Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 524'üncü haftasında Galatasaray Lisesi önüne bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede?" yazılı pankartı açan Cumartesi Anneleri, kırmızı karanfil ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.

12 Nisan 1981 yılında gözaltındayken kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün akıbetinin sorulduğu eylemde, çok sevdiği çay ve simit Yedigöl'ün anısına pankartın üzerine bırakıldı.

"OĞLUMUN KEMİKLERİ KUCAĞIMDA GÖMÜLMEK İSTİYORUM"

Eylemde ilk olarak Yedigöl'ün annesi Zeycan Yedigöl'in gönderdiği mektup okundu. Anne Yedigöl tarafından kaleme alınan mektupta, "34 yıldır acılarla yaşıyorum, 34 yıldır her gece başımı yastığa 'oğlum neredesin?' diyerek koyuyorum. 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la oğlumun kemiklerinin bulunması için görüştüm ancak, herhangi bir sonuç elde edemedim. Artık çok yaşlandım. Oğlumun kemikleri kucağımda gömülmek istiyorum" ifadeleri kullanıldı.

'SAKIN BİZE ACIMAYIN'

Ardından gözaltında Yedigöl ile birlikte işkence gören Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe de işkence tanıklıklarını anlattı. İstanbul Gayrettepe birinci şube tarafından gözaltına alındıklarını belirten Efe, "Nurettin'e yapılan işkenceye tanık olduk. Kafasına özel bir çiviyle elektrik veriliyordu, gece gündüz işkence gördü" diye konuştu.

Ardından konuşan Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl ise, ağabeyinin Nisan ayında kaybedildiğini söyleyerek, "Bahar ayında çiçekler, güller açar. Ancak bizde ne çiçek ne de gül açtı. Çünkü biz baharı acıyla, ümitsizlikle, kaybolmayla tanıdık" dedi. "Sakın bize acımayın" diye seslenen Yedigöl, devletten ve kaybedenlerden hesap soracaklarını söyledi.

'DEVLETİN KENDİSİ ZATEN DERİN'

Yedigöl'ün ablası Sevim Yedigöl de, ağlayarak yaptığı konuşmasında, "Biz onlardan bağ, bahçe, tarla istemiyoruz. Sadece, kardeşimin mezarında bir Fatiha okumak istiyoruz. Bizim 34 yıldır çektiğimiz acıyı siz, 50, 100 yıl çekin. Hakkımızı size helal etmiyoruz" dedi.

Yedigöl dosyasıyla ilgili bilgi veren Yedigöl ailesinin avukatı Eren Keskin ise, "Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Çünkü devlet değişmiyor. Türkiye'de derin bir devlet yok. Devletin kendisi zaten derin" ifadelerini kullandı.

TÜM BAŞVURULAR SONUÇSUZ KALDI

Konuşmaların ardından haftanın basın metnini kayıp yakını İkbal Eren okudu. Yedigöl'ün 12 Nisan 1981 yılında İdealtepe'de bulunan bir eve yapılan baskınla gözaltına alındığını söyleyen Eren, Yedigöl'ün götürüldüğü Gayrettepe 1'inci Şube'de Mete Altan'ın başında bulunduğu işkence timi tarafından sorgulanıp işkence edilmesinin ardından kaybedildiğini söyledi. Yedigöl'ün kaybolmasının ardından, baba İsmail Yedigöl'ün Emniyet Müdürlüğü'ne, MGK'ya, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'na, Başbakanlığa, Adalet Bakanlığı'na, İstanbul Valiliği'ne, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na başvurduğunu ancak tüm başvuruların sonuçsuz kaldığı bilgisini veren Eren, " Soruşturmalar, olayın açığa çıkartılmasını, sorumluların tespit edilmesini ve cezalandırılmasını sağlayacak etkinlikte yürütülmedi" diye konuştu.

Son olarak İHD avukatları tarafından 2 Mart 2011 tarihinde Sultanahmet Savcılığı'na yapılan suç duyurusu hakkında savcılığın zaman aşımı nedeniyle "kovuşturmaya yer yok" kararını verdiğini ifade eden Eren, karar üzerine de AYM'ye başvurulduğunu ve şu an kararı beklediklerini söyledi.

Eren, Yedigöl'ün kaybedilmesinden, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1'inci ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı General Necdet Üruğ, Sıkıyönetim Adli Müşaviri Hakim kıdemli Albay Durmuş Aşken, Başbakan Bülent Ulusu, 12 Eylül'ün askeri savcısı Faik Tarımcıoğlu, İçişleri Bakanı Selahattin Çetiner, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube Müdürü Tayar Sever ve sorgu timi şefi Mete Altan'ın sorumlu olduğunu söyledi. (DİHA)