Gazeteci Yazar Metin Yeğin, CHP’nin başarısının barışı savunmaktan geçtiğini ifade ederek, “Erdoğan rejiminin dış politikada çöküşü, CHP'ye hiçbir şey yapmadan, olduğu yerde dursa bile bir koalisyon ortağı olma imkanı sağlıyor. Ancak bu da tereddütsüz barışı savunmaktan geçiyor. Ama uzak ya da pek yakın olmayan bir sürede başlayacak müzakereye karşı CHP yönetimin tavrı, Bahçeli'nin tavrından farksız. HDP ile birlikte hareket etmeden Erdoğan rejimi yıkılabilir mi?” diye sordu.

Metin Yeğin’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi ve Barack Obama görüşmesine ilişkin değerlendirmelerde  de bulunduğu  ZETE’de yayınlanan “Dış politika tefrikası” başlıklı yazısı şöyle:

Tefrika devam ediyor. Erdoğan rejiminin dış politikada çöküşü doğrudan ABD ve AB çizgisine gelebilmek için elinden ne gelirse yapma çabasına dönüştü. –Bu oldukça da komik görünüyor doğrusu- Uzun mücadelelerden sonra Obama ile görüşebilmek için, sanırım gerçekten bir İŞİD bombalanması yapıldı.

–Sanırım- 101 pare! Top atışıyla ancak 50 dakika zaman ayrıldığında, o görüşmede ne konuşulursa konuşulsun Obama ‘nihayetinde eline tututuşturulan gazete ile fotoğraf çektirebildiği’ için kısa bir süreliğine derin nefes alındı. Hemen ardından gelen açıklamalar bu nefesin derinliğinin yine ancak dizlerine kadar geldiğini gösterdi ama olsun maçın bu bölümünü kurtardık diye düşünüyorlar.

 Halbuki bu düşüşün henüz başlangıcı. Rıza ile bağlanmış rejim sadece nereye çekilse gitmeye kalmayacak aynı zamanda kendi kendine çekilmeye çalışıldığı yerden çok daha ileriye gitmeye meyilli olacak. Ancak bu maçın sonucunu değiştirmez. Rejime adını veren kişi yuvarlanıp gidiyor dışarıya, taç çizgisine doğru.

Bu bahsettiğim –sanırım- gerçekten IŞİD’ın bombalanmasının karşılığı, ne yazık ki çok muhtemel yeni IŞİD canlı ya da ölü bombalarının özellikle turistik yerlerde patlaması anlamına geliyor. Bana göre Antalya’da bir büyük otelde, plajda ya da yine İstanbul’da ve belki İzmir’de her şeye rağmen gelen turistler varsa onlara ve tabii ki Türkiye hükümetine yönelik patlayacak. Artık çoktan Pakistanlaşmış bir Türkiye’de onlarca bombanın her yerde dolaştığını bilmeyen mi var? Hiç mi Frankeştayn filmi izlemediniz? Şimdi bu filmin ikinci bölümü başlıyor.

Başbakanın ağzından uzun süre sonra yeniden müzakere kelimesinin telaffuzu da Erdoğan rejiminin başına rağmen, dış politikadaki çöküşün etkilerinden biri. Bana garip gelen uzak ya da pek yakın olmayan bir sürede başlayacak müzakereye karşı CHP yönetimin tavrı.

Kılıçdaroğlu’nun ‘Önce terörle masaya oturdular. Şimdi savaşıyoruz diyorlar’ açıklaması çok tanıdık gelmiyor mu size? Bahçeli bunu ne kadar zamandır söylüyor? Önlerine gelen ve AKP’nin henüz düşmemiş görünen anket sonuçlarına göre –bu da tahmin- yine milliyetçi oylara oynamak ne kadar mantıklı? Her şeyi bir yana bırakın bu oylar neden bu sözü zaten hep söyleyen sahiplerine, yani MHP’ye değil de CHP’ye dönsün?

Dış politikadaki çöküş Erdoğan rejimini sürüklüyor. Bakmayın siz kompleksli ergen açıklamalarına. Çok yakında olabilecek yurt dışındaki bazı hesapların dondurulmasıyla başlayacak olan süreç, 25 milyar doları bulacak turizm kaybıyla, İran’nın artık akmayan kara parasının üstüne bindiğinde ülkede hala çok karlı neoliberal projeler olsa bile öyle yazın domates bolluğu ile örtülebilecek bir ekonomik açık olarak kalmayacak.

Garip olan;  bu durum CHP’ye hiçbir şey yapmadan, olduğu yerde dursa bile bir koalisyon ortağı olma potansiyeli sağlıyor. Fakat bu da ancak tereddütsüz olarak barışı savunmaktan geçiyor. Daha önce yazdığım gibi ‘CHP içinde olmadan barış müzakeresi olabilir mi? HDP ile birlikte hareket etmeden Erdoğan rejimi yıkılabilir mi?’

Bunu CHP yönetimine anlatabilecek hiç kimse yok mu?