BM İşkenceye Karşı Komite toplantısında, TİHV, İHD ve Ankara Barosu tarafından sunulan alternatif raporlar tartışılacak.

TİHV avukatı Senem Doğanoğlu, evlerin tankla, topla ve tüfekle vurulup yerle bir edildiği bir ortamda "işkence" tanımının lüks kalacağını belirterek, "Siz birisine son sözü olarak 'Su heval su' dedirtirseniz bu işkence tanımının ta kendisidir" değerlendirmesi yaptı.

Her ülkede yaşanan hak ihlalleri ve işkenceyi periyodik olarak ele alan Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite toplantısı Cenevre'de başladı.

Türkiye'nin 2015 yılına ilişkin hazırladığı komiteye gönderdiği rapora karşı Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Ankara Barosu da 2015 yılına ilişkin ihlal raporlarını komiteye sundu. Toplantı'da Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlalleri tartışılacak.

TİHV adına Cenevre'de sunum yapacak olan avukat Senem Doğanoğlu, Türkiye devleti ve hükümeti adına katılacak olan delegasyona işkenceye karşı sözleşmenin uyulmayan maddelerine ilişkin sorular sorulacağını belirtti.

'DEVLET ADINA 19 DELEGOSYAN KATILACAK'

İşkenceye karşı sözleşmenin önemine dikkat çeken Doğanoğlu, "İşkence yasağı üzerinde tartışma yürütülecek bir yasak değil, mutlak yasak olan devlete atfedilen bir eylem biçimidir. 26-27 Nisan'da İşkenceye Karşı Komite'ye devletin yollamış olduğu 19 temsilci katılacak. Bu 19 kişi devletin yapısını temsil ediyor. Devletin sunmuş olduğu rapor var. Komitenin soracağı sorulara karşı Türkiye'nin sunduğu raporu savunacaklar. Daha sonra komitedeki 10 ayrı bağımsız uzmanın sorularına da tek tek yanıt verecekler. Ertesi gün ise cevabı alınmayan sorular tekrar sorulacak ya da sorulara verilen bazı cevapları daha fazla açmalarını isteyecekler" bilgilerini paylaştı.

'6 YILDA HER TÜRLÜ İŞKENCE YAPILDI'

Komite temsilcileriyle rapor sunan STK temsilcileriyle kapalı toplantı yapılacağını belirten Doğanoğlu, "Komitenin toplantısına TİHV, İHD ve Ankara Barosu'nun katılacak" dedi.

İşkenceye Karşı Komite'nin en son 2010 yılında gözlem raporunu yayınladığını hatırlatan Doğanoğlu, 2015 Temmuz ayından itibaren çatışmaların başlamasıyla birlikte yaşanan hak ihlallerine vurgu yaparak, "Zorla yerinde edilmeler, keyfi alı-koymalar, yargısız infazlar, işkenceler mevcut. 6 yıl boyunca insan hakları alanında değerlerin ortadan kaldırıldığı bir hale bürünmüş durumda bunu yazmak ve sınırlı bir sürede anlatmak zordur" dedi.

İşkenceye Karşı Komite'nin işkencenin önlenmesine ilişkin bütün ülkelere sorular yönelttiğini belirten Doğanoğlu, "Bunun kapsamına yargısız infazlar, zorla kaybettirmeler İnsan hakları savunucularının korunması giriyor. Yönelen tehditler de giriyor. Özel başlık olarak cezaevi başlığı da var. Ancak devlet takriben 4 paragraflık cevap verdi ve cevabını yolladı. Bizde o eklerin bir bilimsel niteliğini, olgusal karşılığını ve verdiği cevapların neden böyle olmadığını ve memleketimizdeki insan hakları retoriğini tanımlayarak sunumlarımızı yapacağız" dedi.

Uluslararası sözleşmeler düzeyinde olağanüstü hal rejimi kapsamında olsa dahi hakların özüne asla zarar verilemeyeceğine dikkat çekildiğini belirten Doğanoğlu, "79 gün evde çıkmamayı anlatmak çok güç. Devletin ablukası altına alınan halktan bahsediyoruz. Evine baskın yapılıyor. Topla, tankla ve tüfekle vurulması sadece en üst düzeydir. Bu gerçeklik içinde işkence koca lüks olur. Çünkü birisine son sözü olarak 'Su heval su' dedirtirseniz bu işkence tanımının ta kendisidir. İşkence insanlık onuruna yöneldiği için insan olarak kendilerine özgülenmiş biçimden onlara saldırıldığı için yasaktır" şeklinde konuştu.

'FRANSA SÖZLEŞMEYİ İHLAL ETTİ’

Fransa'nın komiteye savunma yaptığını ve komitenin Fransa'ya olağan üstü hali sorduğuna dikkat çeken Doğanoğlu, Komite Fransa'nın sözleşmeyi ihlal ettiğine karar verdiğini söyledi. Doğanoğlu Fransa'nın savunmasında ise, "Ben teröre karşı mücadele ediyorum dedi. Türkiye'nin vereceği cevap Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne verdiği cevaplardan farklı olmayacaktır. İşte bu nedenle terörle mücadele ile insan haklarının korunması bir araya gelecek şey değildir" dedi.

Avrupa Parlamentosu raporu, ABD Dişişleri Bakanlığı raporu ve Avrupa Konseyi Komiseri'nin ileride çıkacak olan raporun görüşünü hatırlatan Doğanoğlu, "Türkiye Kürdistan kentlerinde yaşam hakkını ihlal ediyor. Burada bir insan hakları perspektifi olmadığı ve açıkça bir 'terörizmle mücadele' olmadığı altı çiziliyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti kendisince açıklayabilir ancak kabul edilebilir olmayacaktır. BM düzeyinde uluslar arası toplum düzeyinde bu kadar sıkışmışken aslında siyasal meşruiyetinin tartışılacağı ve tartılacağı bir yapıya kavuşacaktır" dedi.

(Kaynak: DİHA)