Boğaziçi Üniversitesi Soma Araştırma Grubu tarafından Soma’da yaşanan ''maden faciasını meydana getiren sosyo-ekonomik bağlam ve politikalar hakkındaki gerçekleri ortaya çıkarmak'' amacıyla hazırlanan ‘’GE-Lİ-YO-RUM Diyen Facia’’ başlıklı rapor açıklandı.

Soma Araştırma Grubu’nun saha gözlem raporları, Soma soruşturması kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu ve bölgedeki madencilerle gerçekleştirilen mülakatlar sonrasında hazırlanan raporda, ‘kazanın asıl sebebinin özel şirketlerin kâr hırsından çok "TKİ vasıtasıyla kamunun kâr ve üretim artışı hırsı’’ olduğu vurgulandı.

Damla Uğantaş’ın T24’teki haberine göre; kazadan sonra bölgeye yapılan yardımların adil bir biçimde dağıtılmadığının ve yaşamını yitiren 301 madencinin ailelerine yapılan yardımlardan yakını kurtulan madenci ailelerinin yararlanamadığının kaydedildiği raporda ‘’Aynı köyden babasını kaybetmiş ve babası sağ kurtulan iki çocuk, iki arkadaş, birine sürekli hediye gelip diğerine hiç gelmemesi üzerine tartışıyor ve babası kurtulan çocuk diğerine ‘Keşke benim de babam ölseydi de ben de bu kadar çok hediye alsaydım’ dedi’’ şeklinde bir aktarıma da yer verildi.

Raporda, Soma'daki çocuklar üzerindeki psikolojik travmaya dikkat çekilirken, "çocuklarda hediye/yardım alınmasıyla baba ölümü arasında kurulan bağa" işaret edildi.

SOMA KÖMÜRLERİ’NİN ÜRETİMİ 2,5 KAT ARTTI         

Maden faciasının yaşandığı Soma/Eynez yeraltı ocağının bir kamu kuruluşu olan Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait olduğu ve müteahhit firma Soma Kömürleri A.Ş.’ye işletme hakkının verildiği hatırlatılan raporda, madendeki üretimin, sözleşmede belirlenen 1,5 milyon tonluk asgari miktarın 2,5 katına ulaştığına dikkat çekildi.

İstanbul Sanayi Odası’nın Ağustos 2013'te yayımladığı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” çalışmasının 2012 yılı sonuçlarında TKİ’nin kamu kurumları arasında yüzde 26,9 büyüme ve 860 Milyon lira ile kârlılıkta 2’nci sırada yer aldığı, 2013 yılında yüzde 14,6 gibi bir büyüme rakamına ulaştığı vurgulanarak, bu büyüme oranlarının iş ve işçi güvenliğine yönelik ihmallere neden olduğu ifade edildi.

Raporda, ‘’Türkiye’deki egemen hegemonik tahayyül kalkınmayı büyük ölçüde büyümeye eşitlemektedir: Adeta bir 'büyüme fetişizmi' olarak değerlendirebileceğimiz bu yaklaşımda, kalkınma sorunsalı gayri safi milli hasılanın kişi başına ortalamasının seyrine indirgenmiştir’’ dendi. Bu yaklaşımın yarattığı sorunlar üzerinde durulan raporda, "büyümenin sürdürülebilmesi için sosyal maliyetler, ekolojik maliyetler, gelir/servet eşitsizlikleri ve tarımdaki dönüşümün göz ardı edildiği, sosyal koruma harcamalarının kısıtlandığı’’ anlatıldı.

Haberin tamamını okumak için tıklayınız