Basına yönelik yapılan KCK operasyonunda tutuklanan gazeteci Zeynep Kuray, BDP Siyaset Akademisi’ne yönelik yapılan KCK operasyonunda tutuklanan Profesör Büşra Ersanlı’ya süreci sordu…

 

Bakırköy L Tipi Cezaevi / Zeynep Kuray / ANF

 

KCK iddianamesinin tamamlandığını Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’nde öğrendik. Yöneltilen “suçlamalar” karşısında şaşırmadık. Çünkü bu davanın hukuki değil, siyasi görüldüğünü zaten biliyorduk. Sırf partisi BDP’nin Siyasal Akademisi'nde verdiği birkaç ders gerekçe gösterilerek, KCK yöneticisi olma iddiasıyla hakkında 22.5 yıla varan hapis cezası istenilen Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın durumu, bu gerçeğin en tipik göstergesi.

 

30 yıldır Türkiye’de milliyetçi tarih yazımı ve ders kitapları üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile süreci değerlendirdik.

 

Yürütülen davanın “KCK değil, BDP’yi yargılama davası olduğuna dikkat çeken Ersanlı, iktidarın alternatif bir muhalefet hareketine tahammül edemediğini vurguladı. Kürt sorununun 40 yıldır inkar ve tasfiye ile ‘çözülmeye’ çalışıldığını hatırlatan Ersanlı, tarih kitaplarından dahi Kürtleri dışlayan bir zihniyetin eşitlikten söz edemeyeceğini vurguladı.

 

ANF’ye konuşan Ersanlı, “Günü birlik ufak tefek ‘reform’ benzeri atılımlarla vicdanları rahatlatmak mümkün değil. Böyle düşündüğüm için BDP’liyim” dedi.

 

* KCK adı altında, akademisyenleri; insan hakları savunucularını; avukatları; siyasetçileri; gazetecileri cezaevine sürükleyen, sizin de içinde yer aldığınız bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Kürt sorunu çerçevesinde karşılıklı olarak yürütülen müzakereler kesintiye uğrayınca -ki bunun ne benimle ne de BDP yöneticileriyle alakası var- rehine olarak alındık. İktidar BDP yöneticilerini siyasal hayattan uzaklaştırarak kendisine düşman bellediği kesime, baskı yoluyla bir reaksiyon gösterdi kendince. Bunu yaparken, alternatif bir muhalefet hareketine tahammül edemediğini de ortaya koydu. Bu da tabii çoğulculuğa, uzlaşıya, diyaloga ne kadar değer verildiğinin bir resmidir! Kürt sorununun çözümü -mesela insan haklarının temel prensiplerinden olan anadilde eğitim konusunda- bir diyalog başlatmaktır. Bu zaten BDP’nin başlıca taleplerinden biriydi.

 

* Bugün KCK iddianamesinin tamamlandığı haberi geldi. Siyaset Akademisi'nde ders verdiğiniz için KCK yöneticisi olma iddiasıyla hakkınızda 22.5 yıla varan hapis cezasının istenmesi sizce neyin tahammülsüzlüğü?

- Ben KCK’nin ne olduğunu bilmiyorum. İradem dışında da bilmediğim bir şeye üye olmam söz konusu olamaz. Siyaset Akademisi'nde birkaç kez, KADER için yazmış olduğum “Her Yerde Her Zaman Siyaset: Türkiye’de Siyasal Kültür, Siyasal Sistem ve Kadın” kitabı çerçevesinde ders verdim. Önce DTP’nin, sonra BDP’nin Türkiyelileşme projesi çerçevesinde bu dersin verilmesini ben teklif ettim. Bu tamamen düşünce özgürlüğü ve akademik özgürlükle ilgili bir konudur.

 

Bu konuda, Türkiye’nin 20’ye yakın ilinde CHP’den SHP’ye, AKP’den MHP’ye, HADEP’ten DTP’ye birçok siyasi partiye mensup kadının bir arada olduğu bir ortamda ders verdim yıllarca. Benim iradem açıktır. O da barışçıl çözüm için BDP’de alternatif muhalefet yapmaktır. Haksızlıklara karşı direnişim ve adil olana yöneliş inadım kuvvetlidir.

 

Karakterim, dışarıdan desteklemekten çok, hatasıyla sevabıyla içinde olmaktır. Kadınlar, Kürtler, Aleviler, emekçiler, doğal ve tarihi zenginlikler hepsi ilke olarak yan yana ise, ben de oradaydım. O nedenle, KCK denilen dava zorlama bir davadır. Bu KCK değil BDP operasyonudur.

 

* Son olarak KCK operasyonları kapsamında patlak verdiği de söylenen cemaat ve hükümet arasındaki çatışmada, üst düzey MİT yöneticilerinin de savcılar tarafından ifadeye çağrılması ve dayanak olarak Oslo görüşmelerinin gösterilmesi sizce ne ifade ediyor?

- Bu iktidar mücadelesinin detaylarını bilmiyorum. Basından izlediğim kadarıyla Kürt sorununu ‘bitirme’ noktasındaki üslup farklarına benziyor. Ancak, bitirmenin hedefinde net olarak yasal bir siyasi parti olan BDP ve onun faaliyetlerini engellemek vardır. Böylelikle diyalog dışı bir süreç yaşanıyor. Benim ve diğer BDP’lilerin barışa katkısı yok sayılıyor ve ortadan kaldırılıyor.

 

* Çözüm bu kadar zor mu gerçekten?

- Benim bildiğim 40 yıldır, aynı şekilde inkâr ve tasfiye yoluyla ‘çözülmeye’ çalışılıyor. Ülkemizin, Türkiye’nin tarih kitaplarından tamamen dışlanmış olan bir kültürün, bir toplumun, yani Kürtlerin değil topluluk olarak; haklarının, bireylerinin dahi eşitliğini iddia etmek nasıl inandırıcı olabilir? İş hâlâ bu seviyede... Demek ki zor... Okul, bilgi ve meslek dünyamızda, eşitleme ve paylaşma eğitimi ve atmosferi olmadığı için, maalesef zihniyet değişmedi. Günübirlik ufak tefek ‘reform’ benzeri atılımlarla, vicdanları rahatlatmak mümkün değil. Böyle düşündüğüm için BDP’ye girdim.