Aralarında 78’liler Girişimi sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Meclis Üyesi Celalettin Can ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 16’sı tutuklu 29 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması Silivri Cezaevi kampüsü karşısında bulunan İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. 16 tutuklunun katıldığı duruşmada 13 tutuksuz yargılananlar da hazır bulundu. Duruşmayı HDP’den İstanbul’da milletvekili seçilen Hüda Kaya, Musa Piroğlu ve tutuklu yakınları izledi.

MEMİŞ: HDP’DE YÜRÜTTÜĞÜM FAALİYETLERLE SUÇLANIYORUM

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, ilk olarak tutuklu yargılanan HDK aktivisti Can Memiş savunma yaptı. Siyasi parti kapsamında yaptığı faaliyetlerin suç olarak karşısına çıkarıldığını belirten Memiş, HDK’nin yasa dışı olarak lanse edildiğini ve bunu kabul etmediğini söyledi. Memiş, “HDK’nin yüzlerce bileşeni vardır. Eş sözcüsü parlamentoya seçilmiştir. Her yönüyle yasal olan bir konfederasyondur. HDP’de yürüttüğüm faaliyetler nedeniyle yargılanıyorum. Demokratik hakkım olan basın açıklaması karşıma çıkarıldı. Bu basın açıklaması iddianamede ‘sırtını terör örgütüne dayayan bir basın toplantısı’ şeklinde ifade ediliyor. Basın toplantıları asla suç unsuru olamaz. Sosyal medya paylaşımları karşıma çıkarıldı. Paylaşımların hiçbiri bana ait değildir” diye konuştu.  

"EĞİTİM HAYATIM KISITLANDI"
 
Ayrımcılığa maruz kaldığına vurgu yapan Memiş, “Mimar Sinan Üniversitesi’nde sosyoloji okuyorum. Cezaevinde mezun oldum. Eğitim hayatımda kısıtlamalar yaşadım. Avukatlarımın yaptığı itirazlar reddedildi. Kaçma şüphesi olduğum belirtildi. Oysa ben 1999’dan bu yana ailemle aynı yerde ikamet ediyorum. Evlilik hazırlıklıları içerisindeydim. Cezaevindeyken evlendim. Her an nerede olduğum belli. Kaçma şüphemin olmadığı açıktır. Tahliyemi talep ediyorum” dedi.

"HDK İLLEGAL BİR ÖRGÜTÜN UZANTISI DEĞİLDİR"

Memiş’in ardından söz alan HDK üyesi Şamil Altan da HDK’nin kriminalize edilerek illegal bir şeymiş gibi iddianamede yer aldığını belirterek, “İddianamede HDK, KCK-PKK’nin yan örgütü olduğu ifadesi var. HDK asla illegal bir örgütün uzantısı değildir. Kuruluş felsefesi buna uymaz. Başka örgütlerin uzantısı olması eşyanın tabiatın aykırıdır. HDK 80 ilden gelen 821 delegeyle Ankara’nın ortasında kurulmuştur. Şu mantık var; ‘Şamil HDK’lidir. HDK KCK’dir. Öyleyse Şamil KCK’lidir’ bu asla doğru değildir” diye aktardı.

"SELAM VERDİK BORÇLU ÇIKTIK"

Kendisiyle ilgili tüm suçlamaların telefon dinlemelerinden olduğunu ifade eden Altan, “Bir konuşmada ‘toplantıya ara verdik’ demişim. Bu ‘korsan yürüyüş ve mitinglere katılmak ve örgütlemek’ olarak karşıma konuluyor. Selam verdik borçlu çıktık. Yine bir konuşmada ‘şey’ kelimesi illegal faaliyetleri söylemek istemediği için şeklinde bir ifade yer alıyor. Yani baştan suçlu ilan edilmiş. Sol muhalefetin sıklıkla başvurduğu basın açıklamalarını örgütlemekle suçlanıyorum. Bizim bir derdimiz var. Demokrasinin gelişimi için uğraşıyoruz. Terör örgütü denilecek hiçbir etkinlikte bulunmadım. Sizden beratımı istiyorum” diye konuştu.

"AYDIN SAVUNMASINI KÜRTÇE YAPTI"

Daha sonra söz alan Tevgera Jinen Azad(TJA) aktivisti Gülistan Aydın savunmasını Kürtçe yaptı. Savunması tercüman aracılığıyla çevrilen Aydın suçlamaları kabul etmedi ve tahliyesini talep etti.

Aydın’ın savunmasının ardından 78’liler Girişimi Sözcüsü HDP PM üyesi Celalettin Can’ın savunmasına geçildi. Can, “Türkiye toplumu güce göre şekillenen bir toplum. Gücü olmayanı sevmiyor, yok ediyor ve ötekileştiriyor. Fethullah Gülen bugün suçlanıyor ama darbe girişimi başarıya ulaşsaydı kahraman ilan edilecekti. Darbeciliği, güç kültürünü ve demokrasinin önünü açmak amacıyla cezaevinden çıktığım 2000’li yıllardan itibaren demokratik yollarla mücadelenin yolunu aradım. Bunun için 12 Eylül darbesinin üzerinden silindir gibi geçtiği 78’lileri topladım, hak ve özgürlükler alanında çalışmaya başladım. 78’lilerin kamu ve medeni hakları yoktu. Geri kazanmak için mücadele ettik ve kazandık” diye konuştu.

CAN: DARBECİLERİ SUÇLUYORUZ DİYE SUÇLANIYORUZ

İddianamede 78’liler Girişimi’nin 12 Eylül darbecilerinin yargılanması önündeki engeli kaldırmak için yürüttüğü mücadeleyi “örgüt üyeliği” sayan savcıyı işaret eden Can, “Bu ülkede demokrasiyi savunmak suç değildir darbecileri savunmak suçtur. Savcının mantığına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu suçlama ile yargılanmalıdır. Çünkü darbecilerin yargılanması önündeki engelin kalkması için ortak çalışma yaptık. Darbecileri suçluyoruz diye devleti karalamakla suçlanıyoruz. Dünya bize güler. Darbecileri yargılamadığınız, darbelerle yüzleşmediğiniz için darbe üstüne darbe oluyor. 15 Temmuz bundan bağımsız değil” diye konuştu.

"HDK DAVASINA NEDEN DAHİL EDİLDİM?"

Celalettin Can duruşmaya verilen öğlen arasının ardından savunmasına devam etti. Savcının kendisinin HDK’li olduğunu iddia ederek KCK/PKK ilişkisi kurmaya çalıştığını ifade eden Can, “Ancak kayıtların bütününde ve dosya içeriğinde benim HDK’li olduğuma dair bırakalım bir cümleyi, bir kelime dahi yoktur. Bu iddianamede ve dosyada hem benim ve yargılanan diğer 33 insanın telefon konuşmaları iddianamede yer alıyor ve sadece bu telefon görüşmelerine bakılarak bile, benim HDK üyesi olmadığım çok açık anlaşılabilir. HDP’de 2014 yılından itibaren parti meclis üyesiyim. O halde HDK davasına neden dahil edildim ve neden HDK üyesi yapıldım? Kaldı ki, HDK’yi demokratik alanda açık faaliyetlerde bulunan bir kuruluş olarak biliyorum. Eldeki veriler HDP üyeliğimin somut HDK üyeliğimin ise soyut ve temelsiz olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu.

"HİÇ DAĞDA BUZDOLABI YAKALADINIZ MI?"

Sokağa çıkma yasağının olduğu dönemde 'battaniyeni de al gel' kampanyası başlattıklarını belirten Can, “Battaniye ve beyaz eşya kampanyasını HDP açıyor. 78’liler Girişimi bu kampanyaya destek mahiyetinde katılıyor. Cizre, Silopi, Sur halkı binlerce insan evsiz, barksız, battaniyesiz, çadırsız kaldı. Mümkün olduğu kadar çok geniş battaniye toplamamız gerekiyor. Bunun yanı sıra buzdolabı, çamaşır makinesi, set üstü ocak veren olursa onu da alıyoruz. Ama savcı bey, bu ilişkiler içinde bana dava açılıyor. İddia makamı bu battaniye ve çamaşır makinalarını PKK’ye gönderdiğimizi söylüyor. Hiç dağda buzdolabı set üstü yakaladınız mı? Dağdakiler ne yapsın set, nasıl taşısın çamaşır makinasını? Bu iddialarla karşınızda savunmama yapmamam gerekiyor. Bin yıllık devlet dedikleri bu hale mi geldi?” şeklinde konuştu.

"CEYLANPINAR’DA İKİ POLİSİN ÖLDÜRÜLMESİ HATAYDI"

Can, “İddianamede 'Ceylanpınar’da şehit edilen 2 polisin örgüt tarafından öldürülmesini kabul etmenin hata olduğu, saldırıyı üstlenen şahıslara bunu ilettiği yine aynı görüşmede geçen 'Dağ da kabul etti' kelimesi şahsın PKK/KCK terör örgütü kırsal yapılanması ile iletişim halinde olduğu değerlendirilmiştir' diye geçti. Ben arkadaşımla olan bir konuşmada 'İki tane polisin öldürülmesi hataydı. Bunu ‘Muratlar da kabul etti, dağ da kabul etti’ diyorum. Konuşulan olay 22 Temmuz 2015 tarihinde Ceylanpınar’da öldürülen 2 polis olayı hakkındadır. 78’liler Girişimi Sözcüsü ve Akil İnsanlar Heyeti üyesi olmam nedeniyle olayla ilgili birçok soruya muhatap oldum. NTV’ye de çıkıp ‘kim yapmış olursa olsun 2 polisin öldürülmesinin yanlış olduğunu, kanımca karanlık ve karmaşık bir olay olduğunu, sorgulanması gerektiğini’ söyledim. İddianamenin suçlaması, '2 polisin öldürülmesinin hata olduğu saldırıyı üstlenen şahıslara bunu ilettiğim, bunun terör örgütünün kırsal yapılanmasıyla ve PKK/KCK ile iletişim içinde olduğumun' kanıtı olduğu biçiminde. Ama hangi üstlenen şahıslara iletmişim olduğuna dair kanıt yok. Bu konuda bir kayıt, belge, hatta herhangi bir ifade var mı? Yok! Çünkü benim görüşlerim gizli saklı değildir. Bütün görüşlerimi TV ve gazeteler dahil kamuoyuna açık alanlarda söylerim, söylediğimin de arkasında dururum” diye konuştu.

"SİZ IŞİD MİSİNİZ?"

Gaziantep’te IŞİD’in bir düğün salonunu bombalayarak katliam yapmasını protesto için yapılan basın açıklamasına katılmasının suç unsuru olarak gösterildiğini söyleyen Can, “Vatandaşımız katlediliyor. Biz de gidip bunu protesto ediyoruz. Bir grup demokrat IŞİD’i protesto ettiği için terörist oluyor. IŞİD misiniz kardeşim siz?” diyerek mahkeme heyetine tepki gösterdi.

"İSTERİM Kİ ADALET VE VİCDAN KAZANSIN"

İddianamede 39 telefon görüşmesinin yer aldığını belirten Can, son olarak şunları söyledi: “Hiçbirinde şiddet yok. Yasa dışı örgüt yok. Gizli eylem yok. Hepsi yasal ve meşru. Her şey gün ışığında yapılmış, gizlisi saklısı yok. Düşünceler iddianame makamına göre suç sayılıyor. KCK/PKK iddiasında bulunmasının ölçüsü ne? Bu ölçülerin hangisine uyuyorum? Yok. Sadece savcı iddia etmiş. Tüm suçlamaları alt alta sıraladığımızda temelsiz olduğu görülüyor. O halde neden sanık yapıldım? Neden tutukluluk halim hala sürüyor? Çok açık ve net siyaset yaptım. Düşündüm, düşündüklerimi söyledim. İnsanım diyen herkesin yapması gerektiğine inandığım bir mücadele içinde oldum. Sayın Heyet üyeleri sonuçta bir karar vereceksiniz. İsterim ki adalet ve hukuk duygusu galebe çalsın, vicdan kazansın.”

HDP Avcılar üyesi Filiz Yılmaz ise, kendisine yöneltilen suçların hiçbirinin suç unsuru taşımadığını ifade etti. Yılmaz, “5 aydır haksız yere tutuluyorum. Mali müşavirim. Kiramı ödeyemedim. İşimi kaybetme noktasına geldim. Örgüt üyeliği suçunu kabul etmiyorum” diyerek tahliyesini talep etti.

YANGÖZ: HDK ÜYESİ OLMANIN NESİ SUÇ?

HDP PM üyesi Gonca Yangöz de “İddianameme konu edinen ve suç olarak gösterilen barış söylemimden vazgeçmeyeceğim. Hakkımda yapılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Kopyala-yapıştır mantığıyla herkes HDK sözcüsü yapılmış. HDK üyesi değilim. Kaldı ki HDK üyesi olmanın neresi suç? Tahliyemi talep ediyorum” dedi. (MEZOPOTAMYA AJANSI)