Vicdanı retçi ve insan hakları savunucu Halil Savda, “Kürt sonuna barışçıl çözüm” şiarıyla yollara düştü. 1 Eylül Dünya Barış Gününde Roboski’den yola çıkan Halil Savda, tahminen 40 günlük bir yürüyüşün ardından Ankara’ya ulaşmayı planlıyor.

 

“Ölüm Yolunda Barış yürüyüşçüsü” adı ile yürüyüşe geçen vicdanı retçi ve anti-militarist insan hakları savunucusu Savda, “Kürt sorununu savaşla, daha fazla güvenlikle değil, daha çok özgürlük, daha çok barışla çözebilirsiniz” diyor.

 

Dokuz günlük yürüyüşten sonra Nusaybin’e ulaşan Savda ile KaosGL telefonla görüştü.

 

Yol boyunca kendisine ilginin çok olduğunu belirten Savda, her yerde sevgiyle karşılandığını, ihtiyaçlarını vatandaşların karşıladığını söyledi.

 

Nusaybin’de kendisini Doğrudan Eylem İnisiyatifi ile BDP ilçe başkanlığı ve Barış Anneleri’nin karşıladığını anlatan Savda, yolda yalnız olmadığını, her taraftan destekler olduğunu söyledi. Halil Savda’ya Nusaybin yolunda savaş karşıtları ve Girmeli Belediye Başkanı da eşlik etti.

 

Yol boyunca her hangi bir engelle karşılaşmadığını söyleyen Savda, tek sorunun sıcak ve ter nedeniyle ayaklarında olduğunu belirtti. Yara açılmaması için ayaklarını dinlendirmek zorunda kaldığını ve pudralayarak sorunu aşmaya çalıştığını anlattı.

 

Herhangi bir isteği olmadığını söyleyen Halil Savda, “tek istediğim bu eylemin duyulması ve Barış olması. Yarın muhtemelen Kızıltepe’de olacağım. Ayaklarımdaki sıkıntılar nedeniyle biraz daha yavaşlamak zorunda kaldım. Ankara’ya tahmin edilenden biraz daha geç varabilirim” dedi.

 

İBRAHİM YAYLALI DA KATILDI

Nusaybin'de Savda'nın yürüyüşüne 1994 yılında askerlik yaptığı dönemde PKK tarafından esir alınan İbrahim Yaylalı da katıldı.

 

Yaylalı yazılı bir açıklama yaptı. "Her ne bedel gerekiyorsa, neden bu coğrafyada hep Kürt halkı bu bedeli ödemek zorunda kalıyor?" diye soran Yaylalı Türk halkına da seslendi; "Bu kadar acımasızca saldırılan bir halk, her şeye rağmen birarada yaşayacağız diye haykıran gür bir ses, neden bu kadar yalnız? Biz Türkiye halkının da yapması gereken birçok şeyi neden bu onurlu halk tek başına göğüslemek zorunda" sorusunu yöneltti.

 

Yaylalı, Kürt halkının çektiği acılara da dikkat çekti: "İnkar edil, her türlü aşağılanmaya maruz kal, bununla yetinilmesin sana yapılanları dillendirebilecek dağdan başka platform sana bırakılmasın, bu yüzden dağa çıkan kızlarının ve oğullarının parçalanmış cesetlerini bile çok uzun süre alama. Hatta bazen hiçbir zaman öldürülmüş çocukları ailelerine verilmez. Mezarsız ölülerine göğsünü siper edemeyip sonsuz kederlerini içlerine atmaları mı dersin. Yoksa her şeye rağmen belki de dağda kendi kardeşini öldürebilme ihtimaline rağmen askere göndermek zorunda oldukları çocuklarının ölüleri eline verildiğinde bu annelerin, babaların, tüm bunlara rağmen barış isteklerini göğüslerine vura vura haykırdıklarını görüyoruz."

 

'TAŞTAN DAHA BETER DURUMDAYSAK YUH BİZE'

Linç girişimleri, köy boşaltmalar, göç ve yoksulluğa da işaret eden İbrahim Yaylalı tüm bunlara yeter demek için Ankara'ya yürüyeceğini söyledi.

 

"Yeter artık; hala bu uygulamalar karşısında sessizliğimizi koruyor, taştan daha beter bir durumdaysak yuh olsun bize, hem de bin kere yuh olsun bize diyorum.

 

Yeter artık; orada artık Halil'in yalınlığına yalnızlığına, bir halkın yalın ve yalnızlığına ortak olmak için Halil'e Roboski'den Ankara'ya barış yürüyüşüne destek olmaya gidiyorum.

 

Yeter artık; inkarın, reddedilmenin, yok sayılmanın faturasının bir halka böylesi fütursuzca kesilmesi ve tüm kirli savaş yükünün altında tek başına ve yalnızlaştırılarak yürümek zorunda bırakılması. Orada eksik olan şey bizim Türkiye kesiminden savaşın bu tarafından, savaşa dur diyecek kimsenin orada olmamasıdır.

 

Yeter artık; her türlü kötülüğü sanki Kürt halkı yapmış gibi, bir de barış gibi ağır bir yükün altına yine tek başına omuz vermiş, tam tersine her türlü kötülüğe aşağılanmaya, asimilasyona, yok edilmeye, sürgüne, öldürülmeye aklınızın aldığı her türlü kötülüğe bu devlet tarafından maruz bırakılanlar Kürt halkı iken, varını yokunu tüm imkanını barış için seferber etmektedir. Türk halkı olarak peki ya biz barış için ya da birarada yaşamak için ne yapıyoruz, ne kadar emek sarf ediyoruz?"

 

"Bu yük hepimizin, onurunu da beraber yaşayalım" diyen Yaylalı, "barış için Halil'in elini tutmaya gittiğini" dile getirdi.