Prof. Dr. Noam Chomsky (MIT), Yard. Doç. Dr. Aslı Iğsız (NYU) ve Yard. Doç. Dr. Zeynep Türkyılmaz’ın (Dartmouth College) katıldığı “Türkiye’de Neler Oluyor? Gezi Protestoları ve Gelecek” başlıklı panelde konuştular.

T24'ün haberine göre, Chomsky panelde yaptığı konuşmada, "Türkiye, entelektüellerin, yazarların, yayıncıların, gazetecilerin çoğu zaman hapis gibi cezalarla karşı karşıya kalmalarına rağmen devletin suçlarını vazgeçmeden protesto etmeye devam ettikleri, benim bildiğim tek ülke. Bu da ABD’de bizim kendi devletimizin yarattığı zulümleri öğrenmeye yönelik çabamızın yeterliliğini sorgulatıyor” dedi.

Aslı Iğsız panel sonrasında verdiği demeçte, “Bugün, Türkiye’de giderek sertleşen bir üslupla otoriterliğe kayış var” dedi.

Zeynep Türkyılmaz ise "Neo-Osmanlılık söylemini ben kullanmıyorum, böyle bir söylem gerçekten bir karşıtlık varmış algısını yaratıyor. Aslında, AKP’nin izlediği politikalara bakıldığında bunun iddia edildiği gibi, Kemalizmin 2. Abdülhamid’in panislamizmiyle karşıtlığı değil tam tersi ‘evliliği’ olduğu düşünülebilir. Bu ideolojik evlilik, sorgulanamaz karizmatik bir liderin yönetiminde kutsiyet atfedilmiş güçlü bir devlet ve ideal vatandaş yaratma projesi" diye belirtti.

CHOMSKY'NİN DİYARBAKIR ANISI: 'O GENÇLERDEN HALA HABER ALAMADIM'

Penelde, son 15 yılda Türkiye’yi sıkça ziyaret ettiğini belirten Chomsky’nin, o dönemki devlet baskısına örnek vermek için Diyarbakır’da verdiği bir konuşmada yaşanan bir olayı aktardığı da kaydedildi. Chomsky'nin, kendisine Türkiye’de o dönem yasak olduğu için Fransa’dan kaçak biçimde sokulmuş, içinde “anadilimizi kullanabilmek istiyoruz” yazılmış olan bir Kürtçe-İngilizce sözlük hediye edildiğini söylediği, daha sonra ise hediyeyi veren gençlerin gözaltına alındığını ve kendisinin onlardan haber alamadığını belirttiği öğrenildi.

'1990'LARDA ABD'DEN TÜRKİYE'YE GİDEN SİLAH MİKTARI SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNE EŞİTTİ'

Türkiye’de 1990‘larda yaşanan köy yakma ve zorunlu göçlere varan devlet terörüne dikkat çeken Chomsky'nin, bu konuda ABD’nin de suçsuz olmadığını, o dönemde ordunun kullandığı silahların yüzde 90’ının ABD’den geldiğini ve 1997’de olaylar tavan yaptığında Clinton döneminde ABD’den Türkiye’ye giden silah miktarının bütün Soğuk Savaş dönemine eşit olduğunu söylediği de belirtildi.

"TÜRKİYE'DEKİ GAZETECİLER DURMADAN PROTESTOLARA DEVAM EDEN TEK ÜLKE"

Chomsky’nin panelde yaptığı konuşmadan bazı kesitler şöyle:

“2005’e kadar Türkiye’de demokratik anlamda iyileşmeler yaşandı. 2005’te Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi almak istemediğini açıkça belli etmesinin de Türkiye’nin politikalarının değişmesinde etkisi oldu. İnsan hakları sorunları çözüldükçe çıtayı daha da yükseğe koymaya başlayan AB, Türkiye’yi istemediğine dair mesaj verdi, bunun nedeni de Avrupalı ırkçılığı idi.

"Thilo Sarrazın’ın yazdığı 'Almanya Kendini Yok Ediyor' isimli kitap Angela Merkel dahil olmak üzere zorunlu olarak eleştirildi, ancak örneğin Merkel, aynı konuşmada çok kültürlülüğün iflas ettiğini savundu.

"2003’ten önce medyanın çok da ilgi duymadığı Türkiye, 2003’te Irak tezkeresini reddederek bir 'insanlık suçu işlemesinin!' ardından ABD kaynaklı basın tarafından cezalandırıldı.

"Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 19 Aralık 2012 tarihli 'Türkiye: Gazeteciler için en büyük cezaevi' başlıklı raporunu dikkate alırsak, basın özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar darbe yönetimlerinden beri bu kadar kötü duruma düşmedi. Aynı zamanda Türkiye’de devlet baskısı diğer alanlarda da çok yüksek bir düzeye erişti. Türkiye, kişi başına terör suçlarından cezaevinde yatan kişi sayısında da birinci.

"Bu noktada terörist organizasyon listelerini ele alırsak, Türkiye’de bu listeyle ilişkili hale gelmenin uzun süre cezaevinde yatmaya neden olabildiğini, ABD’de de bu liste üzerinde hükümetin tek söz sahibi olduğunu ve listenin yargısal düzenlemeye açık olmadığını söyleyebiliriz. Nelson Mandela’nın daha 4 yıl öncesine kadar ABD’nin terörist listesinde olması durumun garipliğini özetliyor.

"'Hrant Dink: İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü' Konferansı sırasında, Türkiye’de fikirlerin nasıl değiştiğini gözlemledim. Türkiye, entelektüellerin, yazarların, yayıncıların, gazetecilerin çoğu zaman hapis gibi cezalarla karşı karşıya kalmalarına rağmen devletin suçlarını vazgeçmeden protesto etmeye devam ettikleri, benim bildiğim tek ülke. Bu da ABD’de bizim kendi devletimizin yarattığı zulümleri öğrenmeye yönelik çabamızın yeterliliğini sorgulatıyor."