Kendilerini "Boğaziçi Üniversitesi'nden Müslüman öğrenciler" olarak tanımlayan bir grup, Kabe figürlü görselle ilgili kendi aralarında farklı görüşler olmasına karşın, son dönemde hedef gösterilen LGBT+ öğrencilere yönelik "nefret dilinin" son bulması çağrısı yaptı.

BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk'e konuşan "Boğaziçi Üniversitesi'nden Müslüman öğrenciler", Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Melih Bulu'nun istifa etmesi yönündeki taleplerini yineledi.

Bu grup, bu hafta içerisinde yayımladıkları ortak bildiriyle, LGBT+ arkadaşlarının yanında olduklarını söyleyerek her türlü görüş ve inancın özgürce var olabilmesi için "kutuplaştırıcı dilin terk edilmesi gerektiği" mesajını vermişti.

Haberde gerçek adının kullanılmasını istemeyen Boğaziçi Üniversitesi son sınıf öğrencisi Semra, kendisini Müslüman bir genç kadın olarak tarif ediyor ve kamuoyuna yansıyan bildiriyi hazırlama sürecinde neler yaşandığını şöyle anlatıyor:

"Sergideki o eseri ilk gördüğümde evet, ben de kırıldım. Ancak sonra sergiyi düzenleyen arkadaşlarımız durumu açıklayınca öğrendim ki, aslında eser çok büyük olduğu için herhangi bir yere yerleştirilememiş. Bu yüzden arkadaşlarımız eseri, üstüne basılmayacak bir şekilde ortaya koymuş. Sonrasındaki itirazlar gelince tabii yukarı asmışlar."

"Bu konuyu yaklaşık 15 bin kişilik kapalı Facebook grubumuzda uzunca konuştuk. Sergiyi düzenleyen arkadaşlarımız, 'Kırıldıysanız haklısınız, hiçbirimizin böyle bir amacı yoktu" diyerek özür diledi. Aslında biz bu konudaki farklı düşüncelerimizi kendi aramızda tartışarak çözebilirdik ancak sosyal medyada yayılması arkadaşlarımızın gösterilerek linç edilmesine neden oldu. Bu yüzden çok sayıda Müslüman öğrenci arkadaşımızın onayını ve desteğini alan o bildiriyi yayımladık."

Boğaziçi Üniversitesi'nde Bulu'nun rektör atanmasını protesto etmek amacıyla düzenlenen gösteriler kapsamında geçtiğimiz haftalarda bir sergi düzenlendi. Sosyal medyada yayımlanan görüntülerde, açılan sergideki görsellerin yerleştirilmesi sırasında yerde duran ve üzerinde Kabe figürü görülen bir resim yer aldığı görülüyor.

Resmin tam ortasında şahmeran figürü, dört köşesinde de LGBTİ+, lezbiyen, trans ve aseksüel bayrakları yer alıyor. Bu görüntüler başta hükümet yetkilileri olmak üzere birçok kişi ve kurum tepki gösterdi. Gösterilen tepkiler LGBTİ+ topluluğunu hedef alan bir kampanyaya dönüştü.

LİNÇ KÜLTÜRÜNE TAMAMEN KARŞIYIZ

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan bir başka Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Merve ise, "Ben bir Müslüman olarak eserden incinmedim ama bundan rahatsız olan arkadaşlarımız oldu" diyor:

"Biz Müslüman öğrenciler olarak böylesi bir linç kültürüne tamamen karşıyız. Boğaziçi'nde herkes incindiği şeyi söyler ve uzlaşma zemini oluşur. Bu eserle ilgili rahatsızlığımızı dile getirdiğimizde, inanın kimse bize 'Haksızsınız' demedi. Aksine arkadaşlarımız, 'Sizi anlıyoruz, keşke bunun önüne geçebilseydik ve ilk önce kendi aramızda konuşabilseydik' dedi."

"Eğer konuyu ilk önce kendi aramızda tartışsaydık, taraflar mutlaka uzlaşıya varırdı ve hiçbir öğrenci zarar görmezdi. Eseri sosyal medyada 'Müslüman' kimliğiyle yayan ve LGBT+ kulübüne karşı oluşturulan tutumu destekleyen öğrenciler, gruplardan atıldı. Çünkü grup içerisinde bazı arkadaşlar kendilerini tehdit altında hissetti. Bir grupta, sizden nefret ettiğini düşündüğünüz kişilerle birlikte yer almak istemeyebilirsiniz."

MÜSLÜMAN ÖĞRENCİLER MÜNAFIKLIKLA SUÇLANIYOR

Boğaziçili Müslüman öğrenciler, yayımladıkları bildiriden sonra 'münafıklık' ile suçlandıklarını ancak her şeye karşın LGBT+ arkadaşlarının yanında durmaya devam edeceklerini ifade ediyor.

Semra, "Bildiri sonrasında bizi münafıklıkla suçlayanlar, Müslüman olmadığımızı iddia edenler ve bunun algı operasyonu için yalandan yazılmış bir bildiri olduğunu iddia edenler oldu" diyerek şöyle anlatıyor:

"Boğaziçili Müslüman öğrencilerin de kayyum Rektör Bulu'ya karşı düzenlenen protestolara destek olması, elbette barışçıl protestoları karalamak isteyenleri zor durumda bırakıyor. LGBT+ kişilerin linç edilmesine karşı çıkan biz Müslüman öğrencileri münafıklık ile suçlamak onlar için en kolay yöntem. Ancak kişilerin kalbini Allah bilir. Bireysel hataları varsa, o kişiyle Allah arasındadır."

"Bizim yaptığımız şey, herkesin insan hakları çerçevesinde özgürce yaşamasına destek vermek. Boğaziçi'nde herkesin birbirine saygı duyduğu bir ortam var ve biz bu ortamı korumak istiyoruz. Ne zaman bütün kayyum rektörler gider ve rektörlük seçimleri yapılır, bu protestolar ancak o zaman biter."
Lisans ve yüksek lisans eğitimiyle birlikte dokuz yıldır Boğaziçi Üniversitesi'nde eğitim gören Rüya ise, "Müslüman bir öğrenci olarak LGBT+ öğrenci arkadaşlarımın insan haklarını savunduğum için, 'makbul Müslüman sayılmıyorum" diyor:

"Arkadaşlarımız da bizim gibi insan haklarına önem veren kişilerden oluşuyor. Ancak ailelerimiz ya da toplumda yakın görebileceğimiz kimi çevrelerde, LGBT+ arkadaşlarımıza bu desteğimiz normal karşılanmıyor. Tırnak içerisinde kendi mahallemizde ötekileştiriliyor ve yeterince Müslüman görülmüyoruz. Kendimi bu konuda rahatsız hissediyorum ama bu da bizi diğer jenerasyonlardan ayıran şey oluyor."

"Başörtülü bir genç kadın olarak, bir şeyi temsil etmem gerektiği düşünülüyor. Onların aklındaki Müslüman imajından biraz olsun çıktığımızda ve itiraz ettiğimizde elbette zorbalığa maruz kalıyoruz. Size yanlış ve ıslah edilmesi gereken biri olduğunuz söyleniyor. Yani toplumdan en ufak bir farklılıkta ötekileştirilmemeniz için, Müslüman olmanız da yeterli olmuyor."

Merve ise LGBT+ öğrencileri desteklediği için hala çevresinden eleştiri mesajı aldığını söylüyor:

"Bildiriden sonra birileri bizleri yeterince Müslüman olmamakla suçladı ama benim inancıma göre, LGBT+ arkadaşlarıma iddia ettikleri kadar nefretle yaklaşılmaması gerekiyor. Ben bir Müslüman olarak, ortada bir yanlış varsa buna hedef göstererek yanıt verilmesinden rahatsızım. Çünkü ben LGBT+ arkadaşlarıma insan olarak saygı duyuyorum, hangi kimliği seçtikleri beni ilgilendirmiyor. Bu, onların kendi hayatı."

TALEPLERİMİZ GERÇEKLEŞENE KADAR VAZGEÇMEYECEĞİZ

Rüya, İslam'ın çok güçlü temeller üzerinde yükselmiş bir din olduğunu ve sebeple tartışmaya sebep olan eserin kendisini rahatsız etmediğini ifade ediyor:

"İslam, hayatımın her noktasında bana yol gösterebilecek bir din. Kendimi Müslüman olarak tanımlama sebeplerimden biri de İslam'ın çok güçlü temeller üzerinde yükselmiş bir din olduğunu düşünüyor olmam. Dolayısıyla İslam benim için, bu kadar kolay incinebilecek bir din değil. Bu eseri de birilerinin kendisini ifade etmek için kullandığı bir yol, bir sanat eseri olarak görüyorum."

Rüya, iddia edilenin aksine Boğaziçi'nde hiçbir Müslüman öğrencinin 'sadece Müslüman olduğu' ya da 'Kâbe fotoğrafına tepki gösterdiği' gerekçesiyle hedef gösterilmediğini ancak kampüsteki Kâbe fotoğrafını yayan öğrencilerin, Boğaziçi öğrenci gruplarından çıkarıldığını söylüyor:

"Kendi içimizde kıran kırana her türlü tartışmayı yaparız, senelerdir zaten hep bunu yaptık. Konuştuk, anlaştık, özürler diledik. Ama meseleyi insanları hedef göstererek sosyal medyada yaymak; zaten kolayca hedef gösterilen LGBT+ arkadaşları insanların önüne atmak çok yanlıştı ve karşılığında bir şey yapmak gerekiyordu. LGBT+ arkadaşlarımızı hedef gösterenler belirlendi ve hepimizin yer aldığı gruba erişimleri engellendi, bu kadar."

Kamuoyunda dile getirilenin aksine Boğaziçi Üniversitesi'nde Müslüman öğrencilerin azınlıkta olmadığını ifade eden Semra ise, aksine Boğaziçi Üniversitesi'ni tercih etmekte sebebinin burada hâkim özgürlük ortamı olduğunu anlatıyor.

Boğaziçi Üniversitesi'nde Müslüman bir genç kadın olarak ötürü hiçbir zorluk yaşamadığını söyleyen Semra, kampüste her türlü düşünce ya da inançtan arkadaşıyla birlikte yan yana eğitim gördüklerini ifade ediyor:

"Küçüklüğümden beri dindar bir ortam büyüdüm. Ben lisedeyken hala başörtü yasağı vardı ve puanım yettiği halde başımı açmak için imam hatip lisesine gitmek zorunda kalmıştım. Üniversitelerde başörtüsü yasağı varken bile Boğaziçi Üniversitesi'nin bu yasağa karşı durduğunu bildiğim için gönül rahatlığıyla Boğaziçi Üniversitesi'ni tercih ettim."

"Başörtü yasakları zamanında LGBT+ öğrenciler başörtülü arkadaşlarımıza destek vermiş. Biz de şimdi aynı şekilde onların yanında oluyoruz. Onların bu şekilde tehdit edilmesini doğru bulmuyoruz. Protestolarımıza dair çok fazla karalama ve linç kampanyaları yapıldı. Arkadaşlarımız hukuksuzca gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu bizim korkutmak için yapılıyorsa, korkmuyoruz. Taleplerimiz gerçekleşene kadar vazgeçmeyeceğiz."