Ali ihsan Aksamaz / Demokrat Haber İstanbul

 

Milliyet Gazetesi’nde 21-22 Mayıs 2012 tarihlerinde Miraç Zeynep Özkartal imzasıyla “Özgürlük bahçesi mi? Günahlar şehri mi?” ve “Hopa’da ticaret ‘Sarp’a sardı!” başlıklı iki haber yayınlandı. Bu haberler; Batum’a, Batum’un halkına, tarihine, büyüklerimize, Doğu Karadeniz Halkına, Lazlara, Gürcülere ve Hemşinlilere karşı saygısızlık içeriyordu.

 

Demokrat Haber’de yazdıklarımla bir aydın duyarlılığıyla bireysel tepkimi dile getirmiştim. 24 Mayıs 2012 tarihinde Basın Konseyi’ne bir dilekçe ile başvurarak, bu haberden dolayı Milliyet Gazetesi ve muhabir Miraç Zeynep Özkartal kınanmasını talep etmiştik. 26 Mayıs 2012 Cumartesi günü ise, bize destek veren kimi Çerkes, Hemşinli ve Kürt dostların da desteğiyle Galatasaray Lisesi önünde Laz ve Gürcü aydınları olarak ortak bir basın açıklamasında bulunmuştuk. (>>>)

 

Laz ve Gürcü aydınlarının birlikte dayanışma göstererek kolektif olarak ortaya koydukları bu haklı eylem basında yankı bulmadı. Konuya taraf olması gereken dernek ve kuruluşlar çok büyük ölçüde kulaklarını tıkadı; gözlerini yumdu. “Yöre basını” da, Milliyet Gazetesi’nin bu yayınları sanki Afrika’nın bir ülkesinde aitmiş gibi davrandı; tek satır yazmadı. Rize ve Artvin milletvekilleri de tepkisiz kaldı.

 

Sonunda Milliyet Gazetesi ve Miraç Zeynep Özkartal’dan bir “özür” geldi. 29.05.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nin “Ombutsman Köşesinin” alakasız bir yerinde yayınlanan “özür”ün özürü kabahatinden büyük: “Yanlış Anlaşılmaya Özür!”

 

Biz yanlış anlamışız. Bu sebepten özür diliyorlarmış. Benim yaptığım eleştirilerden birkaç satır da yer verilen “Ombutsman Köşesi”nde şöyle deniliyor: “Muhabirimiz Miraç Zeynep Özkartal Milliyet Okur Temsilcisi’ne şu açıklamayı yaptı: “Gazetenin birinci sayfasında yapılan ‘Günahlar şehrine giriş 1 TL’ başlıklı anonsuna ben de birçok mesaj aldım. ‘Günahlar şehri’ tanımlaması bana, ya da yazı işlerimize ait değildir. Sanırım sözcükler başlığa taşınırken diğer alıntılarda yaptığımız gibi tırnak içine alınmamış olması, bizim Batum’u böyle tarif ettiğimiz algısını oluşturdu. Oysa ki yazının içinde de görüleceği gibi, kimi Hopalılar tarafından Batum böyle tanımlanmaktadır. Bizim yaptığımız sadece aktarmaktır. Türkiye ve Gürcistan’da yaşayan Gürcülerin üzüldüklerini bilmek beni de üzdü. Yanlış anlaşıldıysam özür dilerim.”

 

Miraç Zeynep Özkartal’ın bu söylediklerini okuyunca ben de herkes gibi bunun bir özür olmadığını anladım. Öyleyse kabahatli kim?

 

Miraç Zeynep Özkartal cevap veriyor: “Kimi Hopalılar” ve “tırnak.” Kim bu “kimi Hopalılar”? Belli değil! Hem öyle diyenler olsa bile bunu başlığa çıkartmanızın sebebi ne? Yalnızca aktarmışmış. Bu habere üzülenlere o da üzülmüşmüş. Yanlış anlaşıldıysa özür dilermiş. Yanlış anlaşılan bir şey yok. “Özür” de özür değil. Miraç Zeynep Özkartal’ın bu “özür” tavrı bile samimi davranmadığını gösteriyor. Bu haberini ve özür dilemesi gereken diğer haberlerini gözden geçirmesini öneriyorum. Bu hanımefendiye yaptığının da gazetecilik olmadığını hatırlatmak isterim.

 

Komşumuz bir kent olan Batum’a ve halkına ve Doğu Karadeniz halkına; Lazlara, Gürcülere, Hemşinlilere bütün bu saygısızlıklar yapılırken Rize ve Artvin Milletvekilleri ne yapıyor?!

 

Bugünlerde Doğu Karadeniz’de insanlar ayağa kalkmış çay üretimindeki sorunlarını ve doğalarının katledilmesine karşı seslerini duyurmaya çalışıyor; çareler arıyorlar. Rize ve Artvin Milletvekilleri ne yapıyor? Susuyorlar! CHP’li vekil ve kimi partili yöneticilerin, halkın doğal tepkileri sırasında kameralara ve fotoğraf makinaların poz vermeleri ve onlarla birlikteymiş gözükmeleri çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Bu bir klasik muhalefet partisi tavrıdır. İktidar partisine karşı halkla birlikteymiş gibi görüntü vermeye çalışılmasından öte bir davranış değil. Aynı takım taraftarı gibi bir tutum sergiliyorlar. Oysa hem yörenin hem de bu ülkenin çözüm bekleyen çok önemli ve ciddi sorunları var. CHP’li bir vekilin meclisteki “çay şovu” da bunun bir tezahürü. Görüntü kurtarılmaya çalışılıyor.

 

Rize ve Artvin milletvekilleri, oy aldıkların yöre halkının çayda emeğinin sömürülmesine karşı, doğalarının tahrip edilmesine karşı ve halkın tarihsel, kültürel ve dilsel varlıklarının yaşatılıp geliştirilmesi konusunda da somut bir düşünce ve projeye sahip değiller.

 

21-22 Mayıs tarihli Milliyet Gazetesi ve Miraç Zeynep Özkartal, yöre halkına saygısızlık yapmıştır. Rize ve Artvin milletvekilleri bunun karşısında sağır, köl ve dilsizdir. Rize ve Artvin milletvekillerinin sağır, köl ve dilsizliği yalnızca bugünkü davranışları değil.

 

7 Haziran 2004 Pazartesi günü TRT diğer anadillerinde sınırlı da olsa yayına başladığı zaman, Rize ve Artvin milletvekillerinin Lazca, Gürcüce ve Hemşince yayınların da neden yapılmadığı konusunda bir soruları oldu mu? Hayır! Daha sonraki tarihlerde ise, TRT’nin Lazca, Gürcüce ve Hemşince de yayın yapması konusunda Rize ve Artvin milletvekillerinin bir çabası var mı? Yok!

 

Kimi zaman “Milli Şef”in partisinin il başkanı, valisi ve belediye başkanı gibi ve “Soğuk Savaş yılları”nın bürokratı gibi davranan Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, Lazların Laz olmadığını söyleyecek kadar ileri gittiği zaman, Rize ve Artvin milletvekilleri kendisine ne cevap verdiler? Hiç!

 

Önce anadili eğitimi talebini bölücülük sayan ardından da çok geçmeden CHP Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi ile birlikte siyasi partilerin Türkçe'den başka dillerde de faaliyette bulunmasını öngören kanun teklifini TBMM Başkanlığı'na sunan Muharrem İnce’ye Rize ve Artvin milletvekilleri, “bu ne yaman çelişki” deyip hangi tepkiyi gösterdiler?!

 

Rize ve Artvin milletvekillerinden anadili Lazca, Gürcüce veya Hemşince olanlar meclis biyografilerine bunu yazdırabildiler mi?!

 

Açıkça görülüyor ki Rize ve Artvin milletvekilleri bu konularda sınıfta kaldılar.

 

Vekillerimiz “Milli Şef” ve “Soğuk Savaş” dönemleri bilgi, algı ve duruşlarını çok geçmeden değiştirmeli ve bugünde yaşamaya başlamalılar.