Yüzde 80 Şizofreni teşhisi konulan Abdulcelil Karaş Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutulmaya devam ediliyor.

Akıl hastalığı kategorisine giren Şizofreni  hastalarına TCK'nın 32. Maddesi'ne göre sadece güvenlik tedbiri uygulanabiliyor.

Özgürüz’den Ferhat Sevim’in haberine göre, Şizofreni hastası Abdulcelil Karaş, Diyarbakır’da 2006 yılında gözaltına alınarak tutuklandı. 7 ay 10 gün cezavinde kalan Karaş, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Cezavinden çıktıktan sonra psikolojik tedavi gördüğü belirtilen Karaş’a 2016 yılında, yüzde 80 şizofreni teşhisi kondu. Devam eden yargılama sonucunda 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Abdulcelil Karaş, 2 Ocak 2018 günü tutuklanarak Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne konuldu.

‘HASTANEYE GİDERKEN GÖZALTINA ALINDI’

Karaş’ın durumuna ilişkin bilgi veren Erdal Karaş, kardeşinin 2006 yılında cezaevine girdiğinde rahatsızlanmaya başladığını söyledi.

Karaş, “Kardeşim 2007 yılından bu yana sürekli ilaç tedavisi görüyor. Cezaevine girdiği için tedavisi de aksadı. İlaçlar ise cezaevi yönetimi tarafından gecikmeli de olsa kardeşime verildi” diye konuştu.

Karaş, kardeşinin hastane yolunda gözaltına alındığını ifade ederek, gözaltına alındığında polislerin kardeşinin akli dengesinin yerinde olmadığının farkında olduğunu söyledi.

‘UYKU PROBLEMİ ÇEKİYOR’

Kardeşinin cezaevinde tek başına ihtiyaçlarını gideremediğini savunan Karaş şu ifadeleri kullandı:

“Abim cezaevine girmeden önce günlerce dışarı çıkıp eve gelmiyordu. Geri döndüğünde ayakkabılarının olmadığını görüyorduk. Başına bir şey gelmesin diye balkonun kapısını kilitliyorduk, yemeğini biz yedirip banyosunu biz yaptırıyorduk. Kardeşim, kendisine söyleneni bile yapacak durumda değil. Kardeşimi görmeye gittiğimizde kafasını kaldırıp yüzümüze dahi bakmadı, duvarla konuşuyor gibiydik. Sordurduk, koğuşta da kimseyle konuşmuyor. Sürekli şuursuzca hareket ediyor.  Traş ediyorlar, banyosunu yaptırıyorlar ve çamaşırlarını yıkıyorlar. Abdulcelil çok ağır uyku problemi çekiyor ve yemek yiyemiyor.”

‘KARAŞ SERBEST BIRAKILMALI’

Karaş’ın serbest bırakılması için Cumhuriyet Başsavcılığı ve Cezaevi Savcılığı’na gerekli başvuralar yaptıklarını söyleyen Karaş’ın avukatı Şivan Cemil Özen ise hala bir cevap alamadıklarını dile getirdi. Müvekkilinin kendisini tanıyamayacak halde olduğuna dikkat çeken Özen, Karaş’ın serbest bırakılması gerektiğini söyledi.

Öte yandan, Türk Ceza Kanunu’nun 32. Madde’sinde akıl hastalığı nedeniyle suç işleyen kişiler için sadece güvenlik tedbiri uygulanacağı ifade ediliyor.

AKIL HASTALIĞI - TCK 32. MADDE

TCK’nın ilgili maddesi şöyle:

“Madde 32 - (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

TCK MADDE 32 GEREKÇESİ ;

Kusur yeteneğini etkileyen bir neden olan akıl hastalı­ğının varlığı durumunda, kişi işlemiş bulunduğu fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamamakta veya işlediği fiille ilgili olarak irade yeteneği önemli öl­çüde etkilenmektedir. Kişi bu durumda kusurlu olamayacağından, hakkında cezaya hükmedilemeyecektir. Ancak, fiili hukuka aykırı niteliğe sahip oldu­ğundan, kişi hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine başvurula­caktır.

Ayrıca işaret etmek gerekir ki, akıl hastalığı kişinin işlediği her fiil açısından algılama veya irade yeteneği üzerinde etkili olmayabilir. Örneğin, kleptomani akıl hastası olan kişinin hafif değerdeki şeylere yönelik olarak işlediği hırsızlık suçu açısından irade yeteneğinin olmadığı söylenebilir. Ancak, bu kişinin kasten adam öldürme suçunu işlemesi durumunda, malül olduğu akıl hastalığı bu fiille ilgili olarak algılama ya da irade yeteneğini etkilemez.

Kişinin akıl hastası olup olmadığının tespiti ile hastalığının algılama ve irade yeteneği üzerinde ne gibi etkilerinin olabileceğini, davranışlarını ne surette etkilediğini genel olarak belirleme, tıbbî bir konudur. Uzman bilirkişi bu hususu ortaya koyduktan sonra, akıl hastası olan kişinin somut olay açı­sından algılama veya irade yeteneğinin olup olmadığını, akıl hastalığının somut olay açısından kişinin bu yeteneklerini ne ölçüde etkilediğini normatif olarak belirleme görevi, hâkime aittir.

Hükümet Tasarısında akıl hastalığı durumunda kişinin kusur yeteneği, akıl hastası hakkında uygulanacak tedbirler ve bunların usulü aynı maddede düzenlenerek, farklı konuları ilgilendiren hükümler tek bir madde içinde yer almaktaydı. Sistematik açıdan hatalı olan bu düzenleme değiştirilmiştir. Madde metninde sadece akıl hastalığının kusur yeteneğine etkisi düzenlen­miş; buna karşılık, akıl hastaları hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri­nin ilgili bölümde düzenlenmesi uygun bulunmuştur.”

Kaynak: Özgürüz