Sendika.Org muhabiri Murat Bay, 8 gün süren ablukanın ardından Cizre’de, Cudi Mahallesi’nde, saldırıların gerekçesi haline getirilen hendeklerin bulunduğu bir barikatta Kürt gençleriyle konuştu. Cizre’ye dışarıdan gelmediklerini belirten ve yaşları 20 ila 25 arasında değişen gençler, yaşananları “Saray’ın savaşı” olarak nitelendiriyor ve buna karşı mahallelerini savunduklarını ifade ediyorlar.

Sendika.Org'un iki bölüm şeklinde yayımlayacağı yazının ilk bölümünde, Cudi Mahallesi’nde direnen gençlerin "Masiro" olarak adlandırdığı noktada nöbet tutan Munzur adlı gençle yapılan röportaj şöyle:

Devlet, Cizre’nin Cudi Mahallesi’ndeki hendekleri PKK’nin kazdığını söylüyor. Bu konuda ne diyeceksin? Kim bekliyor hendekleri?

Yaşamını yitiren 21 kişinin tamamı sivil, aralarında hiç bir gerilla yok. Çünkü şehirde gerilla yok. Saldırıları gerillanın varlığıyla ilişkilendirip meşrulaştırmak istiyorlar. Aramızda kadın arkadaşlar da var. Bazı evlerde anne, kızı ya da gelini, günlük işlerinde iş bölümü yapıp, her evden bir kadın inisiyatif alıp buraya gelerek nöbet tutuyor. Herhangi bir baskın durumunda ise biz gençler devreye giriyoruz. Biz burada yerel halk olarak PKK ile düşünsel olarak beslensek de PKK veya başka bir şeyle direk bağlantımız yok. Yani PKK’nin bizlere fiziki bir yardımı olmuyor.

Peki sana göre devlet bu sokaklara neden girmek istiyor?

Buradaki iradeyi kırmak istiyor. Bu halk sadece bugün değil bütün tarihi boyunca ağalığa, aşiretçiliğe isyan etmiştir. Botan halkı, hiçbir baskıyı, zulmü kabul etmemiştir. Yani bu halk işleyen mevcut sistemi kabul etmiyor.

Süleyman Demirel kendi döneminde bile şöyle diyordu “Cizre’de bir mahalle var. Cudi Mahallesi! Orada gece bir devlet gündüz başka bir devlet var.”

Bu sokaklarda halk var. Yani şimdi Amed’de bile ki biz oraya paytext (başkent) diyoruz.  Orada Kürtçe çok yaygın kullanılmıyor evlerde bile… Bir Diyarbakır şivesi var ama Türkçedir. Bunu milliyetçilik olarak algılamayın bu asimilasyona dair bir eleştiridir. Bu anlamda Botan bölgesi kendini korumuştur.

Günlük yaşamın nedir, ne iş yapıyorsun mesela?

Ben demirciyim, mesela arkadaşlar var sebze halinde çalışıyor. Hepimiz ailemizin geçimlerini sürdürebilecek herhangi bir işlerde çalışıyoruz. Bu hamallık olur, kaynakçılık olur, sebze halinde çalışmak olur, yani herhangi bir iş grubu olabilir.

Ya savaş olmasaydı ne yapmak isterdin?

Savaş olmasaydı… Ben şu an öyle bir dünyayı Türkiye için hayal edemiyorum. Gerçek şu ki, o kadar karanlık bir; hani korku ütopyası diyorlar ya insanların gözüne korku ütopyası resmedilmiş. Cizre’nin küçük çocukları bile artık korkmuyor. Her türlü vahşete tanık oluyorlar ve bu onlar için de normalleşiyor.

Yani devlet Cizre’nin, yani senin de hayallerini çaldı, yok etti demek mi istiyorsun?

Bir bakıma öyle ama madalyon gibi zulmün de iki yanı vardır. Bir yanı sana zulüm ediyor. Doğuştan sahip olduğun temel hak ve özgürlükler ayaklar altına alınıyor ancak buna karşın örgütlenme daha gürleşiyor. İnsanlar dar günlerde birbirlerini tanıyabilirler, buradan da güçlü bir dayanışma çıkıyor.

Rojava’ya nasıl bakıyorsun? Orada yaşanan devrim buraya nasıl yansıyor?

Rojava devriminin Irak Kürdistan’ından çok farklı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle Rojava beni Irak Kürdistan’ından daha çok heyecanlandırıyor. Buradaki bilinç Arap Baharı’yla değil PKK kültüründen gelmektedir. Çünkü orada örgütlenme yeni bir şey değil, yani Abdullah Öcalan’ın Suriye’de kalması da bu süreçte etkili olmuştur.

Rojava’da Kürt kadınları ataerkil baskıya karşı özgürleşmek için ordulaşmıştır ve bütün dünya buna tanıktır. Bir model olmuştur. Rojava bence bütün dünya için sosyalizmin, komünal sistemin, komünal yaşamın bir modeli olmuştur.

Ben de buraya gelmek istiyordum. Rojava’daki özgür kadın atılımı buradaki barikatların ardına nasıl yansıdı? Yani mesela burada neden hiç kadın arkadaş yok?

Feodal dönemde bu coğrafyada kadınlar karanlıktadır. Devletin eliyle güçlenen ağalık sitemi kadınları köleleştirmiştir. Aşiret liderleri güçlerinin kanıtıymış gibi 3-4 kadınla evlenip onları kullanmıştır. Dört eşi olan adama maşallah diyorlardı. Önderlik, kadınları bu baskılardan kurtardı. Kadının kendisini savunabilmesi için mesela PJAK, YJA STAR gibi yapılar ataerkinin yani erk dönemini geçmişte kaldığını erkeklerin yüzüne yüzüne vurmuştur. Kadının katılmadığı hiçbir devrimin başarıya ulaşacağına inanmıyorum.

Bir erkek olarak iktidarını kaybetmek seni rahatsız ediyor mu?

Hayır! Gerçekten etmiyor, çünkü insanı doğuran yani hayatı var eden kadındır. Bu topraklar yüzyıllarca kadınlara çok çektirdi ama Kürtler şimdi bunu değiştiriyor. Ben kendim kadının olmadığı her yerde eksik kalacağımı düşünüyorum.

Peki kadınlar mevzilere ne sıklıkla geliyor?

Kadın arkadaşlar zılgıt çaldıklarında bu bizlere çok büyük bir motivasyon kaynağı oluyor. Kadın arkadaşlar mevzide erkeğe karşı da savaşıyor daha fedakar. Erkek işte kendi gururuna yediremiyor. Erkeğin kadına karşı üstün davranışları erkeklerin eksikliğidir.

Kadın bunu değiştiriyor o zaman. Sende neyi değiştirdi?

Gülüşümü! Gülüşümü kibirden kurtardılar. Bizler Ortadoğu’nun bütün halklarıyla eşit şekilde birlikte yaşayacağız. Bu bir haktır. Bu hakkı ne Erdoğan vermiştir ne Tansu Çiller ne de Doğan Güreş. Bunu biz alacağız. Onun için değişime ilk olarak kendimizden başlayacağız. Bu tıpkı Rojava’da olduğu gibi enternasyonal bir mücadeledir.

Umarım bu barikatlar kalkacak ve abluka dağılacak. Yani hayat normale dönecek. Kendini Türkiye’nin içinde nerede görüyorsun?

Belki arkadaşlar çok farklı düşünüyor olabilir ama bana göre Türkiye, mevcut rejimle yürütüldüğü sürece kendimi bu ülkenin hiçbir kurumsal tabanında göremiyorum. Çünkü devlet burada halkına ‘ben buradayım’, ‘ben güçlüyüm’, ‘egemenim’ şeklinde yaklaşıyor, polis karakollarının tabelasında ‘halkın huzuru, polisin gururu’ yazıyor. Bu apaçık bir yalan. Cizre’de polis, insanlarda huzur bırakmıyor. Polis olmasa gerçekten huzurlu bir ortam oluşur.  Yoksa neden kendi sokaklarımızı kazalım. Bu ilçe için hiç kimse hiçbir şey yapmadı. İlk defa partimiz bu sokakları düzenledi. Bu hendekleri kazarken aslında vicdanımız sızlıyor. Ama buna mecburuz…

Polisin olmadığı yerde suç olmaz mı? Gördüğüm kadarıyla burada hiç polis yok. Mahallelerde suç var mı peki?

Örgütlülüğün biraz azaldığı dönemlerde polisle birlikte fuhuş, esrar yani her türlü pislik Cizre’ye girmiştir. Yani bu devlettin bizi getirmek istediği durumdur. Devlet Cizre’de gençleri sömürmek, benliğinden uzaklaştırmak istiyor.

Suçu devlet mi üretiyor?

Suçu üreten devletin ta kendisi. İlk önce suçu üretiyor, sonra o suça yönelik sözde bir baskı uyguluyor. Bu ikiyüzlülük her yerde sürdürülmüştür. Bir tek Kürt halkına yönelik değil. Bu ikiyüzlülüğü Van’da, Soma’da en son da Hopa’da yaşanan facialarda gördük.

Türkiye’nin batısında Kürtlere yönelik yaşanan saldırılar size nasıl yansıyor?

Biz asla böyle bir oyuna gelmeyiz. Kürt hareketi kesinlikle böyle bir oyuna gelmez. Çünkü bizi büyük bir savaşa doğru çekmeye çalışıyorlar. Nitekim biz savunmada bulunmaktayız. Çünkü işin daha büyümesini istemiyoruz. Bizler halkların kardeşliğine, barışa inanan insanlarız.

Peki önümüzdeki günlerde Cizre’de süreç nereye gider? Cizre için neyi ön görüyorsun?

Önümüzdeki süreç devletin kendisine bağlı. İşte biz devletin yürüttüğü mekanizmaya göre ya da anlık siyasetine göre pozisyon alıyoruz. Hani bizim için çok zor iş değil… Kepçeleri mi yakıyorlar, hendekleri elimizle de kazarız. 21 can verdik ama hiçbir insan geri çekilmeyi düşünmedi bile. İnsanları böyle korku ütopyası ile geri çektirmeye yani katliamla korkutmaya çalışıyor. Ancak bu halk yutmaz. Gerçekten yutmaz. Daha çok gürleşiyor. O bizim sakalımızı kesiyor ama onun kolunun koptuğunu kendisi de bilmiyor. Emperyal güçler her gün kendisine yeni müttefikler arıyor. Devlet bunun farkında mı bilmiyorum ya da bu kadar cahil mi? Aslında devlet aklıselim düşünse, Kürtlerle ittifaka girse dünyada önemli bir güç olur. Bu ülke kurulurken bile Kürtlerin eliyle kurulmuştur. Bu açık seçik tarihlerde yazılı. Kurtuluş savaşından tutun doğu tarafında verilen, doğu cephelerinde verilen savaşlara kadar. Her yerde Kürtler bedel ödemiştir can vermiştir. Bunları görmemek nankörlüktür.

Peki nasıl bir ülke hayalin var? Sorunların sana göre çözümü nedir?

Rojava devrimi Türkiye içinde iyi bir model olabilir. Türkiye çok renkli, çok kültürlü bir ülke… Ben bugün sizi tanımıyorum. Allah’ın verdiği herhangi bir cana baskı uygulasam bence siz de bunu kabul etmezsiniz. Hani burada Türkler empati kurmalı. Ben birkaç gün önce çocukları gördüm, sokaktaki su oluklarından geçen suları içiyorlardı. Yerdeki suları, paslı tulumbalardan su çıkarıp içiyorlardı. Acaba bu kendi mahallelerinde olsaydı bunu bu kadar da görmezden gelebilir miydi?

Kürtlerin Türkiye’nin içinde yaşayan hiçbir halkla sorunu yok. Sorun rejim ile yaşanılan bir sorundur. Ve rejim hiçbir zaman kendisini değiştirmeyi düşünmedi. Her zamana askeri yöntemler denedi. Zap’ta gördük, Güneş operasyonunda gördük, Çekiç operasyonunda gördük. Bu istediği kadar devam etsin. Kürtler daha da örgütlenir. Şimdi her evden bir katılım var. Bu böyle giderse Rojava devrimi gibi kadınlar artık silahı eline alacak ve bütün çocuklar artık örgütlü… Küçücük bir çocuğun ağzını açsan benim söylediklerimin hepsini söyleyebilecek kabiliyette ben bunu düşünüyorum.

Türkiye halklarına buradan ne söylüyorsunuz?

Bence artık Türkiye halkları gözünü açmalıdır. Bu ateş böyle devam ederse sadece Kürdistan coğrafyasıyla sınırlı kalmaz, herkes bunu iyi bilsin ve bu bir tehdit değil. Ama bu, 6-7 ekimde böyle oldu. Biz bunu istemiyoruz. Türkiye halkları artık bunun karşısında durabilir.

Yani bu, mesela asker cenazelerinde ortaya çıkan tablodur. Askerlerin ölümü üzücüdür ama ölümlere karşı çıkış olumludur. Artık komutanların aileleri bile kendi devletine karşı bir tutum sergileyebilmesi gerçekten iyi bir şey. Bu Türkiye halklarının bir savaşı değil emin olun, bu Türkiye’nin savaşı olsaydı ben şimdi Cizre’de savunmada değil, ülke sınırında savunmada olurdum. Bunu Çanakkalelerde gördük. Ama bu Saray savaşıdır. Hiç kimse kendi çocuğunu Saray uğruna feda etmemelidir. Ancak insanlar varsa vatan olur. Sen bütün insanları öldürürsen vatan kimin için kalır?