CHP Bodrum Kadın Kolları Başkan Yardımcısı Yüsra Miskioğlu Uğur Mumcu’nun eşi Gürdal Mumcu’ya hitaben bir mektup yazdı:

Sayın Gürdal Mumcu;

Sizlere eşinizin, tarifsiz acınızın, yüreğinizin kanayan yarasının; bizlerin aydınlanma abidesinin, Uğur Mumcu’nun 27. ölüm yıldönümünde yazmış olmanın güçlüğünü anlayacağınızı tahmin ederek bu satırlarımı iletiyorum. 27 yıldır içinizden geçen zamanın içinizde yarattığı acıyı, dayanılmaz tahribatı doğal olarak en iyi siz biliyor ve yaşıyorsunuz. Bu mektubu şu anda başkan yardımcılığını yaptığım CHP Bodrum Kadın Kolları yönetimi, Bodrum’da yaşayan partili partisiz kadın dostlarım ile paylaştım. Dostlarımın tamamının içtenlikle acınızın ortağı olduğunu iletmek boynumun borcudur. Bodrum’un kapısı, penceresi, bacası aydınlanmaya sonuna dek açıktır. Bunu sizlerde ifade etmiş idiniz. Eşiniz, bizlerinde bir anlamda siyasal rehberi olan Uğur Mumcu buraya geldiğinde, tiyatro yazarı rahmetli Yılmaz Onay’a: “Ne zaman buraya gelsem, havada bir özgürlük kokusu…” diyerek; Bodrum’a ilişkin duygusunu ifade etmişti. Eğer Bodrum’da havada bir miktar özgürlük kokusu var ise; bunda Bodrum’un birazda Uğur Mumcu kokmasının keskin etkisi vardır. Bodrum bu kokusundan; bunu yüreğinde, ciğerlerinde hissetmekten asla vazgeçmeyecektir. Aksi tarihin babası Heredot’un, Artemis’in, Halikarnas Balıkçısı’nın, Karyalı Prenses’in, Neyzen Tevfik’in, Çökertmeli Halil’in memleketini sadece öksüz değil, aynı zamanda nefessiz bırakır. Bu nedenle eşiniz bizlerin sadece karanlık tünelin ucundaki aydınlanma ışığımız değil, aynı zamanda özgürlüğü soluduğumuz nefesimizdir.

Bizlere verdiğiniz: “Korkmamak, yılmamak, susmamak lazım. Bizler isyanımızı dirence, öfkemizi sorgulamaya, acımızı bala dönüştürdük. Bunu da sizlerden gelen, bizi çevreleyen sevginin gücüyle yaptık. Birlikte yürüdük, korkmadık, susmadık ve yılmadık” mesajınızı tüm yüreğimle önemsiyorum. Bunca acı ve bedel ödetilmeye karşın kararlılığınızdan ödün vermeyişiniz bizlerin de mücadele azmini ayakta tutmaktadır. Evet karanlığın ve gericiliğin en büyük mağduru bizler ve çocuklarımızdır. Savaşlarında ha keza… Hayatın düşmanları en çok ta kadını ve çocuğu mağdur eder. Şu an ülkemiz mevcut iktidarı karanlık objektifinden bunun en acımasız ve vicdansız fotoğrafını sunuyor bizlere. Eşiniz hayatını sadece demokrasi, laiklik, bağımsızlık, aydınlanma mücadelesine vakfetmemişti. Onun hayatında kadınların eşitlik ve özgürleşme mücadelesinin özel bir yeri vardı. Bunu da en sıcak bir biçimde siz bilir ve hissederdiniz.

Gürdal hanım birebir temas etmesek de; bizleri, sizin sadece acınızı paylaşan bir hemcinsiniz olarak değerlendirmeyiniz . Uğur Mumcu’nun devrettiği aydınlanma ve özgürlük bayrağını birlikte yükselteceğiz. Bizler sizlerin yüce insanlık idealleri yolunda buluştuğunuz yoldaşlarınızız. Uğur Mumcu’nun ışığı bizleri de hayatın yüceliği ile buluşturuyor. Ölümsüzlük böylesi bir şey olsa gerek. Eşinizin dediği gibi; “Korkaklar her gün binlerce kez ölürler.” İnanın 27 yıldır eşinizin tetikçilerini saklayan karanlık; 24 Ocak 1993’ten beri her gün ölmektedir. Sevgili dostumuz, Bodrum’un yoldaşı Gürdal hanım; hemşerimiz Heredot: “Barışta oğullar babalarını gömerler; savaşta babalar oğullarını gömerler” der. Evet Türkiye; 24-Ocak-1993’de en yiğit evlatlarından birisi ile vedalaştı. Gürdal hanım; Kızınız Özge piyano çalardı. Bu da babasının çok hoşuna giderdi. Suikasttan, büyük kaybımızdan sonra piyano çalmayı bıraktı Özge. “Niye çalmıyorsun kızım”, diye sorduğunuzda, size “En büyük dinleyicimi kaybettim” demişti. “Bizlerde en önemli ışığımızı kaybettik.” Özge piyano çalacak, bizler Uğur Mumcu’nun ışıklı yolunda yürümeye devam edeceğiz. Özge’nin notaları; bu bereketli toprakların ekmek, gül ve hürriyet günleri aydınlığında dans edecektir. Emin olalım ki; Uğur Mumcu’da yüzüne çok da yakışan aydınlık gülümsemesi ile bu muhteşem harmoniyi bulutları aralayarak izleyecektir o güneşli günde… Bodrum’dan yürek dolusu sevgilerimizle…  

24-OCAK-2020