtı olmakla birlikte ordunun tavrına da karşı. Bu tavır ileriki günlerde protestoya dönüşme kapasitesine sahip. Ya da bu kitle askeri uygulamaları karşısında doğal olarak muhalefete geçecek. Darbeyi sağlam tutmak için ordunun Selefilerle yaptığı pazarlık, önümüzdeki dönem bütün uzlaşmaların, Selefiler üzerinden yürüyeceğini, Selefilerin onay vermediği herhangi bir plan, taslak ya da ismin kabul görmeyeceği gösteriyor.

Askerlerin, Müslüman Kardeşler'in uzlaşmaz olduğu iddiasıyla yaptıkları darbenin ardından anayasal açıdan (en azından şimdilik) daha katı bir İslami sistemin alt yapısını hazırladığı, bazı maddelerin Müslüman Kardeşleri bile aratacağı söylemek mümkün.

Mursi'nin muhalefetin tepkisini görmez tavrı, demokrasi-sandık indirgemeciliği ne kadar yanlışsa, sokaklara çıkan milyonlarca muhalifin kendi gücüne güvenmeyip ordudan medet umması o kadar yanlıştı. Sokaklara çıkarak Müslüman Kardeşler'in sistemi İslamileştirme iddiasında bulunan seküler kesimler haklı olabilirler, muhalifler arasındaki dindarların siyasal İslam’a karşı olması da anlaşılabilir. Ancak son kertede sivil protesto şeklinde başlayan gösterilerin askere havale edilmesi sakıncası işin sıcaklığı geçtiğinde anlaşılacak. Mısır’daki hava da bunu gösteriyor.

Dün Müslüman Kardeşler'i "yedeğine" aldığını düşünen ordu şimdi kendi geleceği için daha uçtaki Selefilerle pazarlıkta. Onlarsız hareket edemiyor, onların evet demediğine onay veremiyor. Bu durum ordunun siyasal İslam karşısındaki pozisyonuyla ilgili değil. Bu muhtemel anayasa taslağında da net olarak görülüyor.

Yeni anayasa taslağında eskisine göre rejim, daha ağır İslami kodlar içeriyor. Öte yandan grevler sınırlandırılıyor, ifade özgürlüğünün sınırları daraltılıyor. Tüm bunları göz önüne alınca seküler muhalefetin ve özellikle sendikaların bir süre sonra orduya karşı çıkması kuvvetle muhtemel. Yani darbe, bir süre sonra kendi çocuklarını yemeye başlayacak gibi.

Aslında Ordu kendini kurtarmaya, çıkarlarını korumaya çalışıyor. Ordunun Mısır'da siyasi, uluslararası ve ekonomik, evet ekonomik rolü bilinir. ABD ile ilişkilerini unutmamak gerekiyor. Ekonomik açıdan çok zor dumuda olan Mısır’a Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirliği gibi Körfez zenginlerinin darbenin ardından 12 milyar dolarlık yardım paketi açılması manidar.

Bundan sonra kısa vadede

-Bu krizden Müslüman Kardeşler güçlenerek çıkacak. İddia edildiği gibi yeraltına inmeyecek. Ancak eski oy oranını aşması zor. Tahrir’in eski devrimcileri başkanlık seçiminde Mursi için oy kullanmıştı. Bu kez bu olmayacak. Mursi’nin göreve iadesi şimdilik mümkün değil gibi. Ölümlerin artması halinde iç savası ihtimali her zaman var.

- Darbeye giden süreçteki protestolarda işin yoksulluk yönü, Mursi’nin ekonomik başarısızlığı hep ikinci planda kaldı. İhvan’ın en büyük hatası ya da sıkıntısı ekonomiye göz ardı etmesiydi. Siyasal İslam kitleleri bir yere kadar sürükleyebilir. Körfez zenginlerinin hemen muslukları açarak darbeye destek vermesi de bu açıdan değerlendirilmelidir. Asker bu parayla Mısır’a belli oranda nefes aldırabilir.

-İşçi sınıfı ve sendikaların Mübarek’in devrilmesinde önemli rol oynadığı bilinir. Mürsi döneminde yüzlerce grev söz konusuydu. Ordu bu tecrübeyle grevlere sınırlama getirerek işçileri baskı altına almaya çalışıyor. Ama, ters tepme ihtimali yüksek

Ve son söz;

Mısır'ı Türkiye üzerinden okumaya çalışmak sadece anakronik değil komik kaçıyor. Her açıdan farklılıklar ağır basıyor. (T24)