KCK operasyonu adıl altında çok sayıda Kürt siyasetçinin tutuklanması ardından farklı bir süreç yaşanmaya başlandı.

 

PKK’nin esir alma, gözaltı ve tutuklama eylemleri özellikle 2011 yılından itibaren yoğunlaşmaya başladı. Asker, polis ve korucuların esir alınmasının yanı sıra, sivillerin de gözaltına alınması bu operasyonlara yeni bir boyut kazandırdı.

 

Türkiye bugün tartışmasız bir şekilde 600’ü aşkın tutuklu ile öğrenciler, 500’ü aşkın tutuklu ile BDP’li kadın aktivistler, 100’e yakın tutuklu ile gazeteciler, 40 dolayında tutuklama ile sendikacılar, bir o kadar tutuklama ile avukatlar, tutuklanan 32’si belediye başkanı ve 8’i vekil olmak üzere seçilmişler ve yüzlercesi tutuklu çocuklar açısından da dünyanın en büyük cezaevi durumunda.

 

Yine çok sayıda aydın ve insan hakları savunucu da cezaevlerinde bulunuyor. Tutuklama gerekçeleri arasında ise “kanıt” dışında her şey var. Hukuksal gerekçesi olmayan siyasi operasyonlarda tutuklananlar akıl almaz ağır cezalarla karşılaşıyorlar. İHD’ye göre 2011 yılına 12 bin 600’e yakın kişi gözaltına alındı, bunlardan 3 bine yakını tutuklandı.

 

“ESİR ALMA VE TUTUKLAMA POLİTİKAMIZ SÜRECEK”

PKK’nin askeri kanadı HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi, 24 Mayıs günü ANF’de yayınlanan mülakatında şunları söyledi: “Bilinmeli ki esir alma ve tutuklama politikalarımız devam edecektir. AKP’nin yürüttüğü kirli savaş politikalarına alet olan ve içinde yer alan herkes tutuklanma maksadıyla hedeflenecektir. Bu askeri hedef oldukları anlamına gelmez. Çünkü artık Kürdistan’da sömürgeci hukuk işlemeyecektir. Demokratik Özerk Kürdistan hukuku işleyecek. Yurtsever ve demokrat insanlar 12 Eylül’ün faşist yasalarına göre suçlu olarak görülüyor. Ama bilinmeli ki esas suçlu olanlar AKP’ye hizmet eden ve halkımıza karşı suç işleyenlerdir.”

 

ESİR ALMA, GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR

28 Mayıs’ta Ağrı Dağı eteklerinde bulunan Korhan Yaylası'nda yol yapım çalışması yaparken bölgeden dönen 3 otomobili durduran HPG’liler, otomobilleri ateşe verdikten sonra mühendis Mehmet Tan, avukat Serkan Gültekin, müteahhit Fikri Güner, marangoz Zafer Alagöz ve 6 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltıların gerekçesi öğrenilemedi.

 

23 Mayıs günü Diyarbakır’ın Lice ilçesi Bayırlı Köyü sağlık Mahallesinde HPG’liler biri kadın 10 kişiyi gözaltına aldı. Geçen yıl 3 militanın yaşamını yitirdiği olay kapsamında gözaltına alındığı belirtilen köylüler, 26 Mayıs akşamı serbest bırakıldı.

 

17 Mayıs günü Bitlis merkeze bağlı Çeltikli köyü yakınlarındaki Hemkok mevkiinde bir yol kesme eylemi gerçekleştirildi. 15 kadar aracı durduran militanlar köy muhtarı ve korucu Arafat Melek ile İlyas Demir, Davut Melek, Fesih Bodur, Sıddık Bodur ve Burhan Çapar adlı korucuları tutukladı. Eylem sırasında gerillalar koruculara ait bir aracı da ateşe verdi.

 

12 Mayıs günü Diyarbakır’ın Kulp ilçesi ile Muş arasında bulunan Şenyayla mevkiinde yol kontrolü eylemi yapılarak, “AKP Kulp ilçe Başkanı ve Korucu başı olan Veysel Çelikyargılanmak üzere” tutuklandı.

 

Ayrıca 2011’den bu yana da PKK’nin elinde olanlar da var. Astsubay Abdullah Söpçeler ve uzman çavuş Zihni Koç, 9 Temmuz 2011’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, kaymakam adayı Kenan Erenoğlu aynı yıl 12 Ağustos’ta Muş-Kulp karayolu üzerinde yapılan kimlik kontrolü sırasında, uzman çavuş Kemal Ekinci 1 Ekim’de Şırnak merkezde, polis memuru Nadir Özgen ise 10 Eylül’de Van’ın Çatak ilçesinde kaçırılmıştı.

 

HÜKÜMET SESSİZ, KAÇIRILANLARIN AKİBETİ NE OLACAK?

AKP hükümeti kaçırılanlar konusundaki sessizliğini sürdürüyor. Hükümet esir asker ve polislere ilişkin henüz kamuoyuna resmi bir açıklamada bulunmadı. Peki bu esirlerin akibeti ne olacak? Nureddin Sofi şunları söylüyor: “Elimizdeki esirlere ilişkin uluslararası kurallar neyse onu esas alacağız. Bazı şartlar temelinde biz elimizdeki esirleri bırakacağız. Kimi barış yanlısı ve insan hakları savunucusu çevrelerin girişimleri var. Ama bilinmeli ki çözüm tek taraflı olmaz. Tek taraflı fedakarlık yapılmaz ve sonuç da almaz. Bu anlamda bu esirlerin ailelerinin üzüntülerine anlam veriyoruz. Ama esirlerin aileleri de bilmeli ki, bu durumun bu kadar uzamasının temel sorumlusu Türk devleti ve AKP hükümetidir. Bu işin sorumlusunun ve muhatabının Türk ordusu ve hükümetinin olduğunu bilmeleri lazım. Kendi çocuklarına sahip çıkamayan bir ordu ve devlet söz konusudur.”

 

6 KORUCUNUN AİLELERİ İLELEBET ELLERİNE SİLAH ALMAYACAKLARINI SÖYLEDİ

Bitlis Merkeze bağlı Çeltikli Köyü yakınlarında 18 Mayıs 2012 günü HPG’liler tarafından gerçekleştirilen yol kontrolünde, Çeltikli köyü muhtarı olan korucu Arafat Melek ile İlyas Demir, Davut Melek, Fesih Bodur, Sıddık Bodur ve Burhan Çapar adlı korucuların tutuklanması ardından aileler Bitlis İHD temsilciliğine başvurdu.

 

Korucu yakınlarından İdris Demir, Abdulhalık Badur, Cabbar Badur ve Hüseyin Menek İHD Bitlis Temsilciliğinde bir basın toplantısı düzenlediler. Ailelerin yazdığı metni okuyan insan hakları aktivistlerinden Hikmet Fidan başvurucuların yakınlarının serbest bırakılmasını talep ettiklerini belirtti.

 

Basın metninde bölgede 30 yıldan fazla bir süredir devam eden savaşın tarafı olmayacaklarını, yakınlarının "kaçırılmaları"nın ardından samimiyetlerini ve iyi niyetlerini göstermek amacıyla devlet tarafından koruculuk amaçlı kendilerine verilen silahları Çeltikli Karakol Komutanlığı’na teslim ettikleri dile getirildi.

 

Bugüne dek yaşanan ve en son 15 kadın militanın hayatlarını kaybetmesine neden olan operasyonun, resmi makamlar ve askeri yetkililer ile medya tarafından Çeltikli köyü kırsalında yapılmış gibi gösterilmesine itiraz ededen aileler, “Operasyon öncesi köy korucularımızın operasyonlara çıkmama kararı aldığı kamuoyu tarafından bilinmelidir. Kayıpların ardından medyada ve resmi açıklamalarda yer alan bilgilerin köy korucularını yıldırmak ve köyümüzü hedef gösterme amaçlı olduğu bilinmelidir” dedi.

 

İHD Bitlis Temsilcisi Hasan Ceylan, yaptığı açıklamada savaşın son bulması yönünde çabaların arttırılması gerektiğini söyledi. Savaş ve şiddette ısrar edilmesinin sorunu daha da kronikleştireceğini belirten Ceylan, “Buradan PKK güçlerine alıkonulan kişilerin serbest bırakılmaları yönünde çağrı yaparken; AKP hükümetine de operasyonları derhal durdurarak Oslo görüşmelerinin kaldığı yerden devam etmesi çağrısında bulunuyoruz. Savaşın ve şiddetin, Kürt Sorunu’nu çözmek bir yana sorunu gün geçtikçe daha da derinleştirdiği ortadadır. Geldiğimiz noktada, tarih ve geçmişte yaşananlar; diğer ülkelerin pratikleri bizlere şunu göstermiştir ki bu sorunun tek çözüm noktası karşılıklı diyalogdan geçmektedir” dedi.