Hakkındaki 12 yaşındaki çocuğu cinsel istismar suçlamasıyla tutuklanan Uşşaki Tarikatı'nın lideri Fatih Nurullah takma adlı Eyüp Fatih Şağban (58), jandarma ve savcılıkta kabul ettiği telefon kayıtlarını mahkemede inkâr etti. Şağban, kızın ailesinin kendisinden para istediğini öne sürdü.

Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye’nin gündemine oturan cinsel istismarcı tarikat lideri Eyüp Fatih Şağban’la ilgili soruşturmayı geçen hafta tamamladı. Şağban’a 18 yıldan 55 yıl 1 ay 15 güne kadar hapis istenen iddianamenin detaylarına ulaştı. Hürriyet'ten Musa Kesler'in haberine göre, iddianamede şu detaylar yer aldı:

Eyüp Fatih Şağban ise gözaltına alındıktan sonra ilk ifadesini jandarmada verdi. Şağban jandarmada, “Akyazı Kuzuluk’ta ve İstanbul’da iki dergâhım var. Ben Kuzuluk’ta kalırım. Üç katlı evimin üst katında ben, orta katında misafirler kalır. En alt kat sohbet amaçlı kullanılır. Bu evi ‘Halvet-i Uşaki’ tarikatı olarak adlandırırız. Bana ‘Şeyh Fatih Efendi’ diye hitap edilir. Müşteki F.A. ve eşini 15 yıldır tanırım. Bir tesisat işi için eşi ve çocuklarıyla gelmişlerdi. Pandemi sürecindeki ulaşım kısıtlamasından dolayı 5 ay kadar kaldılar. Y. (mağdur çocuk) nadiren de olsa yanıma tek başına gelirdi. Y. ve kardeşleri beni gördüklerinde elimi öperlerdi. 27 Ağustos’ta annesi beni aradı. Y.’nin durumunun kötü olduğunu, pedagoga götüreceğini söyledi. Kısa süre sonra çocuğun halası beni aradı. Çocuğu özel hastanelerde pedagoga tedavi ettireceğini söyledi ve masrafları için 10 bin lira istedi” dedi.

Jandarma ve savcılık ifadelerinde Eyüp Fatih Şağban’a mağdurun babası F.A. ile yaptığı, medyaya da yansıyan telefon görüşmeleri soruldu. Şağban konuşmaları kabul etti. Tutuklanması istemiyle sevk edildiği hakimlikte ise hem konuşmaları hem de cinsel istismar iddialarını reddetti. İfadesinde, “Aile benden para sızdırmaya çalışıyor, bana nikâhlamamı teklif ettiler. Ben de ‘Bu kız daha ufak, 18’ine gelsin düşünürüz’ dedim. Ama bu cümleyi neden kullandım bilmiyorum” diyen Eyüp Fatih Şağban, telefon konuşmalarını da reddetti.

İddianamenin sonuç bölümünde savcı, ses kayıtları ve diğer delillerin müşteki anne ve babanın beyanlarını doğrular nitelikte olduğunu belirtti. Mağdur çocuğun beyanlarının ‘hayatın olağan akışına uygun’ olduğunu vurgulayan savcı, halanın beyanlarının da ailenin anlatımlarıyla uyumluğu olduğunu belirtti.