Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun, faili meçhul cinayete kurban giden Namık Erdoğan'ın yakınlarını dinlediği toplantıda MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder tartıştı.

 

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan alt komisyon 17 yıl önce öldürülen ve tiyatrocu Yılmaz Erdoğan’ın amcası olan Namık Erdoğan’ın yakınlarını dinledi. Namık Erdoğan’ın kardeşi Naif Erdoğan, kaçırılanların kaçırılışları ve infazların tek elden çıkan bir işlem olduğunu ileri sürerek, “Şeffaf, demokrat, özgür bir yaşam için katkımız olsun diye buraya geldik. Faili meçhulün aydınlanması için buraya geldik” dedi. Namık Erdoğan’ın, ‘babanızı kaçıracaklar ve öldürecekler’ ihbarının yapıldığı gün kaçırıldığını, aynı gün kaçırıldıktan sonra da ‘Babanız elimizde, elimizden kurtulamaz’ diye telefon aldıklarını anlatan Naif Erdoğan olayı şöyle anlattı:

 

“Babam uzun yıllar devlette üst düzey görev yaptı. Müsteşar yardımcısı kaçırılıyor. Bir bürokrat. Emniyete müracaat ettik. Ölüm var ama kişilerin reaksiyonu rahat. Kırıkkale Savcılığı el koydu. Otopsi raporunda 2 el yakın mesafe ateş, beyinde 7 metal parça var. Suikast silahları obje ile temas edince dağılır, uzi olabilir, uzi de herkesin elinde olmaz dediler. Balistik birim incelemesi 2010’da yapıldı. 5 mermi çekirdeğindeki izler kaybolmuş denildi. Delillerin kaybı beklenmiş. 2011 yılında kovuşturmaya gerek yok, denildi. Ankara savcısı da kovuşturmaya gerek görmedi. Çarkın’ın ifadeleri dikkate alınarak şimdi yeniden açıldı.”

 

O dönem Kürt işadamları ve bürokratlara yönelik bir liste olduğu, özel harekat dairesinin yaptığı gibi bir noktaya gelindiğini anlatan Naif Erdoğan, “Yapanlar emir verenler kim belli. Başbakan Tansu Çiller olduğu söyleniyor. Özgürlük adına umut veren incelemeler oldu Ergenekon gibi. Bir umut doğdu içimizde. İşiniz zor. Tabloyu nasıl çözersiniz. Bilmiyorum” dedi.

 

Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan da 17 yıldır iz üzerinde olduklarını ancak, devletin faili meçhul cinayete kurban giden bürokratıyla ilgili hiç yardımcı olmadığını söyledi. Delil yetersizliği nedeniyle soruşturmanın kapatılmasını eleştiren Begüm Erdoğan, bu karardan sonra Ayhan Çarkın’ın ifadeleri ile yeniden dava açma şansı doğduğunu, Ağar ve Çiller için suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.

 

Mermi çekirdeklerinin anında değil 16 yıl sonra balistik incelemeye alınmasını idrak edemediğini belirterek, “Delil karartma bu” diyen Begüm Erdoğan, faillerin ortaya çıkmasını istediğini söyledi.

 

Ergenekon tutuklusu Veli Küçük’ün evinde ele geçen belgelerde babasının adının geçtiğini anlatan Begüm Erdoğan, Kürt olması nedeniyle çıkar çevrelerince yapılmış bir işe siyasi bir süs verildiğini düşündüklerini anlattı.

 

Necdet Erdoğan, aile olarak tüm mercilere başvuru yapmalarına karşın kapıların yüzlerine kapandığını söyledi. 90’lı yılların “Tüm Kürtler potansiyel suçlu. En iyi Kürt ölü Kürt” algısının olduğu bir dönem olduğunu ileri süren Necdet Erdoğan, “Ağabeyim de bir Kürt’tü. Abimin ölümü bu algının siyasi irade tarafından hayata geçirildiği bir cinayet olarak kabul edilir. 100-200 insan faili meçhule gidiyor. Faili malum. Beyaz Toros’a binen insanlar geri gelmiyordu. Tetiği çeken belli. Emri veren belli. İnsanlar ortada. ‘Mehmet Ağar, Tansu Çiller’ diyoruz. Demirel’e kadar gidebilirim” dedi.

 

ESKİDEN ÖLDÜRÜLEN KÜRTLER BUGÜN SADECE TUTUKLANIYORLAR

2005 yılında Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmanın kendilerini umutlandırdığını, İttihat Terakki’den yana askeri vesayeti kaldıran bu iktidarın failleri bulacağına yönelik umudu arttırdığını anlatan Necdet Erdoğan, “Son zamanlarda görüyoruz ki o siyasi irade yeterince görev yapmıyor. Eskiden öldürülen Kürtler bugün sadece tutuklanıyorlar. Versiyon değişti. Bu cinayetteki algım bu” dedi.

 

AKP Milletvekili İhsan Şener, ailenin umutsuz ifadelerinin kendilerini üzdüğünü söyledi. Umudunu yitirenlerin her şeyini yitireceğini söyleyen Şener, “Gerçekten 93-95 yıllarında Türkiye’de gözle görür sıkıntılar yaşandı. Bir anda ortadan kaldırılması kolay değil. Ama bu husustaki siyasi niyet milletin isteği önemlidir” dedi. Şener, balistik raporun 16 yıl sonra çıkmasının abes bir durum olduğunu belirterek, “balistik raporu takip edilmedi mi” diye sordu. Naif Erdoğan bu soruya, “Görevini yapar diye düşünüyorduk. Kasti olarak gönderilmemiş. Takip edilse bile gönderilmeyecek. Yapan belli, zamanaşımına uğrasın isteği” yanıtı verdi.

 

“ACILI BİR AİLEYE BUNLARI ANLATMANIZ YANLIŞ”

AKP Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat, "Kürtler şimdi öldürülmüyor, tutuklanıyor" yönündeki sözlere karşı çıktı. Eronat, “Ben Diyarbakırlı bir insanım. Irkımı söylemeyi fazla sevmem ama ben de Kürt vatandaşı olarak Kürtlerin gerçekten şanssız olduğunu düşünüyorum. Bir zamanlar Ergenekoncuların yaptıklarını şimdi PKK ve KCK yapıyor. Tutuklamaları kastettiniz ama uzun süredir belki Güneydoğu’da yaşamıyorsunuz, bu bölgelere yerleşmiş insanlarsınız. Ben Diyarbakır’da yaşayan bir insan olarak şu anda Güneydoğu’da ve Diyarbakır’da demokrasinin ‘d’sinden bile bahsedemiyorum. Çünkü oradaki insanlarda bu lafa, tersi bir zulüm başladı. Mazlumum diyen insanlar zalimleşti. KCK diyorsunuz… Erkek çocuklarına artık etek giydiriliyor, onurları çalınıyor, onlara eşarp bağlatılıyor. Kürt çocuklarını onurları çalınıyor. Kürt çocukları öldürülüyor. 2006 yılında Koşuyolu’nda 7’si çocuk, 11 kişi katledildi” dedi.

 

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Eronat’ın acılı bir aileye bunları anlatmasının yanlış olduğunu söyleyince Eronat, “Ben de acılı bir anneyim. Lütfen sözümü kesmeyin” dedi. Eronat, şunları söyledi:

 

“O babasını kaybetti, ben evladımı kaybettim. Ama Yunus Emre’nin dediği gibi ben ‘gönüller yapmaya geldim’. Final Dershanesi önünde 6’sı çocuk, biri de benim oğlum, biri baba 7 kişi katledildi. Güneydoğu’da insanlar şu anda pandomim sanatçısına dönmüş durumdalar. Başka bir partiden olduklarını söyleyemiyorlar, kaşlarıyla gözleriyle konuşuyorlar. Necdet kardeşime, ben tutuklamaların neden olduğunu bilemem, hukukçu değilim, yargıç değilim ama bunları da bilmenizi istedim. Güneydoğu’da faili meçhul cinayetler olmasın istiyorum.”

 

ERONAT İLE KURT ARASINDA “YÜREK” TARTIŞMASI

BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt, Eronat’a “12 Eylül 2006’da Koşuyolu Parkı’ndaki patlamada katledilenlerin acısını hissetmiş olsaydınız Veli Küçük’ün ajandasındaki bilgilerden haberiniz olurdu. Veili Küçük o insanların ne şekilde katledildiği, o bombaların nasıl oraya konulduğunu söylüyor. Her söz alışınızda rencide edici olmak zorunda değilsiniz” dedi. Bunun üzerine de Eronat, “Neden siz rencide oluyorsunuz? Siz PKK’lı mısınız BDP’li misiniz?” dedi. Bunun üzerine Kurt, “Sizi bu soruyu sormaktan men ederim” karşılığını verdi. Eronat ise Kurt’a, “Ya siz kimsiniz? Size ne, ben nasıl istersem öyle konuşurum” dedi. Kurt da, “Sizin bakanınız daha iki gün önce PKK’nın içine KCK’nin içine sızdırılıp suç işlemek durumunda olan MİT görevlilerinden söz etti. Eğer bu konuda samimiyetiniz varsa Meclis Araştırma Önergesi verirsiniz, inceletirsiniz, o dönemin tüm olaylarını inceletmeyi taahhüt ederseniz biz de size destek veririz” karşılığını verdi. AKP’nin bu konuda gerekli çalışmaları yapacağını ve her şeyin aydınlatılacağını belirten Eronat, “Yüreğiniz yetiyorsa PKK’nın işlediği…” şeklinde konuştu. Kurt’un, ‘Bizimle yürek yarıştıramazsın” sözleri üzerine de Eronat, “Siz mi, sizde yürek ne gezer” dedi.

 

HALAÇOĞLU VE ÖNDER ARASINDA “BALİSTİK” TARTIŞMASI

MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Namık Erdoğan’ın cesedinin bulunmasının bir mafya görüntüsü verdiğini, çünkü devlet eliyle işlenen cinayetlerde cesedin bulunamadığını söyledi. Halaçoğlu’nun aileye, neden özellikle Kürt olduğu için öldürüldüğünü düşündüklerini ve balistik raporunun 16 yıl gecikmesinin avukatları tarafından neden takip edilmediğini sorması üzerine, BDP’li Sırrı Süreyya Önder, Halaçoğlu’na tepki gösterdi.

 

Önder, “Ben bu konuşmayı baştan sona izleyen bir faili meçhul yakını olsaydım, Erdoğan ailesinin muhatap kaldığı soruları önceden izleseydim bağrıma taş basar bu komisyona gelmezdim. Bir komisyon üyesi, elindeki sadece birkaç sayfalık veriyle aileye dedektiflik yapamaz. Bir komisyon üyesi, burada yakının kaybetmiş bir aileye ‘balistik istediniz mi?’ diye sorma, uygun kavram bulamıyorum. Hukuktan ve hukuki prosedürlerden bihaber şekilde davranamaz. Yakını öldürülen biri devlet kapısında ‘balistiği yapın’ demez. Bu bir kamu davasıdır, kamu bunun bütün balistiğini de halk adına araştırmak zorundadır. Bu soruyu tekrar aileye sormak şu manaya gelir Sayın Halaçoğlu; ‘siz bu konuda gerekeni yapmamışsınız gibi, aile burada mağdurken, ihmalkarlıkla suçlanır. Buna kimsenin hakkı yok. Bu aileye sorulmaz cesaretin varsa devlete sorarsın” diye konuştu.

 

Halaçoğlu, “Sizden mi emir alacağım” diye karşılık verince Önder, “Acılı bir aileyi böyle tecessüse itemezsin. 16 sene sonra balistiği, Adalet bakanına sorarsın, savcıya sorarsın ama aileye soramazsın. Gelen aile Kürtlüğünden sorumlu tutuluyor ya, böyle şey olur mu” dedi.

 

Halaçoğlu’nun sözlerine tepki gösteren, Naif Erdoğan da, “Halaçoğlu’na kalsa bize ‘niye geldiniz?’ diyecek” dedi.

 

Halaçoğlu ve Önder’in tartışması sürerken Begüm Erdoğan da, “Beyler sizin kavganızı dinlemek zorunda değilim, ben derdimi anlatmak için geldim. Siz beni dinleyeceksiniz” diye tepki gösterdi. Begüm Erdoğan, Halaçoğlu’nun “Ben sadece balistik 16 sene sonra geldiği için sordum” sözlerine “Bu devletin görevi” yanıtını verirken Necdet Erdoğan, “Neredeyse katili niye bulmadınız diyeceksiniz” diye tepki gösterdi. Tartışmalar üzerine komisyon toplantısına bir süre ara verildi. Komisyon başkanı Üstün de aileden komisyon ortamı nedeniyle özür diledi.