Kayıp yakınları, 441. kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi.

Kayıplarının fotoğrafları ve karanfiller taşıyan Cumartesi Anneleri, bu hafta 12 Eylül 1994'te gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Kenan Bilgin'in dosyasını açıkladı.

'HER KEMİK BULUNDUĞUNDa SEVİNİYORUZ'

Bu haftaki oturma eyleminde ilk sözü, Urfa'da kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın oğlu Şerif Taşkaya aldı. Geçtiğimiz günlerde Urfa'da bir inşaatta 30-35 insan kemiğinin bulunduğunu hatırlatan Taşkaya, “Bu bizi heyecanlandırdı, acaba diye sevinmeye başladık. Yakınlarımızın kemiklerini bulma umudu bile bizi sevindiriyor. Bizi bu durumlara düşürenler utansın” dedi. Devletin 1990'larda Kürt sorununu kayıplar ve faili meçhullerle çözmeye çalıştığını belirten Taşkaya, “Devletin bize borcu var. Başbakan'ın verdiği sözler var. Sözlerini yerine getirsinler” dedi.

'BU RESİMDEKİLER ONURUMUZDUR'

12 Eylül 1994'te Ankara Dikmen'de durakta gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin, “Kayıplarımız faili meçhul değildir. Failler, katiller bellidir. Onları yakalayıp yargılaması gereken devlettir. Ama bizim devletten bir beklentimiz yok” dedi. Bilgin, “Bu gördüğünüz resimler, bizim onurumuzdur” şeklinde konuştu.

'NE BİR SES GELDİ, NE DE BİR HABER'

Cavit Naci Tarhan da, Kenan Bilgin'in kaybedilişiyle ilgili tanıklığını anlattı. Kenan Bilgin'le birlikte gözaltına alındıklarını, Gölbaşı Karakolu'nda birlikte olduklarını belirten Tarhan, “İkimizi daha sonra ayrı ayrı hücrelere aldılar, ikimiz hakkında da gözaltı tutanağı hazırlanmadı. Benim gözaltına alındığım, ancak 14 gün sonra kabul edildi. Sanırım 3 Ekim'di. Hücrelerde hareketlenmeler başladı. O günden sonra da Kenan'dan ne bir ses geldi, ne de bir haber” dedi.

Avukat Kamil Tekin Sürek, Bilgin davasında Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde yargılanması ve mahkum edilmesi sürecini anlattı. Evrensel Gazetesi'nden Nurullah Nasuhbeyoğlu da, AİHM kararını haberleştiren gazeteleri hakkında dava açıldığını ve mahkum edildiklerini söyledi.

'KENAN'I ANNESİNİN KUCAĞINA TESLİM ETMEK BORCUMUZDUR'

Kayıp yakınları adına bugünkü basın açıklamasını Maside Ocak okudu. “Kenan Bilgin'in kaybedilmesinden sorumluluğu olan, kaybedilmesini engellemek için gereğini yapmayan herkes yargılanmalıdır” diyen Ocak, “Bilgin ailesi, Cumartesi oturmalarını başlatan ve 18 yıldır sürdüren kayıp yakınlarındandır. Anne Fincan Bilgin'in ömrü oğlunu bulmaya yetmedi. 'Kenan'a bir şey olmamıştır, bir gün çıkıp gelir...' umudunu hiç yitirmeden aramızdan ayrıldı. Kenan'ı bulmak, annesinin kucağına teslim etmek hepimizin insanlık borcudur” dedi.

Maside Ocak, dönemin Başbakan'ı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i sorumlu tuttuklarını belirterek, yine dönemin Ankara Valisi Erdoğan Şahinler, Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, görevini yerine getirmeyen savcı Özden Tönük ve savcı Mehmet Ali Karaatlı'nın yargılanmasını istedi. (ETHA)