Sokağa çıkma yasaklarının ardından Kürt illerinde çalışan gazetecilere destek için Haber Nöbeti başlatıldı.

Ablukanın olduğu illerde güvenlik güçleri tarafından haber yapmaya çalışan gazeteciler darp edildi, gözaltına alındı ve öldürüldü.

Cizre'de sokağa çıkma yasağı sırasında bodrum katında mahsur kalan ve kendisinden haber alınamayan Azadiya Welat Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş hayatını kaybetti.

İmc Tv kameramanı polisin açtığı ateş sonucu aralarında imc TV kameramanı Refik Tekin’in de olduğu 10 kişi yaralandı.

Haber Nöbeti Cizre’de, Sur’da, Silopi ve Nusaybin’de devam ederken, gazeteciler, Cizre’de, Sur’da, Silopi ve Nusaybin’de gizlenmeye çalışan gerçekleri canları pahasına halka ulaştırmaya çalışıyor.

Cizre’den sokağa yasağı boyunca haber geçen DİHA muhabiri Cihan Ölmez “Devlet burada 300 vatandaşını öldürdü. ‘terörist’ diye 3 yaşında çocuklar katledildi. Bunları yazdığımız için hedef halindeyiz” dedi. JINHA muhabir Handan Tufan da “baskıların artık rutin hale geldiğini” belirtti, gerçekleri yazmaktan geri durmayacaklarını vurguladı.

AKP-Saray iktidarının sokağa çıkma yasağı ilan ettiği kentlerde gazeteciler görevlerini namlu ucunda yapmaya çalışıyor. Canı pahasına haber yapan meslektaşlarımızla dayanışmak için Haber Nöbeti kapsamında Cizre’ye gittik.

Gördük evler, ağaçlar yakılmış yıkılmış, insanlar işkencelerden geçirilmiş.

Gördük, dillerini, kültürlerini yaşamak, eşit yurttaşlık hakkı isteyen insanlar vahşet bodrumlarında yakılarak katledilmiş.

Cizre’de yaşam insanlarla birlikte yok edilmeye çalışılmış, gördük.

Cizre’de gördüğümüz bir diğer şey, sadece yaşananları olduğu gibi haberleştiren meslektaşlarımıza yönelik basık ve şiddet. İlçeye girmek istediğimizde maruz kalmaya başladığımız psikolojik şiddet gün boyu sürdü.

GBT kontrolü ile üzerimizde baskı kurmaya çalışan devlet güçleri, ilçe halkıyla iletişim kurmamızı engellemeye çalıştı. Gerçekleri onların ağızlarından duymamızı engellemek istedi. Halbuki gerçekleri görmek için kimsenin anlatmasına gerek yoktu ki. Yıkılmış, yakılmış Cizre gözler önündeydi.

Sur, Silopi, Nusaybin ve özyönetim direnişinin sürdüğü diğer bölgelerde olduğu gibi Cizre’de de gazeteciler gerçeklerin gizli kalmasını engelledi, halka ulaşmasını sağladı. İşte bu nedenle her an ölümle burun buruna geldiler…

Jin Haber Ajansı (JINHA) muhabiri Handan Tufan ve Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Cihan Ölmez, bu fedakarlıkla çalışan gazetecilerden sadece ikisi.

Tufan ve Ölmez, sokağa çıkma yasağı adı altında katliam gerçekleştirilen günler boyunca maruz kaldıkları baskı ve şiddeti anlattı.

“ÇEKİM İÇİN BİZDEN İZİN ALACAKSINIZ’ DİYEREK ENGEL OLUYORLAR”

Daha önce Ege Bölgesi’nde çalıştığını belirten JINHA muhabiri Tufan, sokağa çıkma yasaklarının başladığı süreçte ilk olarak Nusaybin, ardından da Silopi’de görev yaptığını belirtti. Buralarda da yoğun baskı ve şiddete maruz kaldıklarını kaydeden Tufan, Cizre’ye sokağa çıkma yasağının gündüz saatleri için kaldırılmasının ertesi günü geldiğini söyledi.

İlçeye gelir gelmez devlet güçlerinin zoruyla karşılaştıklarını kaydeden Tufan, “Rahat şekilde tehdit edebiliyorlar. ‘İzniniz var mı? Çekim yapmanız için bizden izin alacaksınız’ diyerek işimize engel oluyorlar” dedi.

Bir saat önce kimlik kontrolü yapan polislerin keyfi olarak tekrar tekrar GBT kontrolü yapabildiğini kaydeden Tufan, “Mahallelerin her yanında asker ve polisler var. İstedikleri her an, her dakika GBT yapabiliyorlar. Hiç peşinizden ayrılmıyorlar” dedi. Tufan bu bu baskı uygulamaları için “neredeyse artık rutin hale geldi” diye konuştu.

‘HER AN ÖLÜM KORKUSU YAŞANAN YERDE HABER YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ’

Sokağa çıkma yasağı ve katliamların sürdüğü günler boyunca Cizre’de gazetecilik faaliyetini sürdüren DİHA muhabiri Cihan Ölmez, bir buçuk yıldır DİHA’da çalıştığını kaydetti. Ölmez, “sonunda söylemem gereken şeyi başında söyleyeyim” diyor ve ekliyor: “Her an gözaltına alınıp, tutuklanmayı bekliyoruz.”

Cizre’de çocuk, yaşlı, genç, kadın, gazeteci ya da başka bir meslekten tüm insanların ayrım gözetmeksizin hedef alındığını ve katledildiğini kaydeden Ölmez, şunları söyledi: “Burada kim olursa olsun ayrım gözetmeksizin herkes hedef halinde. Bizlerde öyleyiz. Zor şartlarda, saldırı altında, insanların her an ölüm korkusu yaşadığı bir yerde haber yapmaya çalışıyoruz. Bir gazetecinin temel gereksinimi olan iletişim ve ulaştırma aracı yok, internet ve elektrik yok. Bir sokaktan diğerine hareket etmek çok zor. Her an saldırıya maruz kalabilir, vurulabiliriz.”

Defalarca kimlik kontrolünden geçirildiklerini, gözaltına alındıklarını kaydeden Ölmez, gündüz saatleri için sıkıyönetim kalkmasına rağmen sahada haber takibi yapmalarının izne tabi tutulmaya çalışıldığına işaret etti. Ölmez, “Farklı herhangi bir kentte olmayan kurallar burada uygulanmaya çalışılıyor” diye konuştu, keyfi uygulama ve baskıların geldiği noktayı özetlemeye çalıştı.

Ölmez şöyle devam etti: “Burada bir bebek ya da 7 yaşında bir çocuk olarak yaşamak da büyük bir zorluk. O nedenle biz kendimizi bu kentte yaşayan insanlardan ayrı bir yere koymuyoruz. Onların yaşadıklarını yaşadık, yaşıyoruz. Bazı insanlardan farklı olarak ise hala hayattayız…”

‘RAKKA’DA DAİŞ’E KARŞI MUHALİF BASIN OLMAK NE İSE…’

Ölmez, Cizre’de yaşananları Suriye’deki iç savaş ve katliamlar ortamına benzetti, “Gazetecilik açısından Rakka’da DAİŞ’e karşı muhalif basın olmak ne ise Türkiye ve Kürdistan’da devlete, iktidara muhalif olarak gazetecilik yapmak aynı şey” diye konuştu. Cizre’de gazetecilik mesleğini sürdürebilmenin zorluklarını tarif etmeye çalışan Ölmez, “Her an seni öldürüp, ‘bir terörist öldürüldü’ diyerek fotoğrafını çekip yayınlayabilirler. Sende diğer insanlar gibi 301-302 olarak kayıtlara geçersin. Onlar için bu kadar basit” ifadelerini kullandı.

‘GERÇEKLERİ YAZDIĞIMIZ İÇİN HEDEF HALİNDEYİZ’

DİHA muhabiri Ölmez, Cizre’de gerçekleştirilen katliam ve süren vahşeti dünya kamuoyuna sadece özgür basının duyurmaya çalıştığına dikkat çekti. Ölmez, “Devlet burada silah taşımayan, suçsuz insanları, çocukları öldürdü. Kentin yüzde yetmişini yaktı, yıktı. ‘Terörist’ diye 3 yaşında çocuklar katledildi. Biz bunları çekip kamuoyuna ulaştırdık. Devlet için bu bir problemdi. Çünkü kamuoyu öldürülenin terörist değil, 3 aylık bebek olduğunu, 15 yaşında bir genç olduğunu öğrendi. Devletin burada ne yaptığını kamuoyu bizim aracılığımızla öğreniyor” şeklinde konuştu.

Devlet güçlerinin yaptıklarını gizlemenin ötesinde vahşi saldırıları meşrulaştırmaya da çalıştığını kaydeden Ölmez şunları söyledi: “Farklı basın kuruluşların çalışanlarını zırhlı araçlara bindirip buraya getirerek, yaptıklarının ne kadar meşru olduğuna ilişkin yalan haberler yaptırdılar, yayınlattılar. O nedenle devletin bizimle problemi var. Çünkü devletin burada yaptıklarını halkın gözüyle bakıp, gerçekten, olduğu gibi yayınlıyoruz. Devlet burada 300 vatandaşını öldürdü, biz bunu ‘devlet operasyon yaptı teröristler etkisiz hale getirildi’ demediğimiz için hedef haline geliyoruz. Burada açık ve net bir katliam yapıldı. İnsanlar sokak ortasında vuruldu, infaz edildi. İşte biz tüm bunlar herkes tarafından bilinmesin istendiği için hala hedef halindeyiz.”

(Haber Nöbeti Bloğu/ İsminaz Temel)